Bir gün Sadabad’ın lale ve gül bahçelerinde geziniyordum. Uzaklardan Nedim’in okuduğu gazelin tatlı nağmeleri bana kadar ulaşıyordu.
Her taraf kırmızı güllerle doluydu. Ancak, o güzelim güller kokmuyordu hiç. Yemyeşil çimenler vardı her yanda. Bülbül sesleri ortalığı çınlatmaktaydı. Dereler akıyordu şırıl şırıl…
Birden bire gökten gelen hafif bir hışırtı duydum. Hemen başımı kaldırdım. Düş mü görüyordum yoksa. Kendimi çimdikledim. Acıyordu. Demek ki, düş değildi.
Dağların dorukları dumanlı olur
Geriye dönmez savaşçılar...
Fırtınayla yıkanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri...
Bu yüzden asla vedalaşmaz
Devamını Oku
Geriye dönmez savaşçılar...
Fırtınayla yıkanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri...
Bu yüzden asla vedalaşmaz