gülün gürültüsüne uyandım
dağılmış gökyüzünü kim toplar
kim hayata yakışsın diye
bulutların önüne asmış güneşi
umut bir gölge sadece
biz uyurken az az mavileri çalmışlar
Sokakta karşılaştım.
Satarken güllerini,
Alırken alın terini.
Yırtıktı elbisesi,
Ayağında terliği.
Devamını Oku
Satarken güllerini,
Alırken alın terini.
Yırtıktı elbisesi,
Ayağında terliği.
Güzel demişsiniz
şiirinizi
beğeni ile okudum
dilinize sağlık
Yine tam Hüseyin Demircan'lık bir şiir. Benim bu gibi yazılara yorum yazacak kadar fazladan vaktim yok. İnşaallah o arkadaşımız gelir ve ve bu yazının hak ettiği yorumu yazar.
Yüreğine kalemine sağlık
Adımın harflerinden kırmızılar sarkıyor...altını çize çize çalışılacak imgeler..harika.....
çocuk gülüşlerinden yapılmış ovaydım eskiden
TEBRİKLER
GÜLÜN GÜRÜLTÜSÜ
gülün gürültüsüne uyandım
dağılmış gökyüzünü kim toplar
kim hayata yakışsın diye
bulutların önüne asmış güneşi
umut bir gölge sadece
biz uyurken az az mavileri çalmışlar
birileri getirir yerine koyar
her rengin yurdu farklı
ben mavinin yurttaşıyım sorsalar
çocuk gülüşlerinden yapılmış ovaydım eskiden
şeklimi unuttum nasılım şimdi
bu hasret yeni başladı bende
biri sensin, bunu bilmeyen mi var
yoruldum adımdan, biraz sen olsam n'olur
nasıl olsa aynı sabahın altından kalkıyoruz
girdiğimiz aynı gecenin kapısından
dan dan dan döküldü kuşlar
sağır sözcükler, ağır cümle
yükünü uçuruma boşaltıyor anlamlar
bozkır mı burası trenler acı
bizden alıp götürüyorlar
at kemik telek tüy neyse ne
sen de mi uyandın kertenkele
haydi çıkalım nasıl olsa
öfkemizi eşkıya sansınlar
bir celali bekliyor içerimde
bazen erkek oluyorum, ah! ekmek ne zor
aklım olsa ot olurdum, göllerde saz
bir sincap bile cevizini koruyor
aşka güvendik aşka güvendik
her gün iki kanat bırakırdı kapıya
adımın harflerinden kırmızılar sarkıyor
gülün gürültüsü bu...
Arife Kalender
***
BENİM ADIM KADIN
Ne kadar çabuk bitti cicim ayları! Gülle bülbülün aşkı çok erken bitti. Gül, tam teslimiyetle yerindeydi. Bülbül dilediği yere gitti. Gül uyandı sonunda ama acıyla uyandı! Uyandı ve allara boyandı!
Masmaviydi hayaller, bembeyazdı düşler. Fena yaraladı yükseklerden düşüşler. Beyaz atlı şehzade de masallara döndü, dünyalar güzeli prenses de…
Dağılan yuvaları kim, nasıl toplar? Mutluluk sembolü güneşi gölgeleyen bulutları hangi rüzgârlar dağıtır? Haydi sar bakalım kaseti başa! Yaşanan mutlulukları yeniden yaşa! Yumurta kabuğuna girsin! Geçen güzellikler geriye gelsin! Mavilikler denizlere göklere, beyazlıklar bulutlara, duvaklara tüllere… Haydi tekrar umutlara, huzur ve sevinç yüklü günlere!
Kim geri getirebilir ilk kıpırtılarını yüreklerin? O yoğun ilgisini, derin sevgisini, artan saygısını kalplerin? Kim karıştırmış paletteki renkleri birbirine? Bu siyahlık, bu morluk, bu grilik niye? Nerede gökkuşağı neşesi ruhların? Sarılar, maviler, yeşiller nerdeler? Kasvetli renkler… Kirlilikler… Palette ne işleri var bunların?
Ne kadar mutluydum eskiden! Ülkemin en neşeli çocuklarındandım. Çığlık çığlığa oynardım ovalarda. Ovalar kadar açılırdı içim. Ovalar kadar genişti. Ovalar kadar ferah…
Ne hale geldim şimdi! O şeklimden eser kalmadı! Issız mağaraların kasveti çöktü gönlüme. O günlere böylesine hasret duymazdım önceleri. Sadece sevdiğime hasrettim. Bir gün, yarım gün bile dayanamazdım özlemine! Saklı mı gizli mi! Bilsin cümle âlem! Bilmiyor mu eşim dostum, komşum, arkadaşım, sülalem!
Usandım kadın olmaktan! Kadının adı kalmış sadece. Keşke ben de erkek olsaydım! Nasıl olsa ikimiz de sabahım köründen akşama kadar çalışıyor, eve aynı saatlerde dönüyoruz. İkimiz de yüklemişiz geçim yükünü. Ancak ben eve gelince salona geçip, televizyonun karşısındaki koltuğa kurulup, elimde kumanda, keyfime bakamıyorum. Çantamı bırakır bırakmaz mutfağa koşuyorum. Üstümü değiştirmeden yemek derdine düşüyorum. Halbuki ben daha zayıf yaratılmışım. Daha güçsüzüm. Benim de aynı işlerle dolu dolu geçmiş oluyor günüm.
Neler ummuştum hayattan! Neler beklemiştim bu resmi beraberlikten! Ne kuşlar uçurmuştum masmavi hayallerimde. Bembeyaz güvercinler… Birer birer vurulup düştüler onlar!
O söyleyecek, sen susacaksın! O kızacak, bağıracak, çağıracak, sen alttan alacaksın! Dişi kuş yapar yuvayı, ölür sıvayı sıvayı… Hakaretler, küfürler… Anlamları çok ağır! Kaldırabilirsen kaldır!..
Dağ başı mı burası! Kırsal mı! Varoşlar mı! Yakışıyor mu belli bir seviyeye gelmiş insana!
Neler kopup gitti bizden bu zamana kadar! Trenler dolusu güzellikler… Acılar, kederler… Geri gelmez gidenler. Giden önemli önemsiz ne varsa, keşke gitmese, kalsa!
Gürültü patırtı… Duyan duyana… Uyanan uyanana… Bari hiçbir şey olmamış gibi giyinelim çıkalım. Ağzım kan çanağı olsa da “Kızılcık şerbeti içtim de…” derim ben. Bir de koluna girerim. Gizlerim. Gizlemesini iyi bilirim ben.
Gizlemesini iyi bilirim içimin isyanını. O ki Celali İsyanı gibidir ve öyle bir eşkıya saklıdır ki ruhumda! Neyse! Biraz daha beklemede kalsın! Biraz daha bileylensin hırsım! İntikamım sonraya kalsın!
Ne farkım var benim erkekten! Ben de çalışıyorum. Ben de ekmek derdindeyim. Hem de ne kadar zor şartlar altında lazanıyorum, adı kazanmaksa…
Keşke kadın olacağıma ot olsaydım! Ot gelseydim, ot gitseydim bu dünyadan! Neden uğraştım ki kendimi yetiştirmek için ben! İçi boş saz, saman olsaydım. Kargı bile bir işe yarar belki. Ben emeğimi koruyamadım. Kazancım cebime girmeden gidiyor gideceği yere. Üç kuruşu üst üste koyamadım, bir kere bile!
Ben aşka değer verdim. Kaşına gözüne baktım, onunla yola çıkarken. Parasına turasına falan da bakmadım! Samanlık seyrandı o zamanlar. Olanlar, sonradan oldular.
O zamanlar kanat kanat uçan bir kuştum. Uçtum da uçtum… Sonra fena yaralandım! Öyle bir yaralandım, öyle bir uyanışla uyandım ki! Tepe takla yere çakıldım!
Benim adım kadın! Soyadımı rafa kaldırdım. Yeni bir soyadı aldım. Kanadım!
Benim adım kadın! Bembeyaz gelinlikler, duvaklar, tüller, yaşillikler arasında beyaz badanalı, pembe panjurlu, kırmızı kiremitli evler beklerden bembeyaz tüyleri kana boyanan güvercin… Bu kadın, kadın yaratılmış olmasına kızıyor! Beyazlıklarından kanlar sızıyor.
Beyaz bir gül, için için değil, bağıra bağıra ağlıyor!.. Onun gürültüsü bu! Bir gül daha ağır çekim, gümbür gümbür ölüyor!
Onur BİLGE
gülün gürültüsüne uyandım
dağılmış gökyüzünü kim toplar
kim hayata yakışsın diye
bulutların önüne asmış güneşi
umut bir gölge sadece
biz uyurken az az mavileri çalmışlar
durgun havuzları işlesin bırak
yaprakların güneş ve ölüm rengi
sen kalbini dinle
ufuklara bak..
mehmet binboğa kardeş....
daha fazla özleşmeyelim..
öğretmenimizi özledik birader...
'gülün gürültüsüne uyandım'
şiirlerin gürültü etmelerini,gürültü çıkartmalarını seviyorum..
bu şiirde gürül gürül gürültü var...
gür bir şiir ,
gümbür bir şiir...
'sende mi uyandın kertenkele'deyişlerinden öpeyim..
çocuk gülüşlerinden..
jüri iyi bir şiir seçmiş yine,
kutlarım
Bu şiir ile ilgili 35 tane yorum bulunmakta