Gün Gelecek Şiiri - Abdullah Demirel

Abdullah Demirel
35

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Gün Gelecek

Gözlerimizde paslı kilitler,
ellerimizde görünmez zincirler var,
bir karanlık örüyor günlerimizi
kör bir iğneyle,
düşüncesizce.

Ama biliyorum,
karanlık dediğin yalnızca
güneşi gizleyen ince bir perde.
Arkasında,
henüz doğmamış bir sabah,
henüz öpülmemiş bir özgürlük,
henüz söylenmemiş bir türkü duruyor.

Ey sevgilim,
ey dostlarım,
ey isimsiz kalabalıklar!
Gökyüzünü kaplayan bu ağır sis
bir gün parçalanacak,
ve göreceksiniz:
bir güvercin gibi beyaz
bir çiçek gibi masum
bir çocuk kahkahası kadar berrak
bir sabah gelecek.

Zulüm uzun sürer,
ama ebedi değildir;
bir nehir gibi yolunu bulur yaşam,
taşları aşar,
bendini yıkar,
denize ulaşır.

Unutma:
en uzun geceler,
en parlak sabahı doğurur.
Karanlık derinleşir,
ama içinde sakladığı ışığı büyütür.
Ve biz,
işte o ışığın çocuklarıyız.

Bizim denizimiz,
özgürlüğün ve sevdanın denizi olacak.
Ve biz,
birbirimizin ellerinden tutarak
o denize varacağız.

O gün,
ekmek sıcacık,
su berrak olacak;
korku diye bir şey olmayacak
hiçbirimizin gözlerinde.
O gün,
bir işçinin teri
bir öğrencinin hayali
bir annenin duası
aynı sofrada birleşecek.

Ve biz,
bugünleri hatırlayacağız:
mutsuzluğun, suskunluğun,
gizli gözyaşlarının günlerini.
Ama bileceğiz ki,
acılar taşımış bizi
gelecek sabahın eşiğine.

Çünkü dostum,
çünkü sevgilim,
çünkü halkım:
hiçbir gece sonsuz değildir.
Ve hiçbir zincir
dayanamaz güneşin ışığına.

Ey halkım,
bil ki zincirler paslanır,
bil ki duvarlar yıkılır,
bil ki tanklar döner hurdaya,
ama insan kalbi,
umutla çarptıkça
eskimez asla!

Bir gün mutlaka,
bizim günümüz gelecek.
Ve o gün,
mutluluğun yüzü
bir annenin gülüşü gibi aydınlık olacak.
Özgürlüğün sesi
bir çocuğun kahkahası gibi berrak...
Ve biz,
gökyüzüne bakacağız
ve diyeceğiz ki:

“İşte,
uzun yollar yürüdük,
acıları sırtladık,
ama geldik;
bu topraklara güneşi getirdik!”.

Abdullah Demirel
Kayıt Tarihi : 13.9.2025 13:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


BİR GÜN MUTLAKA Bugün sokaklarda ağır bir sessizlik dolaşıyor. İnsanların gözlerinde yorgunluk, dudaklarında susturulmuş cümleler, çocukların oyunlarında bile yarım bırakılmış bir neşe var. Bazen, bir köşeden sert bir adım sesi duyulduğunda, gökyüzü bile biraz daha kararıyor sanki. Evet, yaşadığımız günler kolay değil. Umutlarımızı zincire vurmak, sesimizi kısmak isteyen bir karanlık var üzerimizde. Ama bu toprakların tarihi bize bir şey öğretiyor: Hiçbir zulüm sonsuza dek sürmez. Hiçbir zincir, güneşin doğuşuna dayanmaz. Yeraltında filizlenmeye çalışan tohumları düşünün. Onları toprağın ağırlığı ezemez, karanlık sonsuza dek saklayamaz. Bir gün mutlaka, yeşerecekler. Bizim içimizdeki umut da öyle. Kapatılabilir, bastırılabilir, susturulabilir ama yok edilemez. Ve o gün geldiğinde… Meydanlarda türküler yükselecek. Korkunun dili susacak, sevincin dili konuşacak. Çocuklar özgürce kahkahalarını salacak gökyüzüne. Gençler ellerinde kitaplar, çiçekler, dostlukla dolu bayraklarla yürüyecekler. Bir gün sofralarımız genişleyecek. Ekmek eşit paylaşılacak, su berrak akacak. Kimse kimsenin sesini kısmayacak, kimse kimsenin gölgesini çalmayacak. Çünkü özgürlük, güneş gibi herkes için doğacak. Ve biz, bugünü hatırlayacağız. “Bir zaman vardı” diye anlatacağız çocuklarımıza, “bir karanlık vardı, bir sessizlik vardı, ama biz birbirimizin ellerini bırakmadık.” İşte bu direncin, bu inancın taşıyacak bizi yarına. Sevgili dostlar, şunu unutmayalım: Zincirler paslanır, duvarlar yıkılır, tanklar hurdaya döner. Ama umutla çarpan insan kalbi, asla eskimez. Bir gün mutlaka, bu karanlık bitecek. Ve o gün geldiğinde, hep birlikte gökyüzüne bakacağız ve diyeceğiz ki: “İşte, uzun yollar yürüdük, acıları sırtladık… Ama geldik. Bu topraklara güneşi getirdik.”

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!