Değerli Halk Ozanı güle güle git,
git yolun açık olsun, git otağın aydınlık, güneşle dolsun.
Git, kurtuldun kirli düzenden için rahat olsun!
Git kucağın güller, laleler, patlarla dolsun.
Sanma kalacak dünya kötüye, avuntun olsun!
Hata senin değildi, suç senin değil;
Zahide' ydi senin olan!
Biz yalnızca ağladık sen ise yandın...
Yandın yandın al kanlara boyandın, en sonunda beyazlara dolandın.
Git, gözün arkada kalmasın.
Buldun mu aradığını, umduğunu?
Bulduğunu mu sandın?
Sanma dolandın durdun boşuna yandın!
Ülkeyi acıya boyadın ya olsun!
Nasılsa gidecektin, bari daha fazla üzülmeden git bu kirli dünyadan!
Ya beni de götür diyordun, ya sen de gitme; işte oldu isteğin!
Git kavuş yavukluna, yat koyun koyuna! ..
Mühür gözlerini göremesen de olur;
iyi ya sakınmaz kıskanmazsın hiç bir şeyden!
Havada durnalar kanat çırpıyor sana, git güle güle...
Urbaların sandıkta saklanacak yıllarca yada kim bilir herkes görsün diye müzelerde....
Cahil değildin, kanmadın bir şeye; kırmadın bir gönül, evvelini gördün ahirini de…
İnan, inan ayrıldığına, yalnız bedeninin!
Yazın gışa çevrilmişti zaten, kar yağmıştı başına.
Göğde uçan guşa istemediğin ayrılığı sana verdi mevlan!
Ayrıldığında ölmüştün zaten yarinden!
Böyle garip işler demiştin de, işte geldi başına!
Bağrına taş bastığını değil, kızılcık şerbeti içtiğini söyleyeceğiz yarine!
Deli deli gezmedin sen, aradın durdun!
Belki gelir dediler inanmadın ama umudunu kestiğini söylemeyeceğiz yarine!
Biliriz unutmadığını Yemen’ den gelemeyenleri de!
Seni garip bülbül gibi viraneye düşüren Vefasız Leyla’ nı da gör orada!
Dinlememiş miydin babanı, belki haklıydın kırdın adamı? !
Kalktı göç eyledi Avşar elleri, sen de git güle güle, kalma geride…
Gördüm gitmişsin neden mezarlığa ziyarete?
Söz mü verdin tanrıya, sendeki eti emanete?
Garip Neşet Ertaş yazılmış yere, sen garip misin?
Sen miydin garip, inleyen sazın mı, sazının mı yüreğinin mi teli?
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm dü kaygın.
Boşunaymış gördün mü; yaşadın hepsini de ne oldu sanki öldün mü? ! .
Bakılmaz mı dedin, gözden akan yaşa; neler gelir neler sağ olan başa?
“Nice sultanları tahttan indirir; nicesinin gül benzini soldurur”,
“Nicesini gelmez yola dönderir, bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm” diyordun.
Ağzına sağlık diyeceğim ama!
Ayrılan sen oldun.
Olsan da öpsem parmaklarını!
Niğde bağları öksüz kaldı, selam olsun Kırşehir’ e, Nevşehir’e Sivas’ a;
Gönderdiklerinin yanına gidiyor bir Ozan daha!
Aleyküm selam, selamı olana, o yana! ..
Kenardan geçeyim, yol sizin olsun dedin, olmadı yolu alan!
Ağılar içtin, balı aldı alan, yoksula kaldı ise acı soğan, kuru yavan! ..
“Veren alır datlı canı, ötesini sorma gardaş” dedin neden?
“Bilmiyon mu gonül haktır, sakın gonül gırma gardaş;
son durak gonül gapısı, gırdıyısan varma gardaş” derken, hemen gidiverdin!
Demek gırdığın gonül yoktu da ondan gittin gönül rahatlığıyla!
“Gonül dağı yağmur boran oldu, aktı can evimden sel gizli gizli! ”
“Derdimin dermanı olmadan getme”, türkülerin yetim kaldı!
Gönlüm hep seni arıyor, gönül dağım, neredesin sen? !
Gönlüm inanmıyor ayrıldığına,
Gül gibi sararıp soldum eyvah eyvah ey,
Toprağın bol olsun ey Bozkırın Tezenesi!
Işıklar içinde yat! ..
Ahmet EMER
Kayıt Tarihi : 4.10.2012 18:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (5)