Gülüyorum
Kendi halime.
Yüreğimin lekesizliğine
Beynimin dürüstlüğüne
Dilimin yalansızlığına
Gülüyorum.
Onlar da çağdışı kalmışlar,
Kalmışlar
“Şovalyelik” günlerimde...
Bunu anlamak zor
Çözümü belki
Mona Lisa’nın
Tebessüm gizinde...
Gülünecek halimden nedendir
Gurur duyuyorum.
Çoğu zaman
Hatalı mıyım? diye düşünüyorum.
Belki aptalca ama...
Kendimi “hatalı” bulmuyorum.
Ama suçluyum!
Suçum;
Riyakar ve sinsi olmamak.
Cezam;
Yalnız ve uzakta kalmak.
Kayıplarım
Hep bu nedenle oldu
Ama
Er geç kazanacağım
Hem de
Hiç kimsenin
Bugüne kadar
Kazanamadığı kadar...
Hep söylerlerdi bana
‘Sabun gibisin.
Elde avuçta durmuyorsun.
Zapt edilemiyorsun
Sel gibisin.
Kurtlar kadar özgür,
Kartallar kadar
Başına buyruksun.
Tavus kadar rengarenk,
Siyah kadar katkısız,
Su kadar şeffaf ve durusun.
Neslinin son türü,
Fosilleşmemiş dinozorsun...’
Haklılar sanırım;
Mükemmel değilim.
Ama,
Sıradan da değilim...
Çünkü ben sadece
Bana benzerim.
Müslüman’ım ama
“Çarmıh”a gerilmiş İsa’ya ağlarım.
Aslında O’na değil
Ağlarım Kendi halime...
İsa’ya birkaç çivi çakmışlar
Bırakmışlar Mevlası ile
Kendi haline...
Bana her an çiviler çakıyorlar,
Hem de
Ya hep yüreğimin
Ya dilimin
Ya da beynimin üzerine
Yaradan’ımla da beni
Baş başa bile bırakmıyorlar...
Ama biliyor musun?
Her çakılan yeni bir çivi ile
Dünyamda
Yeni bir Hüseyin büyütüyorlar...
Nedendir?
Pek çok insanın
Yıllarca anlatacağı olayları
Ben her gün yaşıyorum
Çok önemli olmayabilir ama
Ben
“Anamla” değil
“Anılarımla” anılıyorum.
Anılarımı anlatmak bir kenara
Genelde hatırlayamıyorum
Ben gerçekten farklı yerdeyim
Bunu çok iyi biliyorum.
Ulaşılmaz değilim asla!
İhtiyacım
Ama görülmüyorum
Hava gibi
Sevgi gibi
Aşk gibi
İnanmak
Hissetmek
Özlemek gibi...
İsa’dan da şanssızım ben
Havarilerim yok çünkü benim.
Ama belki de şanslıyım
Çünkü
Melekler benim havarilerim...
Çocuklar hep bana sarılıp uyurlar
Bana sarılıp bebekler sükun buluyorlar
Hepsi nedense benim kucağımda gülüyorlar
Annelerinin memesi yerine parmağımı emiyorlar
Sanırım
Onlar da müritlerim benim...
Masum değilim kesinlikle
Ama masum olmadığımı söyleyecek kadar
Gerçekler yorgunuyum...
Ben,
Beyazı severim
Her şeydir...
Siyahı severim
Sadece kendisidir...
Sarıyı severim
Güneşimdir....
Yeşili severim
Gözlerimdir...
Maviyi severim
Derinliğimdir...
Pembeyi severim
Yüreğimdir...
Kahverengini severim
Beynimdir...
Lilayı severim
Hayallerimdir...
Moru severim
Hem de
Çok severim
Esrarım
Farklılığım
Gökyüzüne kazınmışlığımdır...
Renksiz rengimi
Berraklığımı severim
En çok.
Kendimdir çünkü
O
Kendimdir benim...
Korkuturum insanları
İçim dışım göründüğü için
Hep ben ağlarım nedense
Meleklerimi
Bebeklerimi
Sevgilerimi
Sevgililerimi
Ağlatmamak için...
Kaybolduğum anlaşılmaz
Çünkü ben berrağım
Zamanım
Mekanım
Eşim
Benzerim de yoktur benim.
Çünkü,
Ben yürekten özlendiğim
Anılarımla anıldığım
Hiç kirletilmemiş yerde
Yüreğimin dibindeyim...
Günaha girmedim mi?
Girdim!
Ama kimsenin değil!
Kendi günahıma...
Hep aaah! dedim
Hiç aaah! dedirtmedim.
Ben
Bana izin vermeyen
Rüyamdaki
Gölgeleri bile sevemedim...
Gelen emanet oldu bana
Hiç emanete ihanet etmedim...
Çok yandım
Ama hiç yakmadım
En azından hiç yürek yıkmadım....
Su oldum
Su dağıttım.
Ama hep ben
Susuz kaldım...
Çözemiyorum be arkadaş!
Ben sence
Şeytan mı?
Yoksa şeytan ve şeytanilerin
Zebanisi miyim?
Kayıt Tarihi : 21.1.2002 22:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!