Ölümün ayak sesini dinlemekte..
İhramını kuşandı. Beyazın başlangıcı. Her renk statüler çıkarılmıştı. Üzerlerinden çıkarıp atmışlardı gündelik ölüm uykusunu. Beyaza soyunmuşlardı. Dirilişe soyunuş. Ev’ de uyanışa doğru kanat açtı.
“Lebbeyk” i söyledi. Seslendi. Çiçekler, böcekler ve bedeni sınırlandı.
Kıyametin provası başladı. Beyaza soyunurken, beyaz yaşamın dışındaki siyah ölümler sustu.
Cidde. Gecede ışıldayan tarla. Gök ve teknolojinin birleştiği teneffüs alanı. Devam eden yolculuğun ardından yorgunluğuna yenik düşmüşken, açtı gözlerini huzur kapısında. Mekke.
Güvercinlerimi saldım bu sabah yine gökyüzüne,
Rengarenk kanatlarıyla süzülürken bulutlar arasından,
Sana yolladıkları salavatları inci tanelerine dönüşüp
Yağıyordu eteklerime,
Nur ağlıyordu gökten üzerime,
İnsanlar uyuyordu,
Bugün bir hayatı gördüm babacığımı ziyaret ettiğimde.
Kayabaşı. İstanbul dışında bir yer. İstanbulda cenazelere yer kalmamış diyorlar.
Mezarlık yeni yapılandırılıyor. Tepeler,uçsuz bucaksız tarlalar ve güneş.
Üç mezar kazıcı çukurlar açıyor. İçim burkuluyor. Yürüyüşüm değişiyor. Donakalıyorum.
“On bir gün önce bu adamlar yerini açıp beyaz kefeninle seni buraya yatırdılar.
(Can çekişiyorum havanı soluklarken…kanım akıyor deli iklimlerden sana doğru)
Adımı efsanelerden aldım. Dersaadet’im ben. Gün ortalarında altın kanatlarımla düşlerine dokunurum ansızın.
Dalga dalga akan saçlarına dolarım parmaklarımı. Seni şiir kokulu bağrıma çekip şiirlerimi fısıldarım kulağına.
Bir ilkbahar gecesinde doğdun avuçlarımın içine. Nisan..Nisan diye sevdim seni. Bahar, bahar.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!