hani uçmak istiyorsun ya martılar gibi
seninki odalar arası kadar
bilemedin komşu kadınlar kadar
en fazla karşı mahalle kadar
bir avucunun içi kadar...Güleycan
hani palazlanıyor ya yüreğin
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
hani palazlanıyor ya yüreğin
yüreğin aklının önünde olmak istiyor ya
kafa tutmak istiyor duyguların düzene
iğnenin yurdasından geçmek gibi...Güleycan.
ne güzel dizeler bunlar..... tebrikler şaire
Güzel ve de anlamlı. Tebrikler Sevginaz Hanım, saygıyla.
hani palazlanıyor ya yüreğin
yüreğin aklının önünde olmak istiyor ya
kafa tutmak istiyor duyguların düzene
iğnenin yurdasından geçmek gibi...Güleycan.
Şaire ve şiire selam
Tebrik ediyorum
Mustafa Yiğit
şiirin güzel,
duyguların da
konu ise benim de çok önemsediğim.
.
gelelim eleştirmeye:
*bilemedin komşu kadınlar kadar* ? *bilemedim*
* hani kızılca kıyametler kopuyor yüreğin de* ? *yüreğinde*
*ağlıyasın * ? * ağlayasın*
*at,avrat,silah üçlemesin de *? *üçlemesinde*
*sıyrıştırmak* ? uygun sözcük olsa bile iç uyumsuzluk yapmıyor mu orada.
.....gibi basit yazım yanlışları gördüm. ama dil önemli. en az. cinslerin dengesizliği kadar. dili iyi beceremezsek, döğüşür dururuz birbirimizle. küçük topluluklar halinde yaşamaya devam etseydik, beden dili falan idare ederdik..............
hep diyorum dünyanın yarısı DİŞİ .
yarısı da ERKEK.
YANİ DENGELİ.
ilkellik dengeyi bozmuş olabilir.
güç-yetkinlik tanımının yapılamadığı kadar ilkellik.
ardından bozulmalar izlemiş.
yani insanın bozulması.
sömürme.........
bu yorum oldu mu Sevginaz.
saygılar
i.durmuş
bir sihir sariliyor en ince kilcaldamarlarimizdan heryerimize ve büyüsü ruhumuzu ilhak ediyor...
Güleycanların hayatı yaşamada çar-naçar bırakılmışlıklarını iç acıtarak duygulayan manası derin anlamları öğretici ve düşündürücü ilham-
layan ve yüreği duyarlayan şiirinizi tebrik eder,başarılarınızın devamını dilerim.
Esen kalınız.Erdoğan Vural
ne çok görevler yüklemiş hayat sana
ne çok vereceklisin herkese,herşeye..
at,avrat,silah üçlemesin de yerin hala
değerin öküzün önüne geçemedi be...Güleycan.
yaratılışında bile bir kaburgadan sıyrıştırmışlar
elmayı yedirdin diye şeytanla eşleştirmişler
saçı uzun,eksik etek giydirmişler
ne ekersen onu biçersini unutup
doğurganlığın bile ceza olmuş sana..Güleycan.
hayata eksik başlamış bir kadın motifi çizmişsiniz. doğurganlık da bir ceza değildir. bilakis kadının yüce bir varlık olduğunu gösterir. kadının ezilmişliğini erkeğe de yüklememek gerekir, her insanın iyisi ve kötüsü olacaktır. sorun burdan kaynaklanmaktadır. yüreğinize sağlık yaşamsal çalışmanızı kutlarım
güzeldi, yüreğinize kaleminize sağlık
Yine de N'olursa olsun, sensiz hayat boş be Güleycan.... Mükemmeldi, kutluyorum.
Güzeldi, kutlarım...
Sevgi ve saygı ile...
Bu şiir ile ilgili 52 tane yorum bulunmakta