Gülüşünle Isınır toprak Gün Vurur Issızl ...

Mehmed Sarı
620

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Gülüşünle Isınır toprak Gün Vurur Issızlıklara... -Dosya

ÖYKÜMÜZ ÜZERİNE

Boynu birbirinden yana bükük
bir çift yürek olarak geçirdik ömrümüzü biz
kimseler bilmedi hüznümüzün altında yatan gerçeği
görmedi hic kimseler hasretin küllerini bağrımızdan
dunyanın dört bucağına savuran fırtınaları,
kendimizi kendimizden bile saklayarak
ve kalbimizin sesini dudaklarımızda yasaklayarak
hayallerimizle kucaklaştık el ayak çekilince ortalıktan,
Yüreklerimizin gözlerinde kuruyup kaldı ağıtlarımız
işte ondandır ki
her tabuyu yere sermeyi
her şeyden daha çok hakketti bizim sevdamız...


Mehmed Sarı
15 Ağustos 2013
Bangkok

BİN SEVDA BİRDEN AÇAR

Unutur her şeyi beynim ilişince hayaline
Ilık yağmurlar düşer gün ışınıyla kış ortasında
Kırmızı güller tomurcuklanır buz bahçelerinde
Sevdanın serüveni maviliklerdedir dalga dalga
Güzelliğin mayasıyla yoğrulur yaşam yeniden

Hiç bir şeyi algılamaz yüreğim düşününce seni
Bir yavru maral sekmektedir dik uçurumlardan
Uzanır yıldızlara sallanı sallanı bir ince selvi
Sel değil, sevdadır akar çağlayanlardan
Yaşam söner seninle, ve uzaklaşınca senden

Beyin kırbacı altındadır amansız duyguların
Yalım yeliyle fısıldaşır dudakta gülücükler
Anlatımı olanaksız bir yangıdır odun ocağın
Hangi aşk vardır ki ona bedel ödemesinler
Bin sevda birden açar güzelim gözlerinden

7/11/2009
Melbourne

ARDINSIRA

Kuru dalda sarı yaprak
Yıllar gitti vahlayarak
Yüreğime saldın firak
Yola düştüm dağlarında

Erişilmez peri gibi
Gözlerimin feri gibi
Sevdanın neferi gibi
Yaşam bitti yollarında

Gel gönlüme güneş doğdur
Acımı sevdaya boğdur
Yaşama gidilen yoldur
Yeşert beni kollarında

31/3/2009
Melbourne

EL GELİR
-Aradım seni
tüm şehirlerinde sanal dünyanın
ne izini buldum, ne kokun aldım…

Gönlüme hasretin düşmeye görsün
Dört ufuktan yar kokulu yel gelir
Sönünce gözlerde sevda ateşi
Gönlümün bağına yaban el gelir

Göğünür yaşamın çayır- çimeni
Geçer ömür gelmez bir daha geri
Yalnızca özlemin öldürür beni
Kanar gönül gözden kızıl sel gelir

Ellerin elimi tuttuğu zaman
Kuşlar sevda ile öttüğü zaman
Ayrılık dünyadan gittiği zaman
Ölümden yaşama geri yol gelir

3/1/2008

BİTMEYEN YOLDUR

Yıllar varki öyle uzak ellerde
Bağlandı yollarım gelemiyorum
Yüreğim çırpınır serin yellerde
Serimi sevdadan silemiyorum

Acıya gark olmuş gönlümün gülü
Bir gün yaşıyorsa iki gün ölü
Öyle özlemişim karlı Düldülü
Ferhatım, dağları delemiyorum

Mehmedin gönlünün figanı boldur
Daralan yüreğim sevginle doldur
Bir uzun, zeminsiz, bitmeyen yoldur
Kalsam mı, dönsem mi bilemiyorum

19/4/’09
Melbourne

UZAKTAKİ SEVGİLİYE

Uzak yollarına baktım
Yolunda öldüğüm güzel
Sevdanla çağlayıp aktım
Salında kaldığım güzel

Ben sevdanın esiriyim
Gahi uslu, gah deliyim
Aşk bağının gazeliyim
Dalında solduğum güzel

Yaşım yirmi, gönlüm deli
Açtı kalbimin gülleri
Güneş yaptım gözlerini
Yörende döndüğüm güzel

Gönlümde sultan gibisin
Damarımda kan gibisin
Nefes gibi, can gibisin
Kendimi bulduğum güzel

Ağustos 1974

AŞK ATEŞİ

Yüreğimde aşk ateşi
Kara sevdan yakar beni
Çek tetiği del sinemi
Zalim seni çok özledim
Gülüm seni çok özledim

Çalıp aldın beni benden
Kalbim gitti bedenimden
Kurtuluş yokmudur senden
Zalim seni çok özledim
Gülüm seni çok özledim

Bin yıllık bir yolda mısın
Gökteki yıldızda mısın
Yüreğimde yara mısın
Zalim seni çok özledim
Gülüm seni çok özledim

Ellerim ulaşmaz sana
Sesim gelmez kulağına
Düşüp ölem ayağına
Zalim seni çok özledim
Gülüm seni çok özledim

Mart 2001

GÖZLERİM YOLLARDA KALIRDI

Ejderha gibi kükrerdi
tepemizde günün 24 saati
karı ve boranıyla Ararat dağı,
Yollarda kar kütükleri,
8 ay geceli-gündüzlü ayrılmazdı
aç kurt sürüleri köy çıkışlarından,
Yaşam tecritti gri bir boşlukta,
Bir kıyamet günü sonrasının
cansızlık ve ıssızlığı altındaydı zaman...

Toprak altı yapay mağaralarda
koyunkoyunaaydı insanlarla koyunlar,
Yaşam da tek başınaydı ölüm gibi,
Hayal-meyal belleğimde kalan
eş-dost, insanlar ve tüm varlıklar
bir başka gezeğenin sakinleriydi sanki...

Donmuş bir dünya
ve sızlanışı yaşamın
cansız ortamında buzun, karın,
Hiç yeşermeden kuruyup dökülen
fosilleşmiş umutlar,
Mecelsiz beklenişi baharın,
Ve renkli düşler hasreti yarınlar
umutsuz sancılarıyla debreşip duran…

Ten unuturdu gün ışığını,
Yalnızlık imparatorluğunun tahtı
ayrılmazdı hiç günün bağrından,
Avuçlarda buz yanıkları
yürekte kavruluşu sevda filizinin
yollar beller kapanırdı kardan,
Gözlerim yollarda kalırdı
hiç bir haber gelmezdi yardan...

6 Mart ‘09
Melbourne

KAYIP SEVGİLİYE

Bilmem şimdi neredesin
Görüşmemiz dara kaldı
Buğulu nergis gözlerin
Gözlerime armağandı

Gelip geçti onca yıllar
Özlemle yandı gönüller
Sarardı gönülde güller
Gözyaşıyla sulanandı

Göğsümden alev almışım
Yokluğunda bunalmışım
Sevda çölüne dalmışım
Yağmur gözümden yağandı

Varlık- yokluk ikilemi
Çoktan battı bizim gemi
Hasret oyardı sinemi
Aşkın gönlü dağlayandı

10/6/2010

YOKLUĞUN KARARTMASIN
DÜŞLERİMLE BÜYÜTTÜĞÜM
AL AYDINLIK SABAHLARIMI

Senden uzak günlerimde
yol almaz gemilerim sevda koylarına
sıcak sularında yakomozlu tropical denizlerin,
Keskin güney yelleriyle
kanatılır karanfil dokunuşları
esrik ve sıcak, yabanıl ve ürkek sevdalarımın.
Bilmemki nasıl anlatmalı
bu on yeri on açmazlık yumağı olan
ve on yerinden on hançer yarası tomuran,
derin ve içli
ve de hesapsız-kitapsız çırpınışlarını
yürek atışlarımda
sonu gelmez,
deva bulmaz
ve yelken indirmez duygularımın.

Ay dolanaydı
bir uçtan ötekine göğümüzü tül ışınlarla
Loş bir akşam gezisindeki
sevgililer gibi
sessizce sarılarak
ya da yalnız ve hüzünlü bir bozkır atlısınca
çatal yürek tatlı yorgunluk altında
uyurken biz serin bir güz gecesinde,
Sabahın cıvıltılarıyla karışmalıydı
lirik bir şarkı gibi düşlerimiz,
Doğa uyanırken yeni bir hareket mahşerine
karanlıklardan uzak
kollarımızda yükselmeliydi
şafağın gül yüzlü seherinde
mutluluk abidesi gökdelenler gibi
sonu gelmez sevinişlerimiz.

Senden uzak günlerimde
göğermez çimenler şehrimin bahçelerinde
Ve sararır bozkır hüzünlenişleriyle
ovalar, tepeler, bayırlar
Zıplamaz kangurular,
koala böğürtüleri sensiz gecelerimin bir yerlerinde
ve kukubara kahkahaları
bölmez serin akşamlarımızı kızarırken ufuklar
ağır bir günün bitişinin kutlanışı gibi
sıcak Şubat günlerinde.

Oysa çisil çisil ıslatmalıydı
silik düşler yaddigarı dağınık saçlarımızı
tan yeri ağarırken başlayan
sıcak yaz ağlayışları sevdalı bulutların,
Yeşil göğe ağmalıydı,
sular ayna gibi duru ve serin,
Yaşamın coşmasıdır bu kızıl karanfillim,
önü hiç alınamayan
ve sevdayla yoğrulup taşmasıdır
doğanın bütün güzelliklerinin.

Sen hangi renk
çiçeği ekersen ek
sevgi tapınağı göğüslerine,
Ben hep bahar sabahları gibi doğacağım
ayrılık ve ölüme inat, ışık saçan gözlerinde.

29/5/’09

ULAŞILAMAYAN

Balkır gökyüzünde
bir çift parlak yıldız
Gecenin koyu laciverdinde
Uzak ve derin
Gözlerin midir? ..

Okşar yorgun bedenimi
bir incecik serin yel
uyku sersemliğinde
uzun yolculukların,
Yok olur ansızın
gönülde gaflet
yürekte sızı
Ellerin midir..?

Yürüyorum kırk yıldır
sarp ve çetin yolunda yaşamın
İçimde hiç sönmeyen bir yalım
Sırtımda ağır yükü yoksunlukların
Koşturur bir şeyler yüreğimi ardınca
Dönüşsüz ve duraksız
Özlemin midir..?

Ağartır karanlıkları
Aşırtır denizleri, dağları
bir dizginsiz sevda,
Çiçeklenir gün burnuna her sabahın
gelincik tarlalarınca al al
aramızdaki sınırsız suların
hırçın ve sevdalı yüzü,
Uçsuz- bucaksız çırpınışlarınnda dalgaların
el eder gelecek günlere
Yüreğin midir..?

Şubat 2005

KAR VE BAHAR

Dağlar
ovalar
hep kardı!
Savurur tipi
el- ayak donar,
Kıtlık- kıran
dipçik- zulüm
ve hasret
yürekleri yakardı!

Kapanırdı yollar,
Kururdu dallarda filiz,
Hapsolurdu umutlarımız
bin yıllık bir ömür eskisi
kerpiç yığını yeraltı inlerine..!
Çıldırırdı yürek
tutsaklık duygusunda delikanlılığın,
ve kararırdı ağırlığı altında
siyah- beyaz bir yaşantının..!

Çöreklenirdi hayalimize turuncu
Gelip giderdi düşlerimizde
ak köpüklü mor dalgalar,
Limon çiçekleri
Tuzlu kumsallar
Kalabalık rıhtımlar
İyot kokuları
Ve bizi yaşama bağlayan
geleceğin hayali anıları...

Dağlar
ovalar
hep kardı...
Gözlerimizde hasret çıngıları
gönlümüzde kabaran dalgalardı…
Zeytin gözlü
mersin kokulu
turunç göğüslü yar,
Gönül deryanı boylamak için
çırpınırdı yüreğimden kalkan kuşlar...

Şubat 1975
MURADİYE

YAVRU CEYLAN

Yavru ceylan,
Gün doğar
süpürüp atar karanlıkları
yaşamın aynasından,
Işır bahtı umut dünyasının
Ve beklenmedik bir anda
dikiliverir ayağa
cesur bir cengaver gibi
yerde sürünen kalabalıklar..
………………….
Yavru ceylan,
Yalçın dağların ürkek maralı
Kara yokluğun isyankar kızı,
Kanımızın her damladığı yerde
kızıl güller açıyor,
Tomurcuklanıyor yaşam üreten ellerimizde
Çırpınıyor gönüllerde bir sevdalı kuş,
Yalazlanıyor dağ doruklarında sabah,
Uyanıyor toprak bin yıllık uykusundan,
Tutuşuyor yürekler mutluluk ateşiyle...

Ve gün ışınları
yırtarak gecenin kara çarşafını
şaha kalkmış alev kanatlı taylar gibi
dövüyor karanlığın bağrını...
………………………..
Yavru ceylan,
Dağlar otağın senin
Gönüller bağın senin
Yaşamak çağın senin
Ölmemeli yavru ceylan!
……………………….
Yavru ceylan,
Toprağa tohum gerek
arıya çiçek
ve bize fırtınalı bir sevda
ve sevdalı bir yürek.
Yaşamı yaratmak için yeniden
yaşamı güzel ve görkemli
arı gibi petek petek...
Ve döğüşmek
apaydınlık yarınlar için,
Döğüşmek karanlıklara karşı,
Dünyaya niye geldik,
Yaşamadan ölmek niçin..?

Eylül 1974/Andırın

HİÇ BİTMEYEN
BİR SEVDA EZGİSİ

Her gece
kalbimin albümünde
açıp bakıyorum yüzlerce kere
senin o güneşli gözlerine.

Gül yüzün
ışıtıyor kara dünyamın
kapkaranlık yaşamlarını,
Gülüşün
getiriyor odama
kış ortasında bahar akşamlarını

Dindiriyor sevgin
yalnızlığın yürekte
diken gibi batışlarını,
Senin gözlerinde
yaşıyorum gülüm -hayal de olsa-
bahar sabahlarının sevdalı uyanışlarını.

Ve atıyorum seni omuzlarım üstüne
minicik bir kız çocuğu gibi
vuruyorum kendimi yollara,
Elimde biricik sevgilimin eli
Dilimde hiç bitmeyen
bir sevda ezgisi
bahar akşamlarında.....

Mayıs 2003
Geelong

KOR DUDAKLI
EFSANE CEYLANI

Gözlerinin elasında
telef olup gider binlerce yürek,
Bir çift dolunayla ışırsın karanlığa
Gülüşünle ısınır toprak
gün vurur ıssızlıklara...

Göğüsleri küheylan
gözleri ceylan
kor dudaklı efsane ceylanı!

Koşturur ardınca
vahşi bir istem sürekli
sersem bir avcı gibi sürüyerek
ölüm uçurumlarına kanlı gözlerimi.

Tılsımlı oklarla vurur
ve fırtınalarla savurur
delişmen yüreğimi efsunlu bakışların,
Tüter gözlerimin bebeğinde
yanar kalbimin derinliklerinde
zorlar beynimin cıdalarını biteviye
gönlümü kül eden kızıl dilli yalımın...

Beyin esir, kurşun hedefidir bedenim,
Sararsın dört yanımı ateşten ağ gibi
Yakarsın yüreğimde patlayan yanardağ gibi
Çırpınır zincirde yürek
uzar ışın ölçülerince günler
koyu bir hüzne garkolur gönlüm
biter ömür ardınca sürüklenerek...

Göğüsleri küheylan
gözleri ceylan
nar dudaklı efsane ceylanı!

21/10/2003
Mt.Macedon

SENİ DÜŞÜNÜRKEN

Seni düşünürken geldi başıma bu kaza,
Çayır-çimen üstüne yatıp yuvarlanırcasına
üç takla birden attım keskin bir virajda.

Çırpındı hayalin gözlerimde
haşat olurken sevdalı kalbim
çarpa çarpa karışık duygulara.

Seni düşünürken kaybettim ellerimi,
Çalışırken mekik dokur gibi
gönül tezgahımda, makine başında...

Seni düşünürken kuruttum gözlerimi,
Sahra çölünde mecnun örneği
yakıp kül eden özlem altında...

20/11/2003
Gisborne
YAĞMUR YAĞARKEN

“Burada yağmur yağıyor durmadam,
başka da bir durum yok,
....sana selamı var,
görüşüyoruz onunla zaman zaman...
Haruniye Nisan 1975”

Bakır bir sactı gökyüzü
Alev almış yanıyordu ufuklar
Ağır bir yorgunluk gibi girdin günüme
geçmiş zamanların olanca acı ve kahrıyla,
Gelip oturdu
cehennem kaçkını bir çılgın yangı
okşanmaya hasret kalmış duygularıma.

Bir değirmen taşıdır zaman
döner son sürat ve ağır mı ağır
eze eze belleğimin bütün gücünü
törpüleyerek direncini düşlerimin,
Her hücresi
bir ağıt denizi
gövdemin şimdi
Taşır kendini durgun, hırçın ve dalgalı
kalabalık bir kavga gibi gelecek günlere...

Ayrılıklar buğulanıyor sinemde
Çukurova yollarında bir serap asfalt
Ve bir ateş perisi güneş
döne döne dans eden tepemde.
Tütüyor gözlerimde sürekli hasretin
maya tutuyor bir tatlı macera
taaaa derinliklerinde yüreğimin,
Hep senden yana gidiyor adımlarım
ve hep sana doğru uzanıyor ellerim.

Kalbimde fırtına var çalkantılı günler için
Sevdamın suları çırpınıp köpüredursun sürekli,
Dünya alem bilir ki
gönül sevda atınca
şahlandırmak istemektedir sevgiyi,
Ve biz gözlerimizde yakardık
ilk bakışın kıvılcımlarıyla
karanlık günler mahşerinde
yürekte depremler yaratan gel-gitleri...

Elim işe koyulmuş şu an
Ateş düşmüş yanıyor türküleri
kara sevdalı yüreğimin,
Aklım seyahat ediyor sana doğru
engin denizlerden yüce dağlardan,
Yanımda bir Türkmen kocası Pirsultan,
Yüreğim çırpınıyor eski sularda
dümende sevda kaptanım Karacaoğlan...

Canevimde diken gibi batmakta sürekli
yitik bir sevdanın bitmeyen sancısı
ve gözlerimde yorgunluğu onca uzun yılların,
Uçkun bir kavga körüklenir öfkemde
tenimde bir tanış okşayışın hayali
ve havada ılık bir nisan yağmurunun özlemi var,
Yağardı çocukluğumun yalnayak günlerine
şimdi yalnayak dolaşıyor kızlar
Melburnun kalabalık caddelerinde...

Melburn benim şehrim
Dünyanın en görkemli
insan ve kültür mozayiğidir çiçeğim,
Renk, ahenk, çeşni ve güzellik bahçesi,
Çarpar yüreği yavru ceylan kızlar gibi,
Günde yedi iklim sunar insanlara
günde dört mevsim yaşarsın Melburnda.

Hep akılda tut çok önemli burası,
Bitmeden beynimde
gönlümün çocukluğuna kaçan macerası
denizden esmeye başladı rüzgar,
Sardı göklerimi ansızın
Antarktika üstünden kalkan bulutlar.
Başladı bir mülayim yağmur
yağıyor incecikten, usul usul
yağıyor kirli suratına kara sokakların,
Ağaçların isli yeşil dallarına
yağıyor gül kurusu bahçelere
yağıyor hasret sarısı çimenlere
yağıyor eksoz istilasındaki koca şehre...

Yağmur yağıyor şimdi
otuz yıl öncesinin bir nisan günü
elime ulaşan bir mektuptaki haber gibi
değil kanatlandıran yüreği mavi göklere,
karanlık bir denizdeki
fırtınalı sağnaklarca
kanayan kalbimin derinliklerine.
Ve sen,
ve senin özlemin
yeşerip boy veriyor
sevdanın sel baskını yüreğimde...

Az sonra güneş açacak
ve okşayacak biliyorum
kırgın gönülleri
senin ellerince sımsıcak,
Ama yağmur yağıyor işte
ve nedendir bilinmez hayalimin perisi
seni daha çok özleyişimin nedeni
tüm öteki zamanlardakinden
yurduma yağmur yağarken...

Ekim 2005

DAHA OGÜNKÜ GİBİSİN

Daha o günkü gibisin işte
Uzakta bir serapsın
ücra bir yıldız gecenin köründe,
Gönülde meltem esintisi
yanan duygulara
akdeniz gecelerinden...

Daha o günkü gibisin işte
Yalım yalım tüter hasretin
çöl güneşi gibi vuran gözlere,
Başımda o eski kavak yelisin
Ve bir yavru ceylan
sürükleyip götüren yüreğimi
karlı dağların yalçın yüzünden...

19/1/2013
Melton

SENİ DÜŞÜNDÜM

Yoktu yiyecek ekmeğim
Soğuktan kitlendi dişim
Çatlayıp kanadı elim
Ben yine seni düşündüm
Can yine seni düşündüm

Yolsuz kaldım dağ başında
Karda, yağmurda, kışında
Seni aradım düşümde
Ben yine seni düşündüm
Can yine seni düşündüm

Kapıları kırdı rüzgar
Umutları çürüttü kar
Salgından öldü insanlar
Ben yine seni düşündüm
Can yine seni düşündüm

Her tarafta soğuk, tipi
Gece kararttı içimi
Işık yaptım gözlerimi
Ben yine seni düşündüm
Can yine seni düşündüm

Aralık 1975
Çaldıran

KARŞILAŞMAK ŞİMDİ SENİNLE
ŞARABİ AKŞAMLARIN HÜZÜNLENİŞİNDE


Şimdi karşılaşmak seninle
sönerken gün ışınları
şarabi akşamların hüzünlenişinde,
Yıllar nasıl da sürükleyip götürmüştür
ömrün direnç direklerini iz bırakmadan,
Nasıl kördüğüm ilmek gibi gırtlağa oturmuştur
en elzem noktasında kabına sığmazlığımızın
yapışıp ten tene yaşama selam durmadan,
Çok uzak bir tarihin sayfasından okunur gibi
hayal meyal bir rüyada sevgiliye dokunur gibi
sisler içinde, gönüller göze oturmadan...

Oysa gökkuşağı doldurmalıydı
sevdamızın ufuklarını taa o uçtan bu uca
o ilk dalgalanışında düşlerimizin
kırk yıllık özlem esintileriyle,
Denizler kayaları döğe döğe
Ferhatça delercesine dağları
aşk cevherinin yenilmeyen ateşiyle.

Şimdi nerelerdedir kim bilir,
Şimdi hangi tuzaklarda esir edilmiştir
hiç bir an tadına doyamadığımız
al bir kavga atı gibi kamçılayan
gönül maceralarını delikanlılığın
efil efil ulaştıran kirazlı sabahlara
ekmek ve gül kokulu duygularımız...

Nelerdir kim bilir
bizi daha o günlerdeki görkemiyle böyle
sevdalı bir tufanca sürükleyen gelecek günlere,
Yürekte durup durup damlayan kan kadar
ve gönülde bozbulanık çağlayan kadar
süründüren
bitmiş
gitmiş
gövdemizi
kapkara boşlukta güneşsiz gezeğenlerce,
Esir tutan bakir yüreğimizi ta o günden
el değmemiş bir sevdanın eşiğinde...

Oysa gökkuşağı doldurmalıydı
sevdamızın ufuklarını taaa o uçtan bu uca
kurarken binasını hayal-meyal geleceğimizin
utku gösterilerince gülmeliydi yarınlar,
Parıldamalıydı gözlerde coşku kıvılcımları
çırpınmalıydı mutluluk deryasında dalgalar.

Fakat kanayıp duruyor damla damla
karanlığında yitirilmiş yılların
kafeste kuş gibi iki yaralı yürek,
Şimdi gerilerde yalnızca
ıstıraplı bir göç serüvenince
acısı kurşun gibi oturan gövdeye
geçip gitmiş
acılı yılların anıları dolaşmaktadır
akşamın alacasında sürünerek...

21/1/2013

KIRK YILLIK TOMURCUK

Sen benim ilk gözağrımdın
ömrümün baharında,
Allanıp sallanarak
kuytuda gül gibi tomurcuklanarak
gelip yerleştin
kök salıp derinleştin
kalbimin kavrulan toprağrında.

Unutulmadı hiç bir anın
fırtınasında o yalınkılıç yılların
zincirli yüreği dağlayan korda,
Ne açılıp soldun mevsimsiz gül gibi
Ne yanıp savruldun soğuk kül gibi
Aradan kırk kocaman yıl geçti
o tomurcuk daha yaşıyor orda.

27/1/2013

BİR SEVDANIN ÖZETİ

O zamanlar daha çocuktum ben
oturup kalkmasını
ve sevgiliye gönül uğratmasını
bir türlü beceremeyen,
Erkekler geç olgunlaşır kadınlar erken
Herşey senin dudakların arasındaydı gülüm
Ol dersin olur, dur dersin dururdu
Yüreklerimiz aynı korda kavrulurdu
Fakat iteklerdi bizi beynimiz birbirimizden...

27/1/2013

ÖLDÜKTEN SONRA

Yetişecek ellerimiz
yıkılmıyor umudum
hasretin oduyla doğan güneşe,
Onulmaz yaradır yürekte işler
kırk yıllık hasreti döker gözünden,
İki filiz yeşerir günün birinde
toprağın kucağında yanıp dönerek
bir garip sevdanın sönen közünden.

Kavuşacak kollarımız
kırılmıyor inancım
yürekten söylenen gül ezgilere,
Bitmezse aramızda karaçalılar,
Kalmazsa kemiklerim fosilleşerek
sisli okyanusların ötelerinde,
Yem olmazsa yüreğimiz sürüngenlere,
Sarılıp yürürüz
sevda şarkıları gibi
yayıla yayıla maviliklere...

30/1/2013

MELANKOLİ

Kırk yıl sonra buldum ilkgözağrımı
Hasreti durmadan yakar bağrımı
Yıllar iletmedi gönül çağrımı
Beynim uslanıyor yüreğim deli

Acıyla, kederle ömür sürünür
Günün en mutlusu yasa bürünür
Bakarsın yollara güman görünür
Gönül paslanıyor esmiyor yeli

Sureti gözümde söze ne gerek
Yarım yüzyıl bitti yol gözleyerek
Kavrula kavrula ördoldu yürek
Özden sesleniyor sevdanın dili

31/1/2013

BİR KAPANMAZ YARADIR
KANAR DURUR ÖMRÜNCE

Siz bilir misiniz allı sevdaları
düşleri benliğinde hapis olanlar
ve puslu bir karanlık gibi
çöken dünyanıza belalı ayrılıkları
yıkılırken üzerinize
dorukları karlı dağlar.

Siz bilir misiniz
onulmaz bir yara gibi
derinde kanayan hicranı,
Hüzünlere gömerek yüreğinizi
yıllar boyunca gündüz-gecesiz
umutsuz yollarda hayal görmeyi.

Siz bilir misiniz yapay aşıklar
hasretle döverek göğüs kafesinizi
umutla sırtlamayı yılların kahrını,
Siz bilir misiniz dönüşsüz gidişleri
kanlı gözlerinizi yollara çivileyip
tesbih etmeyi dilinize yılları…

14/2/2013

GÖZLERİNDE KANIYOR
GEÇMİŞ VE GELECEK

Kırk yıllık şarap gibi
demlendin yüreğimde,
Sevgime servet ediyorum seni
şiirlerime beste,
Kırk yıllık ağıttır hasretin dilimde
Küllenmemiş acılardır
yanar bir ömür boyu derinde,
Gözlerinde uçsuz bucaksız
deva bulmaz umut ipiltileri çaresizliğimin,
Gözlerine daldıkça kanıyor geçmiş ve gelecek
Anasını yitirmiş bebekler gibi
ağlar durur gözlerim gözlerinde...

18/2/13
Melbourne

GÖNÜL YARASI

Yüreğimin sevdalı nazlısı
kavgamın kabına sığmaz
tunç bilekli bacısı
damarımda zaptolmayan kan
gözümün ışığı, canımın yongası,
Kaçtı mutluluk treni
soldurdu tüm çiçekleri zaman,
Şu an
sana yolladığım her sözcük
bin damla
göz yaşıyla
buğulanarak uzaklaşıyor dudağımdan.
Sana yönelen her saniyem
acılar yumağı anlatılmazlıklarıdır
başımda dönen sevda fırtınalarının,
Ve benim seni her anışımda
gülümseyerek bakıyor gözbebeklerime
yaşama sevdasının tomurcukları
kan damlayan kapzasından
kanlı bir celladın kılıncının...

18/2/2013
Melbourne

KEŞKE

Sinem üstü bir od düştü
Yanarım hep kimse bilmez
Gönlüme keder üşüştü
Kanar içim yüzüm gülmez

Uzun yıllar ötesinden
El eyler ürkek maralım
Yüreğimin ateşinden
Kavruluyor ufuklarım

Elimde kalsaydı eli
Gözlerimde gül açardı
Bugün bile ogün gibi
Yürekte ateşler yanardı

Eşşekçe bir kültür işi
Sevenleri ayrı tutan
Utangaç bir çocuk gibi
Yanıp sevmek ta uzaktan

20/2/2013

ÖPTÜM DOYA DOYA

Özlemin köz gibi düşmüştü bağrıma
Sarı sıcağın altında
göğünüp duruyordu
sevginle büyüttüğüm çiçekler,
Gönlün ufkunda ne dumanlı yaylalar vardı
ne de akşam yelinin okşayışı gül yanakları,
Korna çığlıklarıyla
sarsılarak uyandım dalıp gittiğim rüyandan,
Özlemin köz gibi düşmüştü bağrıma
Alıp ellerime fotoğrafını
doya doya öptüm yanaklarından...

24/2/2013
Lorne
ÖKSÜZ AŞK

Hırçın bir bozkır kasırgasınca
vurup dalgalandırdı
onca zamandır biriken durgunluğumuzu
yirmilik aşkımız altmışlarımızda,
Kırıp götürdü
en ince duygularımızdan dallarımızı,
Sürükleyip savurdu gövdemizi boşluğa
el ele veremeden bir kerecik olsun
gelmeden hüzünlü bakışlarla göz göze
uzun yılların ardından,
Kısacık bir düş gibi bitti herşey bir anda
tıpkı kırk yıl öncesinde nasıl olduysa
ve yeniden hapsettik biz yüreklerimize
kanata kanata o öksüz sevdamızı...

Sürünür artık
kuru yerde hazin kalıntıları ömrün,
Yaşamın bittiği ana benzer manzarası
geceyle ayrımını yitirdiğimiz günün,
Tufandan çıkmış yurtların
perişanlığıyla burkar gönlü yarının yüzü,
Sürekli boşluktur bir yanımız
bir yanımız kanar damla damla
Sarar bir keskin sızı adım adım
yerde sürünen kör-topal ömrümüzü...

5 Mart 2013
Melbourne

KAN ÇİÇEKLERİ

Açtım ekranı
karşımda uzak bir resim
resmin sesine çivilendi sesim...

Açtım ekranı
gözlerimde gözlerin,
Bu gözlerde acısı hasret yüklü yılların,
Bu gözlerde koca bir tarih oturuyor yüreğe,
Yorgun, derin ve yuvasıdır bu gözler
hiç karşılığı bulunmayacak olan ağıtların...

Açtım ekranı
kan çiçeği yüreğimde
kan çiçeği yüreğin,
Akşam güneşi
kıpkızıl hüzünleniyordu ufkun üstünde
ve ben sana bakmaktayım daha
ne zamandan beridir
nasılsın diyememenin kahrolası hüznüyle,
Resmin,
yıllar ötesinden
bakan gözlerin
ve gözlerinden hummalı bit ışık akıyor
bakışlarında donup kalmış olan yüreğime..
Viranelere döndü gül bahçeleri
sisler içinde çürüdü gece,
Şimdi sabah güneşi
kamçı gibi iniyor uykusuz gözlerime...

5 Mart 2013

DELİCESİNE

Gün ışıdı pencerede
Dışarıda cıvıl cıvıl yeni bir yaşam
ışık akıyor karanlığın gözlerine
mahmurluğunda uyanan sabahın,
İflah etmez bu aşk beni öldürür
Kurutur sinede yaşam güllerini
vura savura karanlıklara
kanlı kollarında hırçın dalgaların...

Gün ışıdı pencerede
Göğsümde demir dövüyor
yar yolunda yitmemenin acısı,
Sıkıyor bir tedirgin çırpınış yüreğimi
Çırpınıyor yüreğim yılların ötesinde
bir göçmen kuş gibi
Yüreğim bir deli derviş uzak iklimlerde,
Gönül yar ateşinde yar ondan ırak
özlüyorum yari delicesine...

5/Mart/13
Melbourne

SESSİZ ÇIĞLIKLAR

Dilime şiir doluşuyor hep
yüreğimden çağlayıp dökülerek
Ne düşünsem, ne söylesem
nerelere gidip, neler eylesem
her şey acı, her şey zehir zemberek!

Biz kendi kaderimizi
kendimiz çizemedik gülüm
en asi duyguların
en önde yürüyenleri olduğumuz halde,
Kıramadık beynimizdeki zincirleri
yapamadık düşlediğimiz devrimleri
kendi içimizde
ve binlerce yıllık alışkanlıkların karanlıkları
vurup düşlerimizi birer birer
yetim kalmış bebekler gibi devirdiler yere..!

Gözlerim kan çanağı oldum olası
tozlu yılların ötelerinde kalan ahlar için,
Yüreğimde kan köpüklü binlerce çağlayan
çoğalıyor dilimde keşkeler durmadan,
Fakat dönüyor dünya
ulaşılamıyor geçip giden günlere bir daha,
Ve sen ağlıyorsun o günlere şimdi
tıpkı benim gibi,
Yüreğimin daralmasından eminim buna,
Saklayarak göz yaşlarını kendinden
sürerek gönlün kanamasını
hiç dinmeyen sessiz çığlıklara..!

6 Mart 13

YAR ELİNİ BENDEN
ÇEKER Mİ BİLMEM

Yüreğim daralıp duruyor her an
Yar elini benden çeker mi bilmem
Ağu yaş gözümden akar durmadan
Yar elini benden çeker mi bilmem

Acısına ortak olamıyorum
Derdine bir derman bulamıyorum
Matem sarmış gönlüm gülemiyorum
Yar elini benden çeker mi bilmem

Kör bir bıçak ile doğrandı etim
Hazana dönüştü benzim ve betim
Onu mutl’etmekti asıl niyetim
Yar elini benden çeker mi bilmem

Düştüm ateşlere yüreğim korda
O da benim gibi yanıyor orda
Yarin emi bende benimki yarda
Yar elini benden çeker mi bilmem

8 Mart 2013
Melbourne

KARA SEVDA

Bizimkisi kara sevda
aradan kırk yıl geçti
bir türlü durulmadı daha!

Biz yorulduk
yaşamın kahır dolu yollarında
omuzlarımızda onca ağırlığıyla
gelecek kavgamızın,
Düşlerimizde yeşertip çiçeklerimizi
sulayarak göz yaşıyla sevdamızın!

Bizimkisi kara sevda,
Değil kırk yıl
kırk bin yıl geçse de,
yürekte zonklayan şiddetinden
hiç bir şeycik yitirmeyecek asla,
Bizimkisi bir kutsal sevda..!

9/3/2013

SEVDİN Mİ

Sevdin mi delice seveceksin
Destursuz, kuralsız, nedensiz
Ne talime sığacak eylemin ne töreye
Asla düşlemeyeceksin gülü dikensiz

Sevince gümbür gümbür ötecek yürek
Çılgın ateş danslarında sekeceksin
Su gibi duru, güneş kadar çıplak
Karakışın ayazında çiçekleneceksin

3/ 3/ 13
Melton

AĞLIYOR ŞİMDİ

Gönlümün kahrından gülemiyorum
O yar benim için ağlıyor şimdi
Yollar uzak hemen gelemiyorum
Bağrını acıyla dağlıyor şimdi

Hasret ateş olup çökmüş sineye
Yüreğin yangını sönmüyor niye
Geçen günler geri dönmüyor diye
Kanlı yaş gözünden çağlıyor şimdi

İsterim sevgilim kalmasın darda
Bakarım hüzünle dönüp ardarda
Acıya boğulmuş bir gonca orda
Elimi kolumu bağlıyor şimdi.

12/3/13

ÇARESİZLİK

Biz çaresiz bir aşkın
korlanmış ateşinde yanan
ebedi esirleriyiz gülüm,
Acıların kıskacında sızlanan
iki dert dolu yüreğiz,
Ne denli uzatsak birbirimize
ne denli çırpınsak gönlün dalgalarında
bir türlü yetişmiyor ellerimize ellerimiz.

14/3/13

BİZİM SEVDAMIZ

Deva bulmaz bir sevdanın
deli dalgalarıyız biz,
Yetişmeden menzile
kırılıp dökülür ümitlerimiz.

Bizim göğsümüzde
hançer ağzı gibi kanar
yarım asırdır
el ele tutuşup yükselemeyişi
hüzünlü gönüllerin maviliklere.

Bizim sevdamız
bir göçmen kuş yurtsuzluğudur
tek yönlü yolların yolculuğudur
bir daha uğrayamayan
geçip gittiği yerlere.

19/3/13

DÜŞ GİBİ

Ne zaman yüreğim feryada başlasa
özlemin kezzap olup deler bağrımı!

Seni göklerde gördüm ışıl ışıl
hüzün yüklü bir bulutun kollarında
esrikliğinde sonu gelmez bir aşkın,
Hayal gibi, uyku gibi, düş gibi
ay çiseliyordu hicran duygularını
karanlık dünyasında ayrılıkların...

22/3/13

ALLI SEVDA

Sevdamız
dansa tutuşur,
Yükselir göğe
bir allı bayrak,
Ötesi mutluluktur
Akar gönüllerimiz
geleceğe çağlayarak...

Köpürür yürekler
hasret bitiminde
en içli duyguların
doyumsuzluğuyla,
Ötesi sonsuzluktur
Bir gece söner
geçmiş günlerden,
Ayrılıklar
bulmaz bizi bir daha...

26/3/13

SEVGİLİYE METHİYE

Ben onu kırk yılldır
kutsal bir define gibi sakladım yüreğimde,
Ben onu kırk yıldır
kanlı bir meşale gibi yükselttim göklere,
Ben onu altın bir anahtar olarak taşıdım
açmak için açılmaz kapılarını yaşamın
dünyanın bütün ülkelerinde...

Kaçlarca gönüldaş gelip geçti
yaşam denilen bu zahmet yüklü handa
sürgün yüreğimin konuk odalarından.
Sabahımın ışığı,
Karda açan çiçeğim,
İlk çağlayışı damarımda kanın,
İlk yalımlanışı gözlerimde sevdanın,
O hiç ayrılmadı
sol mememin altındaki
kızıl gülistandan...

29/3/2013

SEVDADIR

Kanımız karışıyor birbirine
yirmi bin kilometre uzaktan,
Uzanıp sarılıyoruz yürek yüreğe
el eleyiz, kol kolayız, cana can...

Yaşamamışız sanki
o uzun ayrılıkların
kanlı hicranını hiç bir an,
Sanki yine yirmi yaşındayız
yürüyoruz mutluluğun izinden
Kasırgalar kopuyor gönülde
yüreğimiz çağlayan...

28 Mart 2013

KORKU ATEŞİ

Korku sardı yüreğimi
iki korku ateşidir
yanar göğsümde gönül gözlerin,
Yüzsün sonsuz sularda
çırpınsın hüzünlü dalgalarında
doyumsuz duyguların
ve bırakmasın asla ellerimi ellerin...

Korkuyorum sevgilim
korkuyorum
sevdanın bedenimi bedenine
kızgın demirle zincirlemeden
hasret ateşiyle eriyip yitmesinden,
kollarımız kavuşmadan birbirine
canımızın bedenimizi teketmesinden...

Bir yaralı kuş gibi çırpınıyor kalbim
Ürpertisinde tatlı düşlerin
seher güllerinin mahmurluğunca,
Raptolmuş o düşlere beynim
kapanmış yollarım başka yönlere
yüreğinin durağında konaklıyor
sevda trenim yalnızca...

28/3/2013

BİZİM

Selam olsun bizden sonra gelene
Yanlışı, çirkini yere çalana
Aşk uğruna her gün her gün ölene
Bahçemiz güllere doymadı bizim

Kara kuşlar yedi ekinimizi
Talim terbiyeyle kırdılar bizi
Güzel için yaktık gözlerimizi
Çirkine gözümüz kaymadı bizim

İnat ettik bir kez dönülmez yolda
Karanlık sularda kanadık salda
Hazan yaprağınca sarardık dalda
Beynimiz ışıktan caymadı bizim

29/3/2013

ONDOKUZ YAŞINDA

Sen benim için ondokuz yaşındasın daha
ve yirmisindeyim ben yine,
Nelerden geçip de geldik bugüne,
Neleri yitirdik ömrü külrengi pus gibi kaplayan
geçmiş günlerin karanlıklarında,
Yüreklerde hiç dinmeyen bir hançer yarası
akar burukluğun hüznü oturmuş gözlere,
Neleri taşıdık sızım sızım gönlün hicranında
hiç ayrılmayan yanıbaşımızdan
ayrılık ağıtlarından başka...

Ne denli kırılsa da dallarımız,
ne kadar çok tırpanlansa da umutlarımız
acılı yılların fırtınalarında,
Daha bugün gibi yaşıyor gönülde
gözyaşıyla sulanan duygular,
Yürek pes etmiyor dar altına bile
Beynim, belleğim, gözlerim ve her şeyim
takılıp kalmış o yıllarda,
Sen benim için ondokuz yaşındasın daha...

2 Nisan 2013

SUÇLU ŞİİR

Gözlerimden uyku kaçtı
Göremedim düşte seni
Bağrıma bir ateş saçtı
Tutamadım döşte seni

Özleminle yanıp durdum
Aşkın oduyla kavruldum
Ayağına toprak oldum
Tuz eyledim aşta seni

Yokluğunla kanar özüm
Hiç bir şeyi görmez gözüm
Ne gecem var ne gündüzüm
Tac eyledim başta seni

Gözümün kanlı bebeği
Aşkın minik kelebeği
Deli gönlün kar çiçeği
Saramadım kışta seni

4 Nisan 2013

KARAKIŞTA YAZ GELİR

Bakıştık yaşlı gözlerle
buğulu camdan,
Öperken acılarımızı yanak yanağa
hüzün yüklü duygularla
onbinlerce mil uzaktan
serde sevda sineyi dağlardı.
Gönül bahçemizde sevgiler çiçeklenip
kuşlar cıvıldaşsa da durmamasıya
bizi bize ulaştıran yalnızca
özlem yüklü yıllardı...

Yüreğin yüreğimle öpüştüğünde
Karakışta gül açılır, yaz gelir
Cemalin boy verir gözbebeğimde
“yar yüzüne bin yıl baksam az gelir.”

Yılları yük edip taşıdık sırtta
Dermanımız umut, mutluluk dertte
Kapanmaz gözümüz ol kıyamette
Gönül bu sevdadan sanma vaz gelir

8/4/2013

SEVGİ BAHÇESİ

Ne güzeldir sevgilim
yürümek kalan yolu
aşkın şarabın içerek
kol kola yalın yürek.

Ne güzeldir sevgilim
gülmek ağız dolusu
inatlaşıp ölümle
yaşamla sevişerek..

Ne güzeldir sevgilim
yitirmeden umudu
girmek aşk bahçesine
tomurup, yeşererek...

19/4/2023

SAVRULDUM
SANA DOĞRU
GÜZ YAPRAKLARIYLA

Uykuyu kovup gözlerimden
tutunarak aşkın ışığına
koşup geldim sevgilim
ol muhabbet mekanımıza,
Ama sen yoktun gülüm
sardı sarı bir hüzün yüreğimi
Savruldum sana doğru
okyanuslar ötesinden
güz yapraklarıyla.

19/4/2013

ÖYLE BİR SEVDA Kİ
,
İple çekiyorum gün ortasını
Benim için öl de, ölürüm artık
Silebilmek için gönlün pasını
Dar altına gel de, gelirim artık

Özlemin hicranla kanar derinde
Çıldırtacak mutlak günün birinde
Yalnızım denizin orta yerinde
Hep orada kal de, kalırım artık

20/4/2013

HAZAN FIRTINASI

Beynim devre dışı çoktan
akıl fikir kıpırdatmıyor gövdemi
işe güce varmıyor ellerim,
Yüreğimde hazan fırtınaları
hırçın dalgaların vuruşlarıyla
sararıp savruluyor bedenim,
Sürünüyor habire
denizaşırı yollarda düşlerim.

Çağlayıp akıyor kanlı gözlerimden
acı yüklü sular,
Yüreğim bir ateş harmanı
kapanıyor yüreğime kapılar,
Engel barikat kurmuş yollarıma
mayınla döşeli yare götüren yollar..

Yar hasreti kuyu kazıyor
öksüz yüreğimin başında,
Gün uzayıp yüzyıl oluyor
Bir hafta kaç asırlık zamandır
kuşlar, karıncalar söyleyin bana
ve daha kaç ömür gerekiyor
yetişmek için hafta sonuna...

17/4/2013

UNUTAMADIĞIM

Yüz anlatımların bile
bir türlü silinmedi
o günden beri belleğimden,
Merhabalaşırkenki
gül tedirginliği
ellerindeki
ve üzerindeki giysilerin
renkleri, desenleri,
Gözlerle yüreğime nakşettiğim
bir renkli resimsin hep bende
seni son gördüğüm gündeki...

Yaşamın acı ve kahırlı yollarında
her şeyi süpürüp götürdü zaman,
Bir sen kaldın yanımda
bir de yürekte sürekli kanayışı
geri dönüşü olmayan günlerin,
Sis kaplamış dört bir yanımı
ve yok başka bir görüntü
o yıllardan bugüne kalan...

26/4/2013

NAR ÇİÇEĞİM

Sen benim
yaşama filizlenen
toy düşlerimin perisi,
Tarih öncesi kadar uzak
bir günün sabahından beri
efsanelerce büyülendiğim
amazon yürekli ceylanımdın,
Şimdi yetişmiyor nefesim nefesine
ellerine ellerim,
ve öpüp koklayamıyorum
al tomurcuklarını yanaklarının,
Kızıl gülüm
nar çiçeğim
kara sevdam
uzakta kaldın...

1 Mayıs 2013
Melbourne

ONUN İÇİN BOZGUN ÖTER TELİMİZ

Umut ışığı gibi sönüyor gelecek macerası ömrün
Yavaş yavaş çekiliyor eller
sevda tınılarının tellerinden,
Ne akşamları esintilidir zamanın artık
ne de kuşların şarkılarıyla başlamaktadır gün,
Bir yaşanmamış aşkın
hiç dinmeyen sancıları kaldı yürekte yalnızca
Türküler kanayarak dökülüyor gönlün dilinden...

24/5/2013

SEN GELMEDİN!
-gülümün dilinden-

Umut yüklü gözlerle baktım
belki vurur diye ışıltısı
güzelliklerle dolu bir günün
dilsiz yüreklerine yalnızlıkların...

Ne sen uğradın bir daha
ne bir selam yolladın uzaktan
Yılları birbirine uladım
umut kırıntılarıyla
Haber bekledim uykusuz sabahlarda
kuşların kanatlarından,
Yıkıldı yürekte
düşlerimle kurduğum saraylar,
Güller açılmadan soldu bahçemde
Ellerim boşlukta
gözlerim yolda kaldı
gelmedin...
gelmedin...
gelmedin ulan!

2Mayıs 2013

GÖZÜM AÇIK GİDER

Öldürecek beni bu hasret böyle
Gözüm açık gider yari sarmadan
Yardan başka bir em yoktur bu derde
Gözüm açık gider yari sarmadan

Aklım bana düşman idi o sıra
Yürekte yaşamı çekmedim dara
Gönlümün figanın döktüm sulara
Gözüm açık gider yari sarmadan

Keşkelerim arttı uzadı yollar
Yüreğimin başı durmadan kanar
Yar yoluna dönüp açılmış kollar
Gözüm açık gider yari sarmadan

4/5/ 2013

AĞIT

Sen orada ağladın “niçin ağlıyorum” diye diye
Ben burada boşluğu sığdıramayarak yüreğime!

Ağladık aynı acıyı
aynı yaş yürüdü yanaklarımıza
sen acını aslan sütüne döktün
ben şerbet ettim gözyaşımı
ışık geçirmeyen karanlıklara...

Yalnızlıklar boşluğunda
damla damla eridi yüreğim,
Gözlerinin kıvılcımları bile yoktu ortalıkta
Beyaz ekrana düşmüş karmakarışık duygularla
çözümsüzlüğü kılavuz eylemişliğin
çalkantılı düşlerinden başka...

Acı, hasret, hüzün, öfke ve nefret
hep sürüklemiştir insan yüreğini çıkmaz sokaklara!

Ben acılarla seviştim ömrüm boyunca
acılara alıştım materyalist bir derviş gibi
acılarla yattım kapkara yalnızlıkların koynunda
ve acılarla uyandım tedirginliğine gelecek günlerin,
Acılar eşim oldu
Yoldaşım, kardeşim oldu
kanata kanata içirdi ağusunu özlemlerin...

Nefret hiç bir gün bile
giremedi benim tüfeğimin hedef alanına,
Hiç gözükmedi sevda denizimin ufuklarında
ve ben nefreti
halkıma zulmeden kanlı bir devlet gibi
asla yaklaştırmadım dostluk dünyamın etrafına...

Sen orada ağladın
kararsızlığında boşlukta kalmış bir yaşamın,
Ben burada ağladım
kahredici acılarıyla sevgiliye kavuşamamanın!

26/5/2013

ESRİK ÖFKE

Hükmü yok güzelim
senin o esrik öfkenin
gönül dünyamda,
Bırakmaz kapısından içeri
sevdalı kalbim hiç bir öfkeyi
ve asla yer vermez kitabında.

Sevgilimin gülüşüyle baharlanmış
Sevdamın çiçekleriyle harmanlanmış
Ve açmış sinesini derya ufuklarına
Kötüye, çirkine yol uğratmayan
Muhabbet işçilerine bir yurttur ora

Sen neyleyip netsen de
tüm olmazlıkları üstüme yöneltsen de
nazlı bebeğim,
Ben seni ömrümce
ilk ve son aşkım olarak hep seveceğim...

26/5/2013

MAYIS GÜLÜ

“mayıs ayların gülüdür”
Benim gülüm Mayıs gülü
Güzeller güzeli, güllerin gülü
açar baharın çukurovada,
Ellerinde dile gelir güzellikler
elleri ekmektir, elleri kavga.

Dilinde yarınların şarkıları
gönlünde sevdası ışıklı günlerin,
Benim gülüm özgürlük meşalesi
yanar nar çiçeklerince
sarıp dalga dalga tutuşturur kanı
büyür umuduyla yarına yürüyenlerin.

2/5/2013

BENİM SEVGİLİM

Güzeller güzeli benim sevgilim
Onsuz, alem bana zindan olmuştur
O benim nefesim, dudağım, dilim
Hayali derdime derman olmuştur

Benim gülüm bayrağıdır kavganın
Bir bulunmaz varlığıdır doğanın
İlhamıdır, ilacıdır sevdanın
Onsuz benim halim duman olmuştur

Benim yarim nazlı bebeğe benzer
Fırtınada açan çiçeğe benzer
Pürenden işlenmiş peteğe benzer
Onsuz benim balım katran olmuştur

Benim canım şu dünyada bir gözde
Damarımda kandır, dermandır dizde
Sureti göktedir, şavkı denizde
Onsuz gözyaşlarım umman olmuştur

2/6/2013

SENDEN UZAK
SEVGİDEN YOKSUN

Ömrümce acı çektirdin bana
iteleyerek körpe yüreğimi
sevgiden yoksun
senden uzak
bir dünyanın boşluğuna...
Acılarla yoğurarak
ve özlemlere boğarak
günleri haftaları,
ayları ve yılları
zalim ellerin zorbalığında...

Keşke elinden çekseydim
o şarapsal acıları,
Kanasaydım damla damla
gözlerinin pınarında
ve buruk bir sevda şarkısı gibi
bitirseydim günleri
senin
sevdalı yüreğinin
kurşun yağmurlarıyla...
Yama tutmadı bir türlü
metal gövdeye plastik,
Yürek boşa kanadı
ve açılmadı
yaşam çiçekleri bir türlü
Boşa çağlayıp durdu hep
gözlerimin pınarı yad-ı yabanda.

9/6/2013

YILDIZLAR KADAR

El gitmez işe
ayaklar yürümez
dururdu beyin,
Gelip otururdu
ışıl ışıl bir gök cismince
gözlerimin perdesine
dalgalana durula nazlı hayalin...

Mavi boşluk yüzün
yıldızlar gözlerindi
Yanıp sönerlerdi karanlığında
umutsuz düşlerimin,
Bulutlar yelken açar
martılar kanat vururdu enginliklerinde
gözlerinin içindeki buğulu denizlerin.

Kalırdım orta yerde
çırpına çırpına çaresiz
ulaşamazdım ellerine,
Sisli bir boşlukta
ağır ağır terkederdi
gözlerimi suretin,
Hep yıldızlara benzetirdim seni
Yıldızlar
kadar
uzaktın bana,
uzaktı ellerin...

10/6/2013

YARİMİN ARDISIRA

Sevgilim uçup gitti
ben kaldım yapayalnız
uzak akşamlarda,
Oturdu içime bir kanlı hüzün
oyar yüreğimi kör bıçakla
kanata kanata,
Bıraktım yemeyi, içmeyi üç öğün
hiç bir işe gitmiyor elim,
Ne uyuyabiliyorum
ne gücüm yetiyor uyanık kalmaya,
Yitirdi düşünmeyi beynim
aklım da gitti canımın ardısıra.

11/6/2013
Melbourne

EFSANE GÜLÜ

Duygulanıp taşıyorum allı gül
Dalga dalga
kan köpüklü fırtınalarda
ve çarpa çarpa
sonsuz bir kavgada geceli gündüzlü
granitten kayalarına aşkın
dağılıp dökülüyor umutlarım,
Yalnızca bir kanayan gül kalıyor ufkumda
Sonra başlıyor maceram yeniden ve yeniden
çırpınan suların ortasında
dağıla- döküle,
kanaya- köpüre
ulaşabilmek için sevgilimin ayaklarına
birikiyor damarımda ateş
tutuşuyor duygularım…

22/6/2013

SEVGİLİM

Sen memleketimsin, memleketim sevgilim
Anadolusun aşıklar otağı
kızıl gülü, ak nergisi,
mor menekşesiyle,
Dudağımda kanayan yar öpücüğü gibi
açar nar çiçeklerince bahar sıcaklarında,
Bir doyumsuz masal tadıyla yoğrulur sevda
mavi yuvarlağın orta sahasında
kaplar uğultusu sıcak akşamları kızgın arıların,
Bitek ovaları, karlı dağları, kederli yolları
umudu, acısı, derdi ve belasıyla
dertli diyarısın yoksul ve çalışkan insanların...

Sen sevgilimsin, sevgilim memleketim
Akdenizsin yaşamın ana kucağı
ulu çınarlarıyla dağlarının koyaklarında
zeytin acısı, püren balı, limon çiçeği
ve çukurovanın sarı sıcağı,
Harami utanmazlığından sermaye saltanatının
alınmamış ahısın mazlum insanlarımızın,
Bin yıllar ötesinden günümüze uzanan
feryadısın zulmün suratına haykırışların,
Sevdamda tufan olur acın, ıstırabın
yüreğim kanar bağrında o gül diyarın...

22/6/2013

MEYDAN OKUYORUZ ÖLÜME

Yaktı yüreğimi yarin hasreti
Götürmüyor yollar beni gülüme
Yok olup gidiyor yaşamın demi
Yetirmiyor yıllar yari gönlüme

Mutlu olmak varken neden yastayım
Kanım çağlamıyor sanki hastayım
Güneş doğmaz oldu yoğun pustayım
Irıyor yar günden güne yoluma

Yıkılmaz hayalim umut taptaze
Bilmemki mutluluk neden zor bize
Ne geceye sığar ne de gündüze
Yar adını destan ettim dilime

Olacağız biz bir beden mutlaka
Yürek yürüyecek kalkıp ayağa
Yeniden doğacağız gelen sabaha
Meydan okuyoruz aşkla ölüme

23/6/2013

KANAR GÜLLERİN
Umudun savrulur fırtınalarla
Sevda yarasıyla kanar güllerin
Ulaştırmaz engel yar diyarına
Koşmakla uçmakla bitmez yolların

Gerilir dünyan nefes nefese
Sevdadır aklın tıkar kafese
Elin uzanır da her an herkese
Hiç birisi kavrayamaz ellerin

24/6/2013

YAR HASRETİ

Herkes kendi aleminde
tıkır tıkır işliyor zaman
gün güllük gülistanlık
koşturulmakta düşlere tutunarak.
Bense kapkara düşüncelere dalmışım
dikip gözlerimi uzak noktalara
kara sevdalara yanmışım
ışık sızmaz gecelerin ortasında
gönül yar derdinde yar benden uzak...

27/5/2013

GECE-GÜNDÜZ

Sevgilimin özlemiyle
Yanar kalbim gece-gündüz
Ayrılık bağrımda hançer
Kanar kalbim gece-gündüz

Yar yokluğun sızım sızım
Aşkın yakar göğnür özüm
Dağ başında yalınızım
Donar kalbim gece-gündüz

Del’edecek bu gidişle
Gündüz hayal, gece düşte
Onsuz günüm bir yıl işte
Sayar kalbim gece-gündüz

27/6/2013

SEN HER ŞEYİMSİN
Kavgam, özlemim, onurum
Karım, fırtınam, yağmurum
Evim, eşim, gönül yurdum
Zeytinim ve çayımsın sen

Deva bulmaz aşk yarası
Bitmez asla kanaması
Yüreğim deniz dalgası
Çırpındığım kıyımsın sen

Ekmeğim- aşım sevgilim
Baharım-kışım sevgilim
Gözümde yaşım sevgilim
Güneşim ve ayımsın sen

28/6/2013

BEKLE BENİ CEYLANIM

Ayrılık acısı yaktı bağrımı
Geliyorum bekle beni ceylanım
Hasretle tükettim onca yılları
Ölüyorum bekle beni ceylanım

Ben bu derdi asla böyle bilmezdim
Hüzüne bürünür bir gün gülmezdim
Eğer anlasaydım uzak kalmazdım
Dönüyorum bekle beni ceylanım

Ağlamak sızlanmak etmiyor fayda
Gözlerim kararmış gönül hicranda
Saracak kollarım seni en sonda
Biliyorum bekle beni ceylanım

27/6/2013

KIRK YILLIK ÖZLEMİNLE

Kış ortasında açan bir kuytu çiçektin sen
Koklamaya kıyılmayan gamzeli yanağından
Kırk yıllık özleminle yaktın kavurdun beni
Öptüm öptüm doymadım bal akan dudağından

Işıklara karışıp kaybolurdun ansızın
Yüreğimde hazandın yoktu baharın yazın
Gözlerime nakşoldu alın, morun, beyazın
Hiç bir zaman gitmedin kalbimin otağından

Göğsümdeki yangının hiç sönmeyen közüydün
Sevdamın esen yeli, deli gönlün gözüydün
Sosyalizmin neferi, güzelliğin özüydün
Sapmadın yaşam boyu aşkımın odağından

Boşlukta kaldı beynim başı boş uydu gibi
Ömür bitti tutamadım sıcacık ellerini
Koklamadan bir kez bile tılsımlı güllerini
Kurtaramam ben beni yangının ocağından

29/6/2013

YALNIZ SENİ UNUTAMADIM

Silindi gözümden insanların yüzü
Puslu bir karanlıktır giderek koyulaşan
gerilerde kalan renkli yıllarım,
Yollar toz direkleri dikse de daha
göklere yürüyen
eski kasaba yollarında
Boğulup gitse de her şey
zamanın kör kuyularında
Yüreğimde yeşeren gonca gül dalım,
Birer birer unutuldu her şey
ben yalnızca seni unutamadım...

El vurdu kurudu bağım bostanım
Geçitler kapandı kardan ve çığdan
Çırpındı yüreğim kuru dallarda
Dalgalanıp taştım kanlı sularla
Araya okyanuslar girdi uzadı yollar
Onca acısıyla kahırlı yılların
her şey unutulup kaldı boşlukta,
Kaçlarca kez söndü odum ocağım
Birer birer unutuldu her şey
ben yalnızca seni unutamadım...

30/6/2013

AŞKLA TUTUŞUP
YANMA SIRASI

Sevdamı yolladım yar sinesine
Yeniden kanadı yürek yarası
Kesilmiş baş gibi düştüm önüne
Benim bu derdimin yok mu çaresi

Gönüller gül ile birleşiverse
Kırk yıllık aşkımız göğe yürüse
Kanayan kalbimiz murada erse
Hiç bilmesek acı, hasret neresi

Geldim yüreğimi elime alıp
Sevdamı dipsiz sulara salıp
Acıyı, özlemi sırtıma sarıp
Aşk ile tutuşup yanma sırası

2/7/2013

ARADAN BİN YILLAR GEÇSE DE
-sevgilime

Aradan bie yıllar geçse de canım
sen daha dün gibi tazesin yüreğimde,
Kanar ömür dipsiz-başsız yollarda
soykırıma uğramış kimsesiz halklar gibi,
Karanlıklar ötesinden gelir ağır sarsıntılarla
keskin acıların iniltileri
ve başsız kuş felaketiyle çırpınır kanayarak...

Vurur dağlara kendini
mecnun olur da çöllere düşer
İşler yürekte durmadan bir ayrılık hançeri
Kemirir beynin filizlerini çekirge istilalarıyla
kanar gönül çağlayarak...

Bir onulmaz yaradır yaşamın yüzü
sen olmadıkça yanıbaşımda
Düşer yollara menzilsiz, medetsiz
Dökülür dert deryalarına acılara boğularak,
Aradan bin yıllar geçse de gülüm
sevdan kalbimde asla sararmayacak...

7 Temmuz 2013

O BENSİZ BEN ONSUZ

Gülümü bekledim, gülüm gelmedi
Yüreğime saplandı ayrılık oku
Gönlümü bürüdü bir kanlı hüzün
Dünyamı kararttı yarin yokluğu

Bana bu ayrılık miras mı kaldı
Tomurcuk gülümü eşkiya çaldı
Nefesim kesilip göğsüm daraldı
Yar yolunda gözüm yaşı sel oldu

Feleğin cefası yaktı sinemi
Aldı ellerimden o gültanemi
Yıkıp viran etti gönül bahçemi
Dört mevsim üstüme yağdırdı dolu

Ahdettim yarimle yaşamaya ben
Dirliği düzeni boşamaya ben
Sevdamı yüksekte taşımaya ben
O bensiz ben onsuz yaşam kupkuru

10/7/2013

ACI

Özlemin ne kadar derin
Yokluğun çekilmez, acı
Durur atışı kalbimin
Bittiği an
sana
kavuşma
inancı..!

10/7/2013

YETER BU KADAR BEDEL

Ağlama ne olur kalbimin yarısı
Senin her damla gözyaşın
günün her saniyesinde
kalleş hançerince
doğruyor yüreğimi,
Senin bir anlık çektiğin acı
kıyamet günü kasırgalarınca
parçalayıp savuruyor hücrelerimi...

Acılar yurt kurmasın üzerimizde
Yetmez mi ödenen bu kadar bedel
bunca kanaması yüreklerimizin
hiç hakketmediğimiz halde...

Dağıtalım sislerini gülüm
hüzün yüklü gönlümüzün,
Kalmasın acıların izi
ne gözlerimizin buğusunda
ne çarpışında kalbimizin
ve ne de alnımızın kırışıklıklarında,
Yaşam yeniden başlasın
güzelliklerini tadalım ömrümüzün...

8/7/2013

SEVGİLİMİN HASRETİYLE

Sevgilimin hasretiyle
Yana yana kavruldum ben
Keskin ayrılık yeliyle
Ülke ülke savruldum ben

Kopup gitti ellerimden
Adı düşmezdi dilimden
Silinmedi gözlerimden
Aşk okuyla vuruldum ben

Süründürürdü sevdası
Çekilmezdi aşk humması
Yürekte kanar yarası
Acılardan soruldum ben

O diyardan bu diyara
Ağlar kalbim ardısıra
Acımı döktüm sulara
Taştım taştım duruldum ben
Yari buldum duruldum ben

13/7/2013

GÜLÜM HASTA
BEN ÖLMÜŞÜM

Göğsüme hançer saplandı
Gülümhasta ben ölmüşüm
Yüreğim ateşlerde yandı
Gülüm hasta ben ölmüşüm

Ölü gibi işe gittim
Sanki bir tabutta yattım
Sekiz saati zor ettim
Gülüm hasta ben ölmüşüm

Aklım Adana’da kaldı
Gönlüm acılara daldı
Bir anda dünyam daraldı
Gülüm hasta ben ölmüşüm

Gözüm kanlı yaşla doldu
Sarardı al gülüm soldu
Gün uzadı yüzyıl oldu
Gülüm hasta ben ölmüşüm

16/7/2013

SEVGİLİM GÜNEŞİMDİR

Yaralı bir kuştu gönlüm
Yar ile buluştu gönlüm
Yurduna kavuştu gönlüm
Yurdum sevgilimdir benim

Sevgilimden mesaj geldi
Sanki dünya benim oldu
Kalbim ışıklarla doldu
Güneşim sevgilim benim

Hep gündüzümde sevgilim
Başı dizimde sevgilim
Gözü gözümde sevgilim
Her şeyim sevgilim benim

Gözlerime ışık dolmaz
Sabahıma güneş doğmaz
Yaşam asla onsuz olmaz
Yaşamım sevgilim benim

18/7/2013

KURTULUNMADIKÇA
YARASALARIN KARANLIĞINDAN

Seni her düşünüşümde dalgalar basıyor yüreğimi
Seni her özleyişimde ağlıyor bulutlar göklerimde.
Dağlar devriliyor üzerime durmadan
Depremlerle sarsılıyor
yıldırımlarla vuruluyor
üzerinde yürüdüğüm umutlar,
Kainatın tüm ağırlığı sırtıma yükleniyor
bütün acıları yaşamın dökülüyor üzerime...

Karanlıklar ortasında kanıyorum yapayalnız
Ne bir ışık gökyüzünde
ne bir yol
ne bir iz
alıp götüren insanı güzelliklere,
ve sabaha giden yollarda kara örümcek ağları.
Tek umutla mıhlanıyorum beynimden
tek ışıkla koşuyorum sana yüreğimden
ve kaldırıp başını karanlığın saltanatına
tepeleyip geçiyor karanlığın tuzaklarını
sevgilimin sıkılmış militan yumrukları...

Hiç bir nesne kalmıyor yeryüzünde
Engin ve sonsuz bir dünya
ve bu sonsuzluklar kadar
mutluluklarla bezenmiş sevdalar...
Nereye baksam sen
hayalde sen, düşte sen,
yerde gökte, dağda denizde
ekmekte aşta sen,
Sızlamakta gövdemde
derin belirsizlikler içinde bir yer
acıda, sevinçte sen
Yavaş yavaş açılıyor karanlıklarda yıldız çiçekleri
koklanan gülde, dudakta öpüşte sen...

İçimde kabaran sevinç dalgaları
Sırtımda kanayan esaret kılıcının yaraları
Ve gözlerimden çağlayan sevda pınarları
deva bulmazlar asla
Ve benin bu kıskanç yüreğimde
senden başka bir nesneye yer kalmaz sevgilim
devrim tufanlarıyla yıkılıp atılmadan
ve biz bize kavuşup kaynaşmadıkça
yirmi birinci yüzyılda bile kurkuluş yok
ayaklarımıza dolanan yarasaların
illetli kültür ve ahlakından...

İrinli salyalarıyla çürütmüşler sevdayı
İğrenç görünümleriyle bozuyorlar güzellikleri
Karanlıklarıyla boğmaktalar gözlerimizin aydınlığını
Kükreyen kavga sellerinde meşaleşiyor yürek
Çığlıkların ve öfke selindir atılan öne
ardında saf tutuyor oğullar-kızlar...
Dilimdeki seste sen, ciğerindeki nefeste sen
Yarına giden yolda, aydınlığa akan selde
kavgada, döğüşte sen,
....ve gözlerimde aşkınla tutuşup yanıyor yıldızlar!

21/7/2013

BANA SEN GEREKSİN

Karanlıkta kaldı gönüm
Düşe kalka bitti ömrüm
Nice belalardan döndüm
Öpüp gülün erdim sana

Yürek hicran ile dolu
Hep sarplara vurdu yolu
Yitirmişti sağı-solu
Tutup elin düştüm yola

Sönmüştü gözüm feneri
Çalınmıştı alın teri
Bitmişti yüreğin feri
Derman oldu dilin bana

21/7/2013

MUTLULUĞUN RESMİ GİBİ
BİR BURUK AŞK ÖYKÜSÜ

Doğrudur
seni hiç unutamadığım
hiç bir zaman,
Nasıl ki
sen beni
unutamadıysan...

Acılara boğarak göğüs kafesimi
hicran-ı aşkla tıkayarak nefesimi
gömsem de seni kalbibin derinliklerine,
Öyle anlar olurdu ki
uzun yıllar geçse de aradan
gelip otururdun yanıbaşıma zaman zaman
uzak ve belirsiz bir yoldan gelircesine
ve hiç beklenmedik bir anda belirircesine
efsanevi bir ışığın karanlılıklardan inişi gibi,
O fırtınalı yılların en dalgalı günlerinde bile...

Yıllar yılları kovalayıp gitti
insanlar insanları kurşunlayıp,
Araya kıtalar girdi, mevsim değişti
kuruttu aşkın yoksulluğu gönülleri,
Yollarda asalak sınıfların mayınlı barikatları
yollarda gidilip dönülmeyen istasyonlar,
Sürükledi gövdeyi
yelin önünde yaprak gibi
kuzey dağlarından güney denizlerine
yaşam kavgasının bulanık selleri...

Ne zaman düşdüysem boşluğa
ne zaman göçtüyse kalabalıkları
patırtı-gürültünün benden uzaklara
yolladım yüreğimi hep sana doğru,
Dilimde destanlar çoğaldı senin üstüne,
Yürekte boy verdi sancısı sana hasretimin
Ferhat dağları deldi
Mecnun çöllerde kaldı
Kerem yanıp kül oldu...

Uzaktı bizim yollarımız
Uzun ve derindi sevdamızın ufukları
Ne Kerem olup yanıp söndük kısa günde,
Ne Mecnun olup daldık çöllere
köyden köye göçercesine
Ne de Ferhat olup kanal kazdık beyhude
su getirmek için bahçesine sevgilinin,
Biz, kızgın demirin buzda çelikleştiği
fırtınalarda oluşan, el dememiş bir sevdanın
deli dalgalarıydık,
Ne dinip duruldu dalgalar
ne kuruduk susuz çöllerde sararıp solarak
Hergün hergün yeşerip büyüdü aşkımız
derinliklerinde iki yanan yüreğin...

Ve bir gün
patlak verdi
teknoloji devrimi,
Düştüm yollara yeniden
şehir şehir, bölge bölge, ülke ülke
Aradım seni sanal dünyanın tüm sitelerinde,
Uluslararası iletişim ağlarına baktım
ve işaretler bıraktım yol boylarına
yar geçerken görsün diye...

Çıktım Düldülün başına karı dizleyi dizleyi
seyrettim Düziçini, Andırın düzünü, Çukurovayı
Seni sordum
esen yelden, yağan yağmurdan, akan selden
kocaman şehirlerin kenar semtlerinden
terkedilmiş virane köylerden,
Kuşların şarkılarında aradım seni
güllerin boyun büküşlerinde yar hasretiyle
ve kavga meydanlarında
sıkılan yumruklarında
militan direnişçilerin,
Ne kokunu getirirdi rüzgar bana
ne gözlerime ilişirdi kıvılcımları gözlerinin...

Ben ilk çarpışmada zaten kaybetmiştim seni
aşkına esir düşmüş silahsız bir nefer gibi
ve hasmım rehin almıştı benden sevgilimi

Kırk yıl sonra
zoraki bir veda gibi
yürek kanata kanata
yazdım sana son şiirimi,
Umut kırıla kırıla
bir nokta halini aldı,
“bilmem şimdi neredesin
kavuşmamız dara kaldı...”

Bu bir ağıttı
sevgiliye dökülen gözyaşıydı,
Ufalıp yok olmaktı
hasretli yılların
acılarının
ağırlıkları altında,
Ve vakit erişti
kondu bülbül gül dalına
Ne zaman ellerin uzandı bana
Ne zaman tutup çıkardın beni
merdivensiz bıraktığın kör kuyulardan
ne zaman takılıp kaldı gözlerim
senin
ummanlar kadar derin
ve doğa ananın kucağınca sıcak
anlamlı bakışlarına,
Kurtuldu can dardan
Patlattı kabuğunu nar
Kovanından çıktı arı,
Koptu fırtına yüreklerde
uğuldadı dört ufukda sevda kasırgaları...

22/7/2013

ÇOK ÖZLEDİM

Gülüme özlemim derin
İçim volkan dışım serin
Feryadı dinmez kalbimin
Ben gülümü çok özledim

Yüreğim bir ayaklansa
Dalga dalga yare varsa
Ayrılık uzakta kalsa
Ben gülümü çok özledim

Bu halime ne söyleyim
Aşkın elinde köleyim
Kavuşup da ord’öleyim
Ben gülümü çok özledim

24/7/2013

GÜLÜMLE BEN

Gülümün canını sıktım
Kahrolası dilimle ben
Gülüm ayrılık görmesin
Bir olayım gülümle ben

Ne dedim de yara açtı
Gülümün neşesi kaçtı
Yüreğime ateş saçtı
Yakam kendim elimle ben

23/7/2013

SENİNLE GELECEK YARINIMIZ
Senin ilhamın yetiyor bana
Ekmek desem, iş desem,
Yüreğimdeki yaşam sevinci
özgürlük uğruna çektiklerimiz
ve ellerimizi
birbirine kenetlendiren tılsımlı güç
kavga desem, döğüş desem...
Herşey seninle anlama eriyor
güneş gözlerinle gülüyor sabahımıza
Esir alınmış halkların kanayan öfkesi
Yaşamı döndüren kol ve beyin gücü
Seninle başlayıp seninle bitiyor
Ve bebelerin çiçek çiçek
gülümseyişleri yarına,
Kurtarmak için yaşamı yeniden
kan emici kemirgenlerin sultasından,
Büyütmek için yaşamın güzelliklerini
tüm insanların bahçesinde tomuran güller gibi
yürüyor bir insan seli salına salına...

Senin ilhamın yetiyor bana
Özgürlük de orada yeşermekte
mutluluk da dem tutuyor orada,
Döğüşmek geleceğin güzellikleri için
güzelim, yaz yağmurum, güz çiçeğim
Geleceği doğuransın sen
damıtansın damla damla
emeğin ve beyninle,
Çünkü gelecek
gül yanaklı kızlarımızın
tunç bilekli delikanlılarımızın
güneşli gözlerinde gelecek..!

25/7/13

BİR SEVDA EZGİSİ

Bir sevda ezgisi söylüyor
yürekte kabaran duyguyla
Gönlünü rüzgarlara vermiş
gül kokulu sabahlarda...

Bir sevda ezgisi söylüyor
derin bir özlemle saran duyguları
Yer gök salkım saçak bahar
sesi dolduruyor tüm ufukları...

Bir sevda ezgisi söylüyor
sesiyle okşuyor yürekleri,
Yepyeni bir ufka açılıyor yaşam
sesinde gelecek günlerin güzellikleri...

26/7/2013

GECEME KONUK OLMA

Sözün öyle ağır geldi ki
canımın içi
Sandım dağ devrildi üstüme,
Oysa ben bilerek
ve isteyerek
hiç bir kusur işlemedim
hiç bir dikenli söz söylemedim
ne bir dosta ne sevgiliye
ömrümün hiç bir gününde
yalnızca seherde gül koklar gibi
beşikte bir bebeği okşar gibi
yürek ipiltileriyle yaklaştım gönüllere...

Sevgiliye inanmaktır ilk adımı aşkın
yanmaktır her şeyden önce
yanarak kül olmaktır keremce
sevgilinin yüreğine bıraktığı ateş dalgalarıyla,
Donanmaktır doğanın ve yaşamın
en içli duygularını
ve kaynaşmaktır ten tene, can cana
sevgilinin bütün varlığıyla...

Oysa benim
aşktan başka ne servetim varoldu önümde
sırtımı dayayacağım
ne ciğerlerimi besleyecek nefesim
ne de yaşamı savunabilmek için
ölüm taburlarına karşı
sırt verip yaslanacağım dağlarım,
Yüreğimi söküp sunmuşum sevgilime
yurdum yuvam
dünüm ve yarınım
onun gönlünün has bağıdır
benim bu dünyada tek sığınağım...

27/7/2013

SANAL BİR SALINCAKTA
BİR AKDENİZ AKŞAMINDA
SEVGİLİYE SÖYLENEN NENNİ

Uyu bebeğim
kapa gözlerini,
Bak
yıldızlar fısıldaşmakta
yalnızlıkta şarkılar mırıldanarak
sessizlikle sevişir gibi.
Onlar da uykuya dalacaklar biraz sonra
gözlerinde hasret kıvılcımları
düşleriyle sarılarak ulaşılamayan sevgililere,
ateş düşmüşse öze
esiyorsa aşkın yeli gönlün denizlerinde
bitmez asla yürekte kabaran gelgitler
yıldızlar birer birer dökülse de yere...

Uyu sevdamın kızıl yıldızı
Uyan hayallerimdeki peri kızı
Kollarımı salıncak ettim sana
Attım aşkın kemendini
bir yıldızdan öbür yıldıza
sabaha tomurcuklansın aşkımız,
Yeni bir güne doğar gibi doğalım
yeni bir yaşama açılsın kollarımız...

Sevgilim
yavru ceylanım benim,
Seni sevmek
yaşamın anlamla donanması demek,
Mutluluğun dalga dalga yayılması
ve yüreğin taşıp taşıp durulmaması demek.
Uğuldaması sevda fırtınalarının dört ufukta
çınlaması sağır duyguların
şiddetiyle şimşekli öpücüklerin
ve gül bebeklerimizin
gülücüklerle açması gözlerini dünyamıza...

Uyu meleğim
ve uyan “ yeni bir dünyanın doğuşu” gibi,
Gözlerinde kanatlansın güzellikler
çırpınsın bir sevdalı kuş enginde,
Bak el ediyor çiçekler
Onsekiz yaşının görkeminde doğuyor gün
Bahar sabahlarınca açılıp saçılsın yaşam
sevgilimin efsane gözlerinde...

Sevgilim
nar tanem
yavru ceylanım benim,
Ne zaman ilişse gözlerim gözlerine
güzellikler bürüyor evrenin her kçşesini,
Ne zaman sürsem dudağımı tenine
kır-bayır başak deryasına döner
yeşerip çiçeklenir çöller,
Uyu bebeğim
gözlerinde biriksin bütün güzellikler...

Sevgilim
bir tanem
yavru ceylanım benim,
Uzat başını kolum üstüne
sonsuzluklara gönder düşlerini
tepeleyip geçsin sevdamız barikatları,
Gökte ipekten ay çiseltileri,
Akdeniz akşamlarınca ipildesin
gecelerin karasında yürek kıvılçımları...

Uyu sevgilim
ve düşün ki
bir çamlı yaylasındasın Torosların
sevgilinin kalbi gibi okşamakta teni
serin serin esen akdeniz yeli
ve sırılsıklam ıslak saçlarımız
o efsane yurdun mahmur sabahlarında,
Gözlerimiz çevrili yüreğimize
birbirine yapışık bedenlerimiz
sevdamız eşkiyadır karlı dağlarda...

Uyu bebeğim
Düşünü sonsuzluklara sal
tutuşsun yıldızlar aşkımızın kor alazında,
Bırak boşluklara kendini boylu boyunca,
Kollarımı salıncak eyledim sana
sevda tezgahımda örtüler dokudum
ve ateşe vurdum
yasasını töresini bütün düzenlerin
karanlıklar defolup gitsin diye dünyamızdan,
Uyu sevgilim
Ve kabuğunu çatlatan narcasına
sevdayla yanıp kanarcasına
güzellik otağı bir yaşama uyan...

14/8/2013

BEN İSTERDİM Kİ

Ben isterdim ki
o hep yanımda kalsın
alıp kollarıma tanrıçamı
dolanayım köşe bucak bütün dünyayı
ve dedikodumuz dillerde dolansın...

Ben isterdim ki
kitap ciltlerine doldurayım
aşkımızın tüm yüce duygularını
ve adına kitaplar yazılan
eşi bulunmaz bir sevgili diye
ölümsüzleştireyim tanrıçamın adını...

26/9/13
ADANA

YAR BENİM
Kuruyorum toprak gibi bu yerde
Derman bulmaz yaralarım var benim
Eriyorum damla damla ateşte
Yüreğimi kebap etti yar benim

Her yerde yoluma engel çıkıyor
gözyaşım sel olmuş bendim yıkıyor
Yar hasreti yüreğimi yakıyor
Sevgilimle mutlu olmam zor benim

Ben yarimi dünyalara değişmem
Ondan gayrı hiç kimseyi sevemem
Öl dese ölürüm hayır diyemem
Özlemle canımı alır dar benim

25/9/13
KÖLN

AŞK YARASI
Sevgilim
biz doyamadık birbirimize
çünkü yüreklerimize
kırk yıldır kök salmış
bir aşkın yarası var...

Olsak da yıllar yılı birlikte
kaynaşsa tenimiz tenimize
birbirine karışsa kalp atışlarımız
her sabah yeni bir yaşama başlarcasına
yeniden başlayacağız maceramıza...

Doymadık birbirimize
ve doymayacağımız aşikar,
Sevgilim biz
kanayan yüreklerle yürüyeceğiz
mezara kadar..!
17/9/13
KÖLN

YAŞAMAMA SENSİN NEDEN

Sen olmasaydın
ne ayın şavkı düşerdi karanlık sulara
ne de gün ışınlarıyla
yekinip yürürdü yaşamın suyu,
Sen olmasaydın
çoktan gelmişti Mehmedin ebedi uykusu...
Canım
yaşam kaynağım
gönlümün kutsal tanrıçası,
Eğer bugün ben
adım atabiliyorsam daha gelecek günlere,
Tutup saçlarını bayrak bayrak
savurabiliyorsam rüzgarda sevgilimin,
Tüm bunların ilhamı sendendir
Sana olan ateşten tutkum
sona ermez umudum
senin yüreğimde
durmadan filizlenen sevgindendir...

17/9/13
KÖLN

YALNIZCA SEN

Hiç bir etkinliğe gitmiyor elim
Düşünemiyorum hiç bir şeyi
Çakılıp kalmışım ortalıkta
Çakılıp kalmış düşüncelerim
Çakılıp kalmış duygularım
Yalnızca sen varsın gözlerimin aynasında
Yüreğimin çırpıntısında
yalnızca sen,
Süzülüyor bir ayrılık acısı kirpiklerimden,
Siliniyor tüm görünümler
Gözlerimde buğulu bir resim:
Yalnızca sen...!

Eylül 2013
Adana


GİDİŞ

Gidiyorum
ardımda kanayan bir yürek bırakarak,
Gidiyorum
yüreğimi ateşlere atarak.
Yıkıp bütün duvarlarını kanlı hicranların
Gidiyorum kanlı bir yaşam öyküsü gibi
Dört bir yanımdan kanıyor zaman.
Gidiyorum
önüm ayrılık, ardım ayrılık
Acılar çekip kanlı kılıçlarını
hücum ediyorlar ardımdan..!

Ekim 2013
İstanbul

ADANMIŞ KURBANIM

Yalnızlık sancısı sardı bağrımı
Yüreğim göç etti Düldül dağına
Çağladı gözlerde özlem suları
Sel olup aktı yarin koynuna

Onca yılın hasreti öldürür beni
Acılara boğar dertli sinemi
Viran eder hayatımı hanemi
Adanmış kurbanım yarin yoluna

Ağustos 2013

AYRILIRKEN

Senden
ayrılırken
canımın çekirdeği,
Sehpa altına götürülen
Ayakları prangalı
elleri kelepçeli
bir mahkum gibi
yapayalnız hissettim kendimi!

11 Eylül 2013
ADANA

YÜREĞİM SEVGİLİMDE KALDI

Boynuma takıldı aşkın kancası
Kırk yıl oldu beni yerden kaldırmaz
Lime lime koptu etim kemiğim
Yüreğimi yar yolundan döndürmez

Acıyı mut gibi sunar elime
Destanlar doluşur buruk dilime
Tasa neşe olur dertli gönlüme
Hüzün basar seri asla güldürmez

Bütün benliğimi sevgilim aldı
Dünyam bir doyumsuz aşka saplandı
Yaşamın kilidi o kızda kaldı
Bu aşk beni yakar yakar öldürmez

23/9/13
ADANA

YETERKİ

Katlanılır
acıya, cefaya, eziyete
Tadlanır
ayrılıkların yarım yüz yıllık
kanayışları sinede,
Yeterki düşmesin gönül boşluğa
Sevda kıvılcımları sönmesin yürekte,
Ve yeterki suretimiz ıramasın gözlerimizden.

Gözyaşlarımızla yeşerir mutluluklar yeniden
Delikanlı rüzgarlar savurur
turna sesleriyle aklaşmış saçlarımızı,
Ve döver sevda dalgaları
hasret yüklü bağrımızı,
Yeterki
yüreğimiz
kopmasın yüreğimizden...

16/9/13
KÖLN

NASIL YAŞANIR ONSUZ

Bu iş böyle olmayacak
Viraneye döndü gönül sarayım
daha bir gün bile geçmeden aradan,
Uluslararası bir facia gibi sarsıyor
yalnızlık duygusu tüm dünyamı
Ben ona bir şeycik gönderemiyorum
hiç bir haber gelmiyor yardan...

Kulağımda sevgilimin sesi
yirmidört saat sınırsız, sonsuz
Nasıl geçer zaman onsuz
nasıl yaşanır bu dağ başında,
Bir hastalıktır ki bulunmaz ilacı
Bir deli duygudur eser fırtınalarda..

31 Ağustos 2013
Karadut-Andırın

YAKIN VE UZAK

Sana o denli
yakınımki
uzatsam ellerimi
yanacak avuçlarım.
Uzatsam ellerimi
okşayacak saçlarını yanıbaşında
kulağına rüzgar fısıltılarıyla
bir sevda şiiri okurcasına
yavru ceylanım.

Sana o kadar uzağımki
bırak ellerimi
gözlerimi bile
kıskaç altında tutmakta
dedi-kodu merakı dostlarımın,
Ne özleminin yangınını dökebiliyorum satırlara
ne acılarımı akıtabiliyorum yüreğimden dışarı
İşkencesi altındayım
üç günden buyana
kavuşamamanın sana,
Geceler bitmiyor sevgilim
gelmiyor bir türlü yarın...

23/8/2013
İSTANBUL

BİR DOLMUŞ DURAĞINDA

Silik bir çizgi gibi belirsizleşti
belleğimin ufkunda
geçmiş günlerin bütün izleri
ve ne varsa geleceğe dair
yüreğe yansıyan düşlerden,
Hep gözlerimde bir dolmuş durağı
nasıl ve nerede olduğunu bilmediğim
Her sabahın erken bir saatinde
çıkıp gider bir kadın bir yapının köşesinden
bazan telaşlı bazan ağır ağır
donar kalır beynim o noktada
donar kalır milyon kere birden…

Gönülde yıllar biter
Çürür umut umutsuzluk ocağında
Ve akşamın geç vakitlerinde
çıkıp gelir bir kadın
günün bütün yorgunluklarıyla,
çakılıp kalır gözlerime
bir yapının köşesinde sureti
çakılıp kalır orda yürek,
Çiğneyerek
yanan bağrımı hasreti
çekip gider
demir ökçeli bir dev gibi
yüreğimi ardısıra sürükleyerek…

4/9/13
ADANA

ADANANIN YOLLARINDA

Saat sekiz...
Sarı sıcağın burnuyla
mayınlı bir mıntıkaya
ayak basarmış gibi
sevgilimin toprağına
ayak bastım bu sabah
Çağıl çağıl akar yürekte
heyecanı bir şeylerin.
Nefesimde sevgilimin nefesi
Burnumda kokusu rüzgarlı saçlarının,
Soğutmaz bağrımı ondan başkası
ne Torosların buzlu pınarları
ne de beyaz karı Düldül dağının,
Aşk ateşi yalım yalım yakıyor
yar hasreti uçurumlarca derin,
Açıklaması kolay olmayan
bir duygular karmaşasıdırki bu
ses vermiyor uğul uğul nabzı yerin...

26 Ağustos 2013
Adana-Atatürk parkı

İLK VE TEK

Sevgilim
sen benim
yaşam yolumun feneri
sevdamın kızıl gelinciği
uzaklaştıkça yakınlaştığım
beynim
yüreğin
ve gözlerimsin...
Bir tanem
sen benim
havam, suyum
ve ekmeğimsin...
Seviyorum seni dupduru
ve yalın yürek bir aşkla...
Sen benim ilk ve tek
ve biricik
ve gerçek
sevgilimsin
Bunu asla unutma..!

27/9/13
ADANA

SEN VE BEN

Senin için gitsin başım
Durmadan aksın gözyaşım
Bundan sonra tek savaşım
Sana adamak kendimi

Fikri zikri aşıyorsun
Damarımdan taşıyorsun
Beni bensiz yaşıyorsun
Sana verdim ben kalbimi

Kışta doğan güneşimsin
Kalbimdeki ateşimsin
Aşkım, sevgilim, eşimsin
Sen getirdin bana beni

29/9/2013
İSTANBUL

KANIYOR YÜREKLERİ
GÜLLERİN, KARANFİLLERİN

Yar diyorki bana:
Beni çiçek adlarıyla
tanımlama şiirlerinde bundan sonar!
Dönüp bakıyorum ardından
buğulu gözlerle geçip gitmiş günlerin,
Kanıyor dizelerimde yürekleri
güllerin, karanfillerin…

Yar diyorki bana:
Benim için dikme gönül saksılarına
Benden once
Gönlünce güzellediklerine
koklatarak kirlettiğin çiçekleri,
Çünkü hiç bir şekilde
benzetemeyeceksin onlara beni!
Çekiyorum yüreğimi
yeniden ve yeniden aşkın darına
sevgilimin savı ne kadar da haklı,
Kaybediyor şiir renklerini bir bir
Soluyor saksılarda laleler, karanfiller
Savuruyor rüzgar
dalda kalan son yaprakları…

11/9/13
KADİRLİ

KOKUN SİNMİŞ

Damağımda
ölümün dahi
yok betmeye gücü yetmeyecek olan
bir katlanılmaz tad var senden kalan,
Dilimde dilinden emdiğim balın esrikliği
nefesinin esintisi ciğer hücrelerimde,
ve yalımlı öpüşlerindir
dudaklarımda kanayıp duran...

Bana bırakmışsın
ne varsa aşka ait
bana bırakmışsın kendini toptan
gülden teraziyle bile tartılamayan...

Ve ne varsa yürek ürünü
alıp götürmüşsün benden
ne varsa sana sunabileceğim
ne varsa aşk oduyla kavrulan kalbimden...

Ne varsa güzellik ve sevgi üstüne
yaşanmış ve yaşanmamış olan,
Ne varsa akla ve mantığa
ve çürümüş töre ve kültürün
alçaklıklarına asla uymayan bende bulabildiğin
alıp götürmüşsün kendinle,
Ve kokun sinmiş
Etime, kemiğime, dilime, nefesime
Kokun sinmiş
hiç bir gücün yok edemeyeceği,
Ölümün bile....

19/10/13
Melbourne

ANILAR İÇİNDE

Kuşatmış anıların dört bir yanımı
Duvara bakıyorum duvarda senin suretin
koltukta oturmuşsun
dolanmışsın gövdeme
kolların arasında belim,
Yemek masasında muhabbetin en doyumsuz yerinde
şarap bardağında esrik duygular melodisince tınlayan
ve kanayışında dudağımın çılgın özlemlerin ateşinde
dilimin morarışında doğurgan memeler gibi,
Ellerin sarmaşık gibi sarıyor her yerimi
gözlerin üstümde günün her dakikasında
nereye baksam sen varsın
nereye baksam gölgem gibi ardımdasın...
Kollarım boynunda belimde ellerin
neyi düşünsem aklıma ilk düşen sensin
neyi özlesem gözlerimle öpüşmekte gözlerin,
Yatsam kalksam
uyusam otursam
yürüsem sokakta
ve koşsam caddeler boyu
çıldırmış duygular eşliğinde
sarıyor dünyamı bir doyumsuz düş gibi anıların...
Düşünüyorum da benim korkak yaramazım
ben seninle varım ancak, sen benimle varsın...

19/10/13
Melbourne

DÜLDÜL DAĞI
ETEĞİNDE SEVGİLİM KALDI

Sarıp tüm benliğimi sıkıca kucaklardı
ilk gençlik yıllarımın acı-tatlı anıları,
Bazan sahte bir mutluluk abidesince
çok uzaklarda kalmış günlerden
bazan acılar katarlanır uçurumlu geçitlerden
ve her zaman yitik bir sevdanın
dayanılmaz acısı boğazımı sıkardı,
Düldül dağı eteğinde sevgilim kaldı!

Koşar adım, kanayan bir yolculuktu
düşe kalka yürüdüğümüz yaşam kavgası,
İnerdi çıplak beynimize her adım başı
on bin yıllık ilkel törelerin kırbacı,
Gönül feryadını dillendiremezdi
büyürdü beynimizde kat kat suskunluklar
ve yürekte hep hicran ateşi yanardı,
Düldül dağı eteğinde sevgilim kaldı!

Felek yol uğratmazdı yarin yurduna
sürünürdü sevgi dikenli yolunda ayrılıkların
olmaması gerekli pis-mağrur duygular eşliğinde,
Gelende gelene el verilmez
gel denende çağırana gidilmezdi,
Nedendir bir türlü bilinmez
ve düşünülüp ağız dolusu sövülmezdi
kahpe kel it tuzaklarına yollara döşenen,
Gönülde çaresizlik duygusu ömür boyu kanardı,
Düldül dağı eteğinde sevgilim kaldı!

Dil döndü, zaman değişti, beyin özgürleşti
tepelendi gün be gün yeri geldikçe
karanlık kutsallıkların kokuşmuş nefesleri,
İtilsede ayak altına mağrur kofluğun felsefeleri
geri döndürülemezdi geçip giden günler,
Ne denli kıvranılsa da yarin hayalinin ardından
bazan lanet okutsa da onca çekilen acılar
ve her zaman beyin hülyalara dalardı,
Düldül dağı eteğinde sevgilim kaldı!

22/10/13
Melbourne

BİR TATLI DÜŞTÜR
SENİNLE YAŞAMAK

Sabahın yüzüne çizdim resmini
şafakta bir harikalar yurdu oluştu
Eteğinde bir engin dupduru deniz
ve karlı dağlara al güneş vurdu

Gecenin göbeğine döktüm sevgini
Bıraktı galaksiler yerini yurdunu
Yıldız yokluyla karardı ufuklar
yüz sürdüm eteğin ışıkla doldu

Yazdım destanını dağa, denize
güzellikler gelip hep seni buldu
Sonunda uyandım tadlı rüyandan
yüreğim kopkoyu hüzne boğuldu

21/10/13

YANDIM ATEŞİNE

Özlemin oysun içimi
Diri diri yüz derimi
Kimse bilmesin halimi
Beni ancak sen bilesin

Hasretinle kanar özüm
Yandım ateşine közüm
Hep ağlıyor gülmez gözüm
Isterimki sen gülesin

Yüreğime tuzak kurdun
Beni can evimden vurdun
Ağlarım hep uğrun uğrun
Sorma daha ne haldesin

22/10/13
Melbourne

KÖR DÖNGÜ

Yollar alıp getirdi geri
renkli düşlerle gittiğim yerden
Beyinsiz-duygusuz hayalet gibi
ayak bastım karanlığında bir sabahın
kanguru toprağına yeniden.

Beyin dar altındadır
uzak bir diyarda,
ve yürek ağlar paramparça
seyhanın yar kokulu
kalabalık sokaklarında.

Ağlarım yüzüm gülmez
Yar öfkeli halim bilmez
Vururum başımı taş duvarlara
Ses vermez bir türlü dilsiz duygular
Ve tutup ellerimi
kaldırmaz beni
kanlı meydanından sevda savaşının
altın kalpli sevgilinin elleri...

Çırpınır gönül bir yaralı kuş olup
umutsuz bir sevdanın ardından
delirir yürek, tutulur dilim,
"Felek bana gül dememiş cihanda"
gül dememiş,
neyleyim...

28/10/2013

Mehmed Sarı
Kayıt Tarihi : 21.7.2013 12:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İsmail Sağır
    İsmail Sağır

    Serbest şiirleri sevmekle beraber hece şiirlerini dada çok beğendim... şiirlerini severek okuduğum bir şair olarak bu güzel şiirlere harcadığınız emek için sizi kutlarım dost... gönlünüze sağlık... tebrikler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmed Sarı