(kör oldu kuyu. alındı gözlerim.
gitmek dedin. yelkenlerin vardı.
kaburgalarımı istedin... ödünç
dedin. sadece ödünç...)
zaten ödünçtür yaşamak
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Biraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
Devamını Oku
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Biraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
Tabii ki bazen de/da dâhil yazım dilinde hatalar yaptığımı kabul ederim… Siz dönüp bir de kendi yazınıza bakıntınız mı? Yüzde yüzlüksünüz..mükemmel. Hiç hata yok yazılarınızda..Bravo..
Bakın aydına yazara siz… Nihayet boşalıyorlar… Daha önce ki bir yorumunuzda (Para..adlı şiir: Şemsi Belli) önyargı da olduğunuzu bahsetmişsiniz. Biraz önce özelinize geri dönüm yaptım. Önemli olan hata yapmak değil, tekrarlamamaktır. Somut bir şeyi bilmeden yargılamayınız Hakkı Bey… Tabi bu yazdıklarınız düzeyi ile devamen sizinle tartışmayacağımı iletirim.
Siz şimdi bu yazdıklarınızla hem ‘aydın’ hem de terbiyeli olduğunuz reklamını yazmaya devam.. Sizi biraz daha tanıyalım..
Saygıyla..
Yaratıcı ve kalemine hakim şairin ,şiirin adında bu kadar kısır kalmasını yakıştıramadım doğrusu..
Şiir ,imgeleriyle ,ses uyumuyla ve konuya hakimiyetiyle bence çok güzel.
Tebrik ederim ama şiir benim olsaydı ilk iş adını değiştirirdim.
Sevgi ve saygılar
Fikret Şahin
Buraya yazabileceği bir şey olmadığı için yazdığım her yorumun ardından gidip şiirime bir veren edebiyat aşığına gelince... Antoloji oraya o puanları şiirlerin kalitesini değil insanların anlama kaabiliyetini test için koymuş. Haberin olsun :)
Not: Diğer mesajların ardından gelmesi kimseye onun kim olduğunu bildiğimi düşündüğümü düşündürmesin. Suizan bizden uzaktır.
Nadir Sayın Beyefendiye!
Ukalâlık ettiğimi düşünmemeniz temennîsiyle bir kelimeye dikkat çekmek istiyorum.
Hemen aşağıdaki mesajımda buraya yazılan mesajların bizzat yazan tarafından kontrol edilmesi gerektiğine değinen bir ricâmı ifâde etmiştim. Sizin yorumunuzu da dikkatle okudum. İçeriği konusunda bir şey söyleme hakkını kendimde görmüyorum. Zîrâ onlar sizin düşüncelerinizdir ve her düşünce -nazarımda- saygı görmeye lâyıktır.
Ancak -tek olmamakla beraber- bir cümlede kullandığınız bir kelimedeki sehvinizin önemli olduğu ve kelimenin anlamını değiştirdiği için îkaz vazîfemi yerine getirmek gâyesi ile yazıyorum.
'Rambolar ve barbiler sanatta sanat için savaşım verenler kazanız mübarek ola…'
Bu cümlenizde kullandığınız 'kazanız' kelimesi eğer bizim düşündüğümüz gibi yalnızca klâvye hatası değil ise, önemli bir yanlışlık var demektir. Zîrâ biliyorsunuz ki bu kelimenin doğrusu 'gazâ'dır ve 'cihâd, mücâdele' anlamlarına gelmektedir.
Bilenler bir tarafa, bilmeyenleri yanlış bilgilendireceği endîşesiyle dikkat çekmek istedim.
Kusûrumuz varsa affola! ..
Anlamadıysanız biraz daha açayım:
Terbiyesizliğin lüzumu yok.
Siz Hakkı Selçuk Bekâr'ı alıp kimseye vuramazsınız.
Epeydir yazıyorsunuz hep sustum.
Şimdiye kadar kimseye de yazmadım böyle bir şey.
Ama bana ahkâm kesecek olan önce kendi kelini örtecek.
Anlatabildim mi?
Nadir Bey,
Nadiren sinirlenirim.
Bu an onlardan biri.
Her defasında de/da ve ki eklerini yanlış yazıyorsunuz.
Haberiniz olsun!
Anlaşıldı mı!
Şimdi kimi alıp kime vuruyorsanız buyurun kendiniz vurun!
Sevgili Naime Hanımefendiye!
Yazdığımız yorumda aynen şu cümleleri kullanmışız:
' 'kahanet' diye bir kelime duydunuz mu? Sanıyorum doğrusu 'kehanet' olmalı.
Klâvye hatası deyip geçmeyin. Eğer umûma açık bir şeyler yazıyorsak, okuyana saygı göstermeliyiz. Bir defa kontrol etmekten ne çıkar? '
Ya'nî biz şâirin -hâşâ- cehâletinden dolayı 'kahanet' yazdığını söylememişiz. Yalnızca 'klâvye hatâsı' yaptığını, ancak kontrol etmemekle hatâ ettiğini anlatmaya çalışmışız.
İşin en önemli yanı ise şu:
Bizim bu konudaki tenkîdimiz şâirin kendisinden çok 'Günün Şiîri'ni seçen zevâta ve 'Günün Şiîri' seçilirken kriterlerin içinde 'doğru imlâ' gibi bir kaygının bulunmamasına...
Hâlâ 'şâire haksızlık yapıldığını' düşünüyor musunuz?
güze bir sentez aşka ve yaşama dair,,her şey ödünçtür aslında misafir olduğumuz şu yalan dünyada. hepsi kalır geride bir kefenimiz gelir bizimle o da bir yere kadar.kutlarım düşündürücü ve güzel bir şiir.
Şiiri beğendim. Ancak antolojinin yazım hatalarına dikkat etmesi lazım. Şairin kendi web sayfasına baktım (namikkuyumcu.com) ve orada kayıtlı bir şiirden bir bölümü buraya aktarıyorum....
'suyun ateşe ihanetini gördün/
gecenin tenine değiyordu telaş/
intiharlar vuruyordu terk edilmiş kentlere/
iflas ediyordu kehanetleri/
bütün kahinlerin....'
Bir yerde 'kehanet' yazan şair başka bir yerde 'kahanet' yazmaz. Böyle bir hataya düşmez! Demek ki burada şaire bir haksızlık yapılıyor...
Günün şiiri seçimi konusunda tebrik ve teşekkürlerimle...
Aşk mıdır bu bilemiyorum
Sanki sensiz yaşamıyorum
Sevdim ama diyemiyorum
Sensiz olamıyorum...
Orhan Abimizinki biraz daha aşk gibi duruyor.
Neyse zaten aşk kelimesinden hepimiz aynı şeyi anlamıyoruz.
Şiir...
Yaklaşık bir yıl oldu. O zamanlar BBG evi oyuncusu gibi görülecek kadar yazdık bu konuları. Şiiri dedik bir şey şiir yapacak. Yaklaşık bir hafta, on gün, on beş gün önce de bir tanımlama yaptık. Bir arkadaş 'Tamam yahu' dedi: 'Şiir senin şiir dediğin olsun...'
Hayır, olmasın. Sizin istedikleriniz de şiir olsun. Ama hiçbir şey yapamıyorsa ilk mısraında gırtlağınızdan yakalayıp son mısraına kadar götürsün sizi. Bitirdiğinizde rahatsız olun, ter bassın, verilen mesaj sizi sinirlendirsin, hatta nefret edin şâirden, keşke okumasaydım deyin ama son mısradan önce bırakmasın gırtlağınızı. O zaman başarılı olmuş demektir.
İmlâ kuralları konusunu da çok işledik bu sayfada. Meşhurlardan biri 'Eski yazıda büyük harf mi vardı' dediğinde büyük harfleri kaybetmiştik zaten. Mısra sonlarındaki noktalamaları da biz sattık. Geriye çok bir şey kalmadı. Şiir yazıyorum diyenler de/da – ki – soru eklerini doğru yazsınlar yeter. Özel isimlerin sonundaki tırnakları aman koymasınlar. Lazım değil. (Genelleme yapmıyorum ama büyük çoğunluk bu ne yazık ki bu durumda.)
Bazen neyi aradığımızı karıştırıyoruz. Şiirdir - değildir konusuna en çok girenlerden biriyim. Sanırım çark edeceğim: Kim olursa olsun, gönlünde bir kıpırtı duyup bir kâğıda mısra kastıyla birileri eğer bir şeyler karalamışsa o şiirdir. Konu şiirdir - değildir yerine iyi şiirdir - iyi şiir değildir olmalı belki. Eh... O noktaya gelince de renkler ve zevkler mevzuuna gelinmiş olunuyor.
Daha lise yıllarında bir rüya görmüştüm. Uzun bir rüyaydı. Sonunda bir salona girdim. Her masada değişik renk bir yığın meyve vardı. Sırayla tatmaya başladım. Renkleri siyah olanlar çok güzeldi. Kırmızılar, yeşiller, beyazlar… Hepsinin tadı çok güzeldi. Son masada mavi renkli meyveler vardı. Tadına baktım ve dehşetli bir rahatsızlık duydum. Çok kötüydü. Uyandığımda sebebini düşündüm. Bulabildiğim tek şey şuydu. Yenebilen her renk gıda vardı dünyada, mavi dışında. Hâlâ gök mavisi renginde yenebilir bir şey bulamadım.
Ne ilgisi var?
Var: Mavi hürriyetti. Mavi saadetti. Ve mavi acıydı çünkü çileye katlanmadan, sizi siz yaptığına inandığınız kelepçeler bileklerinizdeyken ulaşamazdınız maviye.
Mavi şiirler istiyorum…
O nasıl mıdır?
Ben de arıyorum.
Bulunca söyleyeceğim.
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta