Yaşlarıma bakarak başarınla coşarken
Sana biten yıllardan hatalar okuyorum
Umutla uğur için ömür boyu koşarken
Çizgilenmiş yüzümde pişmanlık dokuyorum
.
Gözlerimin rengine değişmezdin alemi
Kirpiğimin her teli yazgımızın kalemi
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
kaç zamandır hep ugramak istemiştim ama bir türlü vakit bulamadım öncelikle 3.şiir kitabınız hayırlı olsun dilerim gönlünüzden geçen başarıya ulaşır ayrıca yurt dışında temin etme imkanımız var mı? sonrasında şiirinizi kutluyorum saygı ve selamlarımla
Zamansız Zamanlar
‘’Zamansız Zamanlar’’ Şair Nesrin Göçmen Hanımefendinin üçüncü şiir kitabının adı. Postacı kitabı getirdiğinde ilk işim kapağını açarak, baştaki şiire göz atmak oldu. Huyumdur. İlk sayfadaki şiiri beğenmezsem, kitabın devamını okumam. Çünkü, zamanımızda kitap yapmak kolaylaştı ama okunacak kitabı bulmak da bir o kadar zorlaştı.
İlk şiir şu dörtlükle başlıyor.
‘’Gökyüzü sefayla dönünce sana,
Geceden soyunup, taşamıyorum.
Sahte yakamozlar sönünce bana,
Gerçeğin şavkında yaşamıyorum…’’
Yine ilk şiirin son dörtlüğü de şöyle bitiyor.
‘’Islanmış cemreler gökten süzüldü,
Toprağın suratı rengi bozuldu.
Nefret, öfke, kinle gücüm üzüldü,
Yıllarla eskidim, koşamıyorum…’’
**
Acaba güzel olan şiiri başa mı almışlar diye düşünerek, sonraki şiirleri okumaya koyuldum. Hayret, hiç de öyle değildi. Aksine sonrasında gelen şiirler daha da güzeldi. Şu senin, bu benim derken, bir solukta okuyarak, kitabı bitirdim.
Sonra düşünmeye başladım. Hiç zorlanmadan, usanmadan, sıkılmadan bir kitabı okuyup bitirmeye hasret kalmışım meğer…
Profesyonel bir düzenlemeyle basılmış kitabın kapağını incelediğimde Etki/Dize yayınları olarak basılmış olduğunu gördüm. Tabi ki, hemen Sayın Veysel Çolak ustayı hatırladım. Bu yayıneviyle Veysel Çolak yakın ilişki içindeydi. Dize dergisi adında bir dergi çıkarmaktaydı ve İzmir’de de bir Şiir Atölyesi vardı.
Kitabın dizgi/baskı kalitesinde Sayın Veysel Çolak’ın emeği olduğu kanaati hasıl oldu. Sonra Sayın Nesrin Göçmen’e sorduğumda o da düşüncemi onayladı…
Nesrin Göçmen Hanımefendi önceleri serbest tarzda şiirler yazardı. Sonradan nasıl olduysa heceye dönüş yaptı. Zamansız Zamanlar’ın tümü hece şiirlerinden oluşmakta.
Kendim de hece şiirleri yazdığımdan severim heceyi. Ancak, hece yazan çok şair kurallara uymaya zorlanırken şiirin akıcılığını ve konu bütünlüğünü kaybetmekte.
Sözünü eriğim kitaptaki şiirlerden hiç birinde böyle bir zorlanmaya raslamadım. Hepsi de Türk şiirinin en güzel örneklerinden sayılacak ve bestelenecek kalitede şiirler… Akıcı, hoş, konu bütünlüğü olan, kolay anlaşılır şiirlerden oluşmuş kitap…
**
İki bölüm halinde düzenlenmiş olan Zamansız Zamanlar’ın ‘’Gökkuşağı Duygular’’ adını taşıyan birinci bölümünde otuz bir şiir saydım. ‘’Güzele Ağıt’’ adlı ikinci bölümünde ise altı şiir yer almış…
Ancak, toplam yetmiş sayfalık bu kitapta neredeyse her konudan şiir bulmak mümkün. ‘’Kararlı mısın?’’ konulu şiirde;
‘’Çürük bir tekneyle aştık da nehri,
Bir damla su yıktı, sevdadan şehri,
Çok mu vazgeçilmez inadın zehri,
İçerek doymaya kararlı mısın?’’
Derken içinizi bir hüzün kaplamakta. Acı mizah ve eleştiri şiirlerini okuduğunuzda hüznü bırakarak düşüncelere dalmaktasınız. ‘’Ben Şair Değilim’’ şiirinde şairliğe özenerek, ahbap/çavuş ilişkisiyle kendini şair sanıp, havalarda uçan boş şairlere göndermelerde bulunmakta...
‘’Toplansın her gece ahbap çavuşlar,
Kim karga, kim şahin, bilinmez kuşlar.
Küfürlü yazarsan alkışlar başlar,
Sözlerini yağla dolduracaksın…’’
Zamansız Zamanları okurken bazı sayfalarda hüzünleniyor, bazılarında düşüncelere dalıyorsunuz ama kitabı bitirmeye geldiğinizde mutlaka gülmektesiniz. Neden mi? Nedeni ‘’Bunamış mıyım?’’ konulu şiir…
‘’Unutur oldum her şeyi,
Baklava sandım köfteyi,
Buzu soğuttum ‘üf’ deyi,
Ben artık bunuyor muyum?
Yediğim yemeğin tadı,
Acı ama neydi adı?
Herkes diyor ki, bunadı,
Yoksa ben bunamış mıyım?...’’
Nesrin Göçmen halen Manisa/Soma’da eczacılık yapmakta. Birkaç fakülte bitirmiş, çağdaş ve aydın bir Türk kadını. Hece şiirlerinde son derece başarılı, yetenekli ve çok güzel eserler üretmekte. Ancak, şiirlerinde zaman zaman uyak hatalarına rastlamama rağmen, edebiyatta iz bırakacağından hiç şüphem yok.
Halen, Bir Çingene Efsanesi ile Asi Duygularım’dan sonra Zamansız Zamanlar’ın da yayınlamasıyla üç eseri bulunmakta.
Yazı ve şiirleri bazı gazetelerde ve edebiyat dergilerinde yayınlanmakta. İnternet ortamındaki edebiyat sitelerinde eserlerine rastlamak mümkündür….
Kendilerine başarılar diliyor, yeni eserlerini merakla bekliyorum.
Mehmet Nacar
Sabahlara Gün/Eş`le, şiirle uynmanız dileklerimle...
sevgiler...
Geçen gün okumuş anlamamıştım...ne yazayım ki anlamayınca? ..Ama açıklama yapınca bugün bir daha okudum...anladım şimdi! ..Ama yine bir şey yazamıyorum...ne yazayım ki anlayınca? ..
Cok basarili...kutlarim ve kutlu olsun
Yaşlarıma bakarak başarınla coşarken
Sana biten yıllardan hatalar okuyorum
Umutla uğur için ömür boyu koşarken
Çizgilenmiş yüzümde pişmanlık dokuyorum
.
Gözlerimin rengine değişmezdin alemi
Kirpiğimin her teli yazgımızın kalemi
Bulutlanmış ömründe kederlerle çilemi
Yağmur dualarıyla yağdırıp, döküyorum
.
Yorulmadan yürüdün yokuşsuz bir yolundum
Ellerinde açmamış tomurcuk bir gülündüm
Kurumuş toprağında renksiz pınara döndüm
Yığınlanmış dertleri maskeyle yıkıyorum
.
Gecenin bir yarısı karmaşalar içinde,
Kırlangıç hayallerim mevsimlerin göçünde
Sevdiklerim sim olmuş ışıldarken saçımda
Sabahlara Gün/Eş`le uyanık çıkıyorum
.
....tüm uğraşım bu kadar güzel bir hece yazabilmek.....yüreğinizi ve de kaleminizi kutlarım
*ŞİİR*
//ZAMANSIZ ZAMANLAR//
Z.Nesrin GÖÇMEN
----------
Bir şairin duygularının en yoğun olarak yaşandığı zamanın adıdır “zamansız zamanlar” şairimizce…Ben buna 25.saatler derdim sorulduğunda.
“Zamansız Zamanlar” henüz elime yeni ulaştı. Ben de bir şeyler yazmak adına şöyle mor kalemimi elime aldım. Kitaptaki çetrefil desen üzerine bu ismin çok da uygun düşmüş olduğunu belirteyim öncelikle. Sonra da işte atıyorum yüreğimi kitabın sayfalarına dostlar…
Kitaptaki mevcut şiirlerin; mavilere boyalı “zamansız zamanlar”dan “saklı yarınlar”a yazılmış olduğunu söylersem inanın mübalağa etmiş sayılmam. Gücünün üzülmüş olduğuna inansak da, şiire olan sevdâsına ve tükenmez sabrına ilk şiiriyle tanık oluyoruz Nesrin’in:
“Dert etme yarını, dünlerin ayna.
Kendini sevdamda sorumlu sayma.
Gül eğlen neşeyle, güller tak oyna;
Beklerim sabırla, kaçamıyorum.
Islanmış cemreler gökten süzüldü.
Toprağın suratı, rengi bozuldu.
Nefret, öfke, kinle; gücüm üzüldü,
Yıllarla eskidim, koşamıyorum.”
Eğer bir adası olsaydı şairin, ki; bu ada “umutsuz mevsime uzanan rayı” silip atsaydı, bir maratoncu gibi koştuğunu birlikte görecektik… Fakat; olmadı bu koşu!..
“Döl salmış kelebek bir sarmaşığa.
Ne yazık takılmış, yasak eşiğe.
Bebeğin sesine hasret beşiğe,
Süt dolu memeler, boşa akarken.”
Fırsatçılar tarafından şiir adına, sanat adına, nice ulvi değerlerin nasıl çiğnendiğine, menfaatler uğruna kullanıldığına sanırım yakından şahit ki; Melinda’sı şahsında hemcins fidanlarını bakınız nasıl uyarmakta. Bu uyarış bir başka şairimizin “çeşni ruha gıdadır, her gün bir başka yatakta yat” cinsinden bir uyarı. Aslında belli ki, her dizenin sonunda parantez içi kocaman bir ünlem işareti bulunmaktadır. Görelim ne der:
“Her akşam git ona, bazı da sabah.
Bak nasıl yanacak; “Ah Melinda ah!”
Gururlan sevaptır yaptığın günah,
Mahkûm olanların esin dolsunlar.
Bizim buralarda her şey yolunda.
Çıktı çok sanatkâr, sağ ve solumda.
Kaçırma fırsatı sen de Melinda,
Sarıl yaklaşana, şair yapsınlar.”
Tanrı kadınları apayrı bir meziyetlerle donatarak yaratmıştır. Ben buna inanıyor ve böyle de biliyorum. Baksanıza; sevginin kaynağı her zaman onda, şefkat onda, vefa onda… O bütün bunların dışında ;
“Yüreğinde saklı, köşende varım.
Yenildim yaşama, sendedir kârım.
Tenini okşayan ılık rüzgârım,
Kucağıma sarar saklarım seni.”
Diyebilecek kadar kendisini, ağrıyan başlar için o sızıyı dindirmeye talip liman görür kendini. Dalgalara karşı dalgakırandır da her bir durumda. “Karalarda saklı mavi” de kalınmaması mümkün müdür artık… Mavi dedim de; kitabı oluşturan şiirlerin on tanesinde mavi renk -ona çeşitli anlamlar yükletilerek- kullanılmış. Şairimizin diğer kitaplarında da bu renge sıkça rastlarsınız. Bu da gösteriyor ki, bir mavi sendromu yaşanmaktadır şairin ruhunda gizliden gizliye… Hattâ; “ölürsem cesedimi mavi sulara atın” şeklinde bir tembih sözünü de hatırlıyorum diğer kitaplarından. “Topraktan geldik, dönüşümüz ona olacak” ama, neylersiniz ki bir şair arzusudur bu…
Adı “yalan”da olsa, bir ada düşler zaman zaman şairimiz… Orada düşlerle diriltmek ister hayallerinin gizlerini;
“Işıkla raks etsin sevdânın kızı.
Gecelere dalsın ahlar ve sızı.
Saçımın telinden yaptığın sazı,
Çalan bir adamız olsaydı bizim.”
“Bu çok zor be şairim” diyenlere şöyle sorar: “Çok mu zor/ yapamaz mısın?” ve ekler hemen;
“Kar mavilerinde açan çiçekler,
Buz yeşillerinden anlayış bekler.
Rüzgârlar kalbime sevdamı saklar,
Sabredip yönünü çizemez misin?”
Doğacak günler, onun için hangi saç telini üzerine salar bilinmez ama; ille de güneş der dost şair Nesrin. Hatta onu görebilmek adına gökyüzünü yırtmalara kalkar iştahla;
“İnfazı bekleyen idamlık gibi.
Günahsız yakaran kurbanlık gibi.
Meyhâne önünde akşamlık gibi,
Doğacak Güneş’i özleyen benim.”
“Birlikte rahmet, ayrılıkta azap var” hadisine telmih yaparak, birlik ifadesini nasıl şiirleştirmiş olduğuna şöyle kapı aralığından bir göz atmak ister misiniz?
“Kızıl saçlarıma saklan ve okşa.
Okyanus bağrımda, özgürce yaşa.
Birlikte çıkalım en dik yokuşa,
Beklerim yolunda, gelmek istersen.”
Ve devamında; “eksilen yüreğin doldurulmaz mı/ koşarım gönlüne almak istersen…” Gelmek istemeyene son kez şöyle sorar: “ Fikrinde kararlı mısın?”
Dingin ruhuna rağmen bazen Köroğlu gibi naralar atar şairimiz. Bu durum, med-cezir halinin yansımasıdır şiirlerinde. Yeri gelince karşısındakine der ki; “Kimsin sen?” Öyle kör topal sevdalara eyvallah’ı hiç yoktur onun… Şu dörtlük bunun bir ifadesi değil de nedir sizce?
“Olmazsa olmazım, çayım mısın sen?
Geceyle sevişen ay’ım mısın sen?
Toprağım mı, yoksa köyüm müsün sen?
Karışma huyuma, görmem ben seni…”
Hemen her sözüne “ben şair değilim” diye başlar şair nesrin. Ben de hep gülüp geçmişimdir bu sözlerine onun. Her gece toplanan ahbap çavuşları bazen kargaya, kimi zaman da nesli bilinmeyen kuşlara benzetir açık seçik!.. Kimsenin gözüne girme gibi bir kaygısı ise hiç olmamıştır. O sadece göze alandır bu konuda. Gerçek bir yazar ve şairin emeğe pazar aramayacağı görüşündedir. Ne güzel!
Hemen her şairin yanından hiç ayırmadığı sembol bir eşeği vardır (affedersiniz) Şair aşkını, hüznünü, hasretini, etmeyenini ve de ederini hep buna yükler… O kadar güçlüdür ki bu sembol hamal; ıhhhhhhh bile demez şair ölünceye kadar. Şairimiz de çingene sembolüne her şeyini atmış. Sevdası da dahil buna. Buyurun:
“Çingene sevdâya düşünce gönlüm,
Çadırı gözüme saray göründü.
Gülüşü gizemli, bakışı sülün,
Yüzüyse gecem de bir ay göründü.
Çingene deyip de geçmeyin öyle.
Nasıl büyülerdi, üç beş sözüyle.
Eşsiz sevdâsını dünya gözüyle,
Görenler şaşırdı, merak büründü.”
Şairin yüreğine önce bir gül at da, sonra da hançerini salla bağrına korkma… O akan kan bile onun için kırmızı gül olur. İşte mutluluk!..
“Hepsi bir birinden güzel.
Her birisi bana özel.
Göndermiş bir vefâlı el,
Güller geldi, güller bana.”
Yine özgün, yine beşeri duygularla devam eder “zamansız zamanlar”ın dörtlükleri…Uzar da gider içerisindeki sevgi kadar, acı kadar, hasret kadar… Ve kör kalemi devam eder yazmalarına:
“Yaşama bağlanan yüküm çok ağır.
Derler; “sevdiğini yardıma çağır.”
Oysa ki, o bana çoktan hep sağır,
Koş sarı gülüne hemen sevgili.”
Pişmanlık közleri yanarken bağrında, koca bir yürek; zamanı, anı, ve kendisini sorgulamaz mı hiç? Sözcükler yamulsa da kaleminde “yaz” der ona bir ses… “Yalın yaz, çıplak çiz!” O da içindeki bu çocuğun sesine kulak verir… Nasıl mı?
“Dört yanımda gölge boyalı yüzler.
Geciken zamanı vurasın gelir.
Tükenen yılları sorgular gözler,
Başladığı yere varasın gelir.”
Ve şair Nesrin devamla “ısmarlama dünler taşan nehirde/ küstüğün toprağı sarasın gelir” der.
Eveeeeeet, zamansız zamanlarda şairimiz Nesrin bin bir çeşit duygularında yolculuk yapmış olduk bu noktaya kadar… Şimdi gönlümüzü döndürmenin zamanıdır sanırım kitaba ve şairimize. Etki/ Dize Yayınları/ İzmir kitabın yayın kuruluşu. Mart 2007 tarihini taşıyan eserin düzeltisi dost şairimiz Mine ÖMER’e, kapak deseni Mehmet ÖZER’e ait… Bu gönül dostlarına ayrıca buradan ben de teşekkürlerimi yolluyorum. Birinci bölüme : GÖKKUŞAĞI DUYGULAR ismi verilmiş ve bu bölüm 31 adet şiirden oluşmuş. İkinci bölümün adı: GÜZELE AĞIT adını taşıyor. Bu bölüm ise 6 şiirden oluşmuş… Toplam 37 şiirini bu kitabında toplamış şairimiz. 72 sayfalık bu eseri ilginç desenli bir kapak sarmış sarmalamış.
Pek çok şiirleriyle tanıdığım şairimizin bu kitabı beni biraz şaşırttı ilk görüşümde. Yeri geldiğinde “böyle yapmak zorunda mıyım” gibi sözlerle kural tanımayan birisi olarak kendini tanıtan Nesrin, teknik kurallara bağlı olarak yazımı sağlanan “hece ölçülü” ve “kafiyeli” şiirlere neden rağbet etmiş olsundu ki… Ama ben buna sevindim de bir yerde. Serbest tarzın iyi örneklerini veren hemen her şairimiz, önce bu tarz şiiri alt yapı olarak seçmiştir kendisine…Ama yukarıda vermiş olduğum sözünü duymak da istemediğimi belirteyim burada. Aslolan kuralsızlık değil, şiire yeni ses, yeni ritim ve soluk kazandırmaktır.
“Yalın insanın şiirleri bunlar” sözü boşuna söylenmemiştir bence… Yalın sözünü doğal olarak anlamlandırırsak yerini bulmuş. Çünkü şairimizin ruhu gerçekten doğanın özüne uygun bir yapıdadır. İçten pazarlık onun kitabında hiç yer almamıştır. Sözlere istediği anlamı yüklediği an dünyanın en mutlu kişisidir. Konu ve kelime seçiminde bazı tekrarlara düşse de temiz Türkçesi bu açığı rahat kapatıyor. “bebeğin sesine hasret beşik”, “karalarda saklı mavi”, “saç telli saz”, “kar mavisi”, “bir damla su yıktı sevdadan şehri”, “saklı yarınlar”, “yas/mavi gün” gibi sözcükler pek çok çağrışım katmış şiirlere…
Şairimizin çingene ruhunu (!) yeterince tanıyor ve kutluyorum kendisini bu eseri nedeniyle…“Asi Duygularım” ve “Bir Çingene Efsanesi..” Ardından gelen “Zamansız Zamanlar” öyle umuyorum ki Edebiyat dünyasında hak ettiği yere oturacaktır… Ne demişler: “Bekle ve gör!..” “Görelim Mevlâ neyler/ eylerse güzel eyler..!”
Hep birlikte sadece güzelliklere ve dostluklara… Sevgiyle!
21/03/2007
ALİ RIZA NAVRUZ
Mor Şair
***
Sevgili dost şiirin mükemmel olmuş... Ayrıca kitabın hakkındaki bu yazımla ben de sizin şiir gününüzü kutluyorum...
Gözlerimin rengine değişmezdin alemi
Kirpiğimin her teli yazgımızın kalemi
Ömür dağımda bulut kederlerle çilemi
Yağmur dualarıyla yağdırıp, döküyorum
*
Ben de sizin şiirler gününüzü kutluyorum.
Ayrıca şiiriniz nefis bir şiir.
Hazmederek okudum ve ortak duygular yakaladım satırlarda.
Tebrikler.
Sevgiler.
Mehmet Nacar
Tebrikler güzel şiirine. Sevgilerimi yolluyorum yüreğine Sevgili Nesrin.
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta