Niyetin zulmetmek mi gölgeni güneş edene;
Tek ayaklı yalanlar girmiş masum görünüşlü gecene
Tiryaki olmuşsun, sana hayranım diyene
Senin derdin o ya da bu değil sadece kendinle.....
neden bu kadar asi oldu gözlerim
fayda vermiyor artık sözlerim
yağıyorsun, içimi yakıyorsun
anlamıyorsun,dökülmemelisin ansızın
gök yüzüne benzemeye çalışma
yarışma onunla....
Bir yağmur tanesi gibi akıp gitmek istiyorum,sessiz sakin farkedilmeden bilinmeden kimseye hissetttirmeden… muamma hüzünde kaybolmanın ve bilinmezliğin istenmeyen yanlızlığını yüklendim omuzlarıma, başımda hüzün şarkıları meşk etmekte, ben ise duymamak için kaybolup gitmekteyim benliğimden…adı ya sahradır yada okyanus aranmayan kayıplarımın ve şimdi tam burda bende aranmamak üzere kayboluyorum..sahrayı okyanusa katıp gidiyorum güneşin karanlık yüzünde..bir uçurumun tenhalığını taşıyorum gönlümde ve tutunacak dal varmı diye bakmadan, bakmaya bile tenezzül etmeden çekiyorum beni hayata bağlayan ipleri ve tek tek koparıyorum umutlarım gibi.. zamana inat dolduyorum içimdeki hüzün denizini…..
Kırlarda koşup oynadığım oyunlar geçiyor hatrımdan ve bir soru peydah oluyor düş sahnemde acaba hartım varmı,hatrımı sayan,hatırlandığına inanan bir tek can varmı? …..
Bir gitar kadar içten söylüyorum feryadımı kimse duymasın diye gizliyorum tellerimin arasına hüzün şarkılarını. Cesaretsizliğime esir olmuş bir ben taşıyorum benliğimin sol yanında, bak gördün mü bir yaş daha yaşlandırdı ömür perdemi,biraz daha döküldü ömrüm,küflenmiş perdenin tozları üstüne…
Tozzz…benide kapatsan olmaz mı derinlere? serin de olsa fark etmez zaten ıslak gözlerim,korkma buz tutmaz düşlerim..rütübetlenmiş gönlümü böyle temizleyeceğim sana söz veriyorum ama ne olur birkere de olsa gizle beni,sakla beni benden,ben bile görmeden...
Destur verdimde mi geldin yabancı
Ben bana yetiyorum uzak dur kemancı
Farid farjad değilsinki kanayım şipşak
Çaldığını dinlemez ne er ne de uşak
Tepeleme doldu sinir küpüm
Sukutu ekbere büründü düşler bu gece!
Serimde sayegahım lal oldu herbir hece
Sebistana daldı ansızın nur-i nigahım
Hab-gah mı bilmem bu içinmdeki her bilmece.
Tik tak, tik tak sözlerim kaldı yalın ayak
yarım buse, leblerimden
Bıraksan kelimeler dökülmekte...
Bir dal kurumuş yeşermeye hasretle
Bir yazı,kar ayazı
belkide mechullerin niyazı
Odalarda yankılanmazmış feryadım
Vakit yakın mı ne zaman kalkar naşım?
Ağırlaşmış bedenim kımıldayamaz başım
Ben bile anlamdan akmış gitmiş ömür taşım...
Sönük bir kıpırtı etrafta ve çakılmakta tahta
Soğuk şöminenin,ateşli yanlızlığında kavrulmuş hayallerim,
Artık, eskisinden az titriyor düş sokağında kanayan ellerim
Geçmişin güz yağmurlarında yıkadım sensiz gözbebeklerimi
Sönük bir hasret tablosunda asılı şimdi seni arayan yüreğim....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!