doğum günü hediyesi
Üzerine şarkılar söylenmiş beldedir, Bodrum. Hani; Mazhar’ın, meşhur şarkısında sevgilisinin ismini unutup, onunla birlikte olduğu yeri ise, her nakaratta tekrar tekrar sayıkladığı belde. Ama ben, yine de sevmem Bodrum’u. Kalabalığı ve çağrıştırdığı şeyler, yakın gelmez bana. Oğlumla birlikte, Boğaziçi köyünde kaldık biz. Havuzlu, denizli, hoşlu sohbetli, çoluklu çocuklu, sıcak ama hava koşullarından daha çok; atmosferi sıcak bir evde. Orası güzeldi, keyifliydi. Planda yoktu yani Gümüşlük filan.
Bir arkadaşımdan gelen telefonla girdi, devreye orası. Tüm aile Gümüşlük’teydiler ve bizi de yanlarına çağırıyorlardı. Oğluma verebileceğim güzel bir doğum günü hediyesi olsun diye çıktık yola. Ancak o zamanlar, hediyenin onu veren kişiye de bu kadar güzel şekilde geri döneceğini bilmiyordum, sanırım.
Gidiş yolu hiç parlak değildi. Tatil havası yoktu hiç, geçilen yerlerde. Yolun sonu denize varmıyor gibiydi. Ama minibüsten inip de bir kaç adım atınca, sihirli bir dünyaya girmişim gibi kalbim çarpmaya başladı. Denizin rengi muhteşemdi. Hemen girişte insanı karşılayan iskele ve barınak, deniz kenarında balıkçı lokantaları, biraz ilerde portakal ağaçları, evlerden sarkan begonviller. Ne yana bakacağımı şaşırmıştım.
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Gezi yazılarının yararlarını Sn. Nilgün Aras tümüyle söyleyivermiş. Sinyali'nin de aklına memleketi turalayan bir gezi şiiri gelivermiş. Başka başka şeker yorumlar yapılmış. Öyle ya, yetkin ve zengin bir bakış ve gözlemcinin bir başkalıklarında ortak olmak, anlatılan yerlere gidemeyenler için büyük nimet.
Gidilen yerlerden nasıl keyif duyulur, gezilen, kalınan yerlerde nasıl mutlu olunur? Nerelere nasıl bakmalı insan? Gezi yazıları insanların bakış ufkunu geliştiriyor. Güzel gezen insandan (Örneğin Aynur Özbek Uluç) görüp bakıp ruha besin sağlamayı öğreniyoruz.
Örneğin bu gezi yazısından duyduğum mutlulukları Sizlerle paylaşmak istiyorum: Gece eğlencesi eşittir Bodrum saptaması bir kere Bodrum'u bodrum yapıyor. İçki, bas tonu yüksek müzik, 'biz de şu an Bodrumdayız' sırıtışıyla arabesk duruşunda arabeskçiler (kendilelerini sanatçı sanan).vs. Bodrum bunlardan mı ibaret.
Özbek'in anlattığı havuzlu, denizli,hoşlu sohbetli, çoluklu çocuklu, atmosferi sıcak bir ev sevmezler zibidi bodrumcular. Gerçek hayatın tadından anlamazlar onlar.
'Tatil havası yoktu hiç, geçilen yerlerde'
'Yolun sonu denize varmıyor gibiydi,'
Bu iki saptama böyle yerlere giderken beklentide akla gelen hoş takıntılardan. Sanki birden yola koyulup ordan geçtim. Ansızın gelinen denizin muhteşem rengi, iskele, barınak, deniz kenarında balıkçı lokantaları, biraz ilerde portakal ağaçları, evlerden sarkan begonviller. Gümüşlük. Ohh gönlüm ferahladı. Rahatladım.Yolun sonucu denize varmıyor kuşkusundan sonra gelen mucize.
Altıncı paragraftaki suya dalış ve hissedilenler adeta mavi sularla dans... Bir kez daha okunmasını öneririm.
“Orada öyle avaz avaz birbirine karışan sesler olmazmış akşamları. Sadece ay ışığının suda yarattığı gümüş servi. Çocuklar Gümüşlük’ün gece yüzüyle tanışmaya çıktılar. Sahilde cam üfleyen bir amcayı ballandırarak anlatıyorlar dönüşte.”
Ne güzel bir gün değil mi?
Ekmek ve gazete almak bahanesine balıkçı lokantalarını, oralarda geçmiş sohbetleri; yaşanan aşkları, ayrılıkları düşüne düşüne yürümek keyifli insan olmak. Sarhoş gemileri seyrederek, sanki o pansiyonda yaşamışlığı duymak, coşmak ve hayatı o an şiirleştirmek. Balık tutan şaşı kedi sokağı ve Pakize Teyze. Pakize teyzenin akşam yemeği için pişirdiklerine ortak olmak istedi canım.
Geziden dökülen gümüş servinin gölgesindeki serinliği ben hissettim.
Gezi yazıları başkalarının gözlemlerinden, deneyimlerinden yararlanmak için mükemmel başvuru kaynaklarından.
Asla gidemeyeceğiniz yerler size yakınlaştırılıyor.
Bir yerlere gitmek istediğiniz, fakat gitmek istediğiniz yeri seçemediğiniz hallerde kararınızı etkiliyor.
Zaten oraya gidiyorsanız karşılaşacağınız güzellikler ya da güçlükler hakkında önfikir sahibi
olmanızı sağlıyor.
Bu tür yazılar, sadece gezi rehberi niteliği taşıyan yazılardan ayırıyor kendini.
Ve ben bu türü seviyorum, Aynur Özbek Uluç'un yaptığı gibi, gezginin sizi de oralara taşıdığı hissini uyandıranları.
Onunla birlikte etkileniyor, heyecanlanıyor, kederleniyor, onaylıyor ya da isyan ediyorsunuz bir şeylere.
Onun gözleri kamaşmışsa sizin de gözleriniz kamaşıyor.
O huzursuzlukla gözlerini kaçırıyorsa , siz de huzursuz oluyorsunuz. 'Nedir bu yanlışlık, hemen düzeltilmeli !..' diye feryat ediyorsunuz içinizden.
Onun içinden şiir yazmak gelmişse, aynı yerlerin size de ilham kaynağı olacağını biliyorsunuz. Yazmasanız bile, önceden yazılmış kimi güzel şiirlerden dizeler mırıldanacağınızı. Tıpkı Sinyali ' nin yaptığı gibi.
Kısacası insanı gezilen yerlerden ayrı tutmayan, ayrı düşünemeyen yazılardan.
İnsanın ezeli düşlerinden birini;
ruhun bedenin olanaksızlıklarından, kısıtlamalarından sıyrılarak özgürce seyahat edebileceği düşünü.. bir nebze de olsa gerçekleştirdiğiniz hissi uyandırıyor kısacası Uluç' un gezi yazıları.
Ve ben her seferinde bu hayranlık ve minnetle okuyorum onu.
Başka nasıl haberim olurdu 'balık tutan şaşı kedi sokağından'
Duyduğum en güzel sokak isimlerinden biri. Böyle düş gücü yüksek sokak adları olsun isterim hep ben. Şaşırtsın, düşündürsün ve gülümsetsin.
Balzac' ın küçük bir romanı vardır. Top oynayan kedi mağazası.
İçimde o sokağa gidip bu romanı tekrar okuma isteği uyandı.
Ve 'balık tutan şaşı kedi' sokağı için, mutlaka bir öykü yazma isteği. Kendi adını taşıyan.
Ne güzel değil mi?
Türkiye'm
Seni boydan boya sevmişim,
Ta Kars’a kadar Edirne’den.
Toprağını, taşını, dağlarını
Fırsat buldukça övmüşüm.
Sen vatanımsın, ekmeğimsin
Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca.
Zonguldak’ta 63 numara
Nazlı sahiller Akdeniz’de.
Sevdasın ciğerlerimde parça parça
Yari kalmış dileğimsin...
Sen Koçhisar’da tuzum,
Sille’de kızım...
Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.
Varmışım çiğ köfte yemeye Adana’ya
Dadaloglu’ndan bir koçaklama dilimde:
- şu yalan dünyaya geldim geleli..
Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim
Senden bir yara her yerimde.
Desteye güreşmişim Kırkpınar’da.
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kırtlama çayla Erzurum’da..
......
turgut uyar
Tatlı bir hikaye miydi okudğum.Yoksa şiirden tacı olan bir prenses seyri mi...Hayat gönlünüzce olsun.Hüseyin Celep
bana öyle geliyor ki gezi yazıları denildiğinde bir gün hatırlanak bir yazardır aynur özbek uluç !
alıp götürüyor gittiği yerlere
işte bunu aramıştım maillerimin içinde dakikalarca ama bulamamıştım :)
....yukarıda ki cümlelerden sonra durdum ve düşündüm
.... böylesi tutkulu okunmak hoş olsa gerek
Gümüşlük balık lokantaları ve taze mezeleriyle de ünlüdür.
Her aşkam Bodrum, Gümüşlük'e akar.Kabakçiçeği dolmasını ilk orada tattım, ıtırlı otları ve nefis balıklarıyla birlikte.
Yeniden yaşattığın için teşekkür ederim sevgili Aynur...Nurdan Ünsal
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta