Sen ey o çiçekler ey o değişmeler ayı
Bulutsuz geçen mayıs bıçaklanmış haziran
Bir daha artık ne o gülleri ne o leylakları
Bir daha o ilk yazı unutamam hiçbir zaman
O korkunç kuruntuyu unutamam bir daha
Alayı çığlığı kalabalığı güneşi
Aşk arabalarını Belçika hediyelerini
Havayı o arı uğultulu yolu sonra da
O sakınmasız utkuyu kavgaları aşan
Öpüşmenin kızıla döndürdüğü o kanı
Çılgın halkın leylaklarla donattığı
O ölüme gidenleri unutamam artık dünyada
Kutsal o eski zaman betiklerine çalan
Fransa bahçelerini unutamam bir daha
O akşamları büyüsünü o sessizliğin
Gülleri yol boyunca ki gülleri sonra da
O bozgun yeline karşı duran çiçekleri
Alaycı topları o bisikletleri şaşkın
Korkunun kanadı üstünden geçen erleri
O perişan kılıklarını konaklıyanların
Ama neden bilmem bu benzetme kasırgası
Durmadan hep aynı noktaya getirir beni
Saint-Marth bir general kara bir dal yığını
Orman yanında bir köşk Normandiya biçimi
İşte tıs yok düşman karanlıkta dinleniyor
Birden bize Paris düştü diyorlar bu akşam
Dünya da ne o yitirdiğimiz aşkı bir daha
Ne o gülleri ne de o leylakları unutamam
Flandres leylaklarını demetlerini ilk günün
O tatlı izini yanakları söndüren ölümün
Sonra sizi kaçışın gülleri taze güller sizi
Yangın rengine çalan Anjou gülleri sizi
Louis Aragon
Louis AragonKayıt Tarihi : 1.6.2003 13:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ama tebliğ tembih ardından vergi istenir hiçbiri olmassa
meşru olurmuşşş Al bildiğin IŞID kafası....
• Pek çoğumuz 21. yüzyılda yaşanan hatta kendi yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlara tanıklık ettik. Eminim ki pek çok şair kardeşim, görüp hissettiklerini kaleme aldı.Ben de hem Irak işgalini, hem Suriye İç Savaşını ve bize etkilerini hem de Yüz yıldır kanayan Filistin'in yarasını, her gün yaşanan savaşı bir çok şiirimde kaleme aldım.Bir savaşın anlamı da bizim gözümüzle bizim duygularımızla bu sayfada ses bulsun diye çok az okuyucuya ulaşan bir şiirimi sizlerle paylaşıyorum.Saygılarımla...
Silinir hafızalardan,
Nasılsa silinir bu filim de...
Lakin gitmiyor,gözlerimin önünden,
Hiç gitmiyor benim ilk perde...
Kurban edilen bir dine,
Çocuk görüntüleriyle başladı ilk sahne.
Hiç eksilip kesilmeyen çocuk çığlıklarıyla,
Kanı donsa da seyircinin,
Umurunda değildi yönetmenin.
Zavallı çocuklar;
Çoğu öksüz,
Okulsuz, önlüksüz!
Taşla, sapanla oynar,
Çünkü onurları gibi oyuncakları kırık...
Bir ısırıklık elma kalmış,
İçlerinde çocukluk.
Ve umutları patlamış balon gibi sınık.
En şanslısı, en umarsızı ve en korkusuzu bebekler.
Çünkü bilemez niçin yersiz yurtsuzdur,
Annesi neden kalmıştır genç yaşında dul.
Bilemez abla, neden hep boynu bükük;
Ağabey hep mahzundur! ..
Ne bilsin daha ana kuzusu,
Ancak bakar masum,
Bakar sağa sola melül melül...
Bir kasap,
Sallayarak elindeki satırı,
Kovalıyor Filistinde çocukları.
Tirtir titriyor ürkek güvercin yürekler,
Uçamıyor çoğu, çünkü tüysüz daha kanatları.
Yakalananların akıtılıyor al kanları…
Kapatınca gözlerimi,
Ölmüyor çocuklar;
Ama durmadan debeleniyor,
Ne duymak istiyorum bir ses
Ne görmek istiyorum bir eylem.
Daha sıkıyorum göz kapaklarımı,
Uçuyor,koşuyor gözlerimin önünden her nesne,
Nefes nefese kalıyor herkes.
Ama gitmiyor hiç kimse.
Hiç değilse çocuklar diri deyip rahatlayacak oluyorum,
İnadına büyüyor kara, ela badem gözler,
Durmadan büyüyor bebekler,
Yuvarlanıyor misket gibi yuvasında iri iri;
Sığmıyor sonunda aklarına.
Can dayanmıyor çocuk çığlıklarına,
Öyle tiz öyle acı...
Saplanıyor yüreklere tarifsiz bir sancı.
Kesiliyor çocuklar, kesilmiyor sesleri...
Ve buz kesilen kar gibi,
Göğsümde donuyor son nefesleri! ...
Dayanamayıp kapaklarını sıkıyorum gözlerimin,
Sıkıyorum boğazını sıkar gibi,
İnsan kasaplarının.
Kan oturuyor çanaklarına,
Lanet olası yine görüyorum:
Eksiliyor çocuklar;
Eksildikçe çocuklar artıyor cellâtlar.
Sırıtıyor elinde satırı sallarken her biri.
Kesiliyor ana kuzuları üçer beşer;
Ama kesilmiyor bir türlü feryatlar!
Kapatıyorum gözlerimi;
Ölmüyor çocuklar;
Ayağı kırık atlar gibi hep debeleniyor,
Ölmüyor, Filistin’de debeleniyor çocuklar...
Açıyorum gözlerimi,
Boğazlanıyor, kimi sokakta, kimi okulda...
Kim boğazlıyor kimi?
Dünya görüyor, duyuyor, biliyor;
Ve bir film gibi seyrediyor,
Sadece seyrediyor...
Silinir hafızalardan bir süre sonra,
Nasılsa silinir bu filim de...
Lakin gitmiyor,gözlerimin önünden,
Hiç gitmiyor benim ilk perde...
Necip Zeybek
Kayıt Tarihi : 10.1.2009 18:28:00
Not:Yıllar sonra okudum ve bu şiiri de ikiye bölmeyi düşündüm. Önerinize sunulur.
Utku demiş mesela zafer yerine. Bir arada yengi demişlerdi. Hadi o bir derece anlaşılır yenilgi bin zıddı gibi. Ama ut kelimesinden Zafer e nasıl geçiyoruz Allah aşkına. Üt ya müzik aletidir yahut utanma , mahcubiyettir
Keza betik kelimesi . Ne kadar zorlama bir kelime .Sanki yeni bir yabancı dil icat ediyorlar
Bet suratlı, bet beniz , bet bereket
Buradaki hiç bir bet bizi Betik ‘in mektup veya kitap karşılığına götürmüyor.
Aragon u sevebiliriz
Ayrıca , Şair kendi kültürleri içinde kolayca anlaşılacak yer ve olaylara telmihler yapmış bolca . Bir çoğu bizde karşılığı olmayan kültürel ögeler
Sıkıntı yok , İspanyolcayı iyi bilen veya İspanyolca konuşan veya İspanya kültürüne hakim insanların şahitliğine güvenerek .
Ülkesinde iyi şair denilmişse öyledir zahir
Leylakların dilini çözemeyen
TÜM YORUMLAR (4)