Çalkantılı bir denizdi düşlerim… Avuçlarımda acıtan bir sevdanın sureti kanamaktaydı. Sen yoktun. Mutluluklarım hasret meydanlarına yığılarak yakılmış; hüzün tablolarıma, talihsiz hayat sergileri açılmış kimsenin gelmediği… Kendimle söyleşiyor gizli kapaklı ruh hallerimin acı telaşı. Bir de rüzgar kulaklarımda sürekli konuşuyor. Ne dediğini anlamıyorum, çok mutsuzum. Gecelere saplanmış kirpiklerimin uyku haritası komada. Zifir karanlıklarında gecenin duvarına attığım sancılı çentikler yeter artık sevgili. Gözlerim açık uyumaktan kurtulmak istiyorum.
Geceler göçerken üzerime “gülüm, gülüm” diye kazı adımı sessizliğe…
Gerçeklerden uzaklaşmış ayrıntılarımla arınıyorum kederlerden, her nefesin hayata ilmeğim… Sen geldin. Cansız bir güneşte yüzüm solgunken, mahzun gözlerimde cenneti nasıl gördü gözlerin sevgili? Her gün yineledin mutluluklarımı, imgelerin altını çizdin, yeniden tanımladın hayatı. Kendinle tamamladın. Saçımın her telinde atarken yüreğim, adım adım yürüdüm ateşe. Yanmayı aklıma getirmedim. Her adımda damla damla duyumsadım dimağımda sevdayı. Bütün hayatım arkamda kalırken, yağmur yağdı korkularımı bastırdı. Bir atın yelesinden, yalın bir şiirin güzelliğinden, uzak bir yıldızdan geliyorum sana doğru. Elinden tutmuşken mavi bir kasırganın, gökyüzüne basmışken gece mührümü, bakışların ateş olur yakarım kendimi yar, gitme!
Usul usul gönlüme girerken hasretin karanlık gülleri; çiviledim düşlerimi geceye. Perde perde gözlerin açıldı, umut taşıdı kuytularıma. Sıyrıldım karanlıklardan, gözlerimin güneşini öptü sonra gözlerin. Sevdalı harflerin çaldı kapımı. İmkansızlığın acımasız tanığı olsa da her gece, pul pul döküldü hasretin üzerimden. Bedenim soğuk, feryadım ateş, boğazımda düğüm düğüm son nefes. Yaşama yetmez gücüm sevgili, gitme!
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,