GÜLÜN YAPRAĞINI BOŞA GİDERMEYİN...
Merhaba saygıdeğer gönül dostlarım. Gül kökeni toprağını sevdi mi bir kaç sene içerisinde mis kokulu yapraklarını size sunabilir ama bundan verim elde edebilmek için yetiştiriciliği usulüne uydun yapmamız gerekiyor. Dünyada gülden konu işlenirken Türkiye'nin gül bahçesi gül şehrim hafızalarda yerini korumaktadır. Gülün değerini çok iyi algılamamız gerekiyor. Zira bir yaprağının bile bin derde şifa gibi muhafaza altına almalıyız. Gül ürünlerinden sayısız gıdalar sofralarımızda vardır.
İkramın en güzeli de gül ürünlerinden oluşturulduğuna göre her evde bulunması muhtemeldir. Gülün rengarenk olması, doğal görünümü de ufkumuzu aydınlatır ve ruhumuzu ferahlatır. Domurcuk iken ilgisini artıran güller olgunlaşıp yapraklarını açtığı zaman kokusu yakından rahatlıkla hissedilebilir. Keyfi amaçlı yolunup atıldığında boşa gitmiş olur. Üretim amaçlı dalından koparıldığında çuvallara doldurulup tartılarak bedel karşılığı emin ellere ulaştırıp mutlu olursunuz.
Fabrikaya intikal ettiğinde buradan çeşitli ürünler elde edilince bizlere ulaştırılır. Gülün kurusu da, dirisi de insanlar için, sağlığımız için yararlıdır. Bazı festivallerde yerlere saçılan gül yapraklarını gördükçe yüreğim burkuluyor. Diyorum ki böylesine değerli gül yapraklarının yerlerde ne işi var. Onu usulüne göre işlememiz gerekiyor. Dalından toplarken bile elinden kaçarak yerlere serilenler oluyor. Onları da tekrar eğilerek yerden almamız gerektiğine inanıyorum. Gülün yaprakları boşa gitmemeli..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta