O gece sabah nasıl olacak derken geç saatlere kadar bekledim günün ışımasını. Seninle ayrı mekanlarda olsa da aynı şehrin gecesinde uyuyorduk bu gece. Senin soluduğun havayı bende soluyordum senin de gecelerin sıcak bayıltan İstanbul geceleriydi bu gece.
Sabah olmaz derken yavaş yavaş lacivert gece yerini aydınlık sabahlara bıraktı, ve koşar adım sana geldim, ordaydın bana bakıyordun beni bekliyordun,ben eksik olan yarıma koşuyor sen eksik olan yarını bekliyordun.
Allahım bu senmiydin bu benim yarımmıydı bu benim yüreyimmiydi bana bakan? koşmak sarılmak delicesine bağırmak geldi içimden çünkü bu hasret ancak böyle patlayabilirdi yüreyimin buz tutmuş volkanlarında.
Ellerimizi tuttuk gözlerimiz daldı birbirine bir uzun öpüş ve sıcacık sendin deli sevdalı erkek yüreğiyle beni kollarıyla saran. Bir an da her şey durdu bütün yaşamlar soluksuz kaldı ve yaşama hakkı sadece bize tanındı.
Ada vapuru ilk defa o seferde yandan çarklı değildi. Sevgimizle doluydu her yeri ve bir kuğu gibi süzüldü gitti marmaranın mavi derin sularında. Yüzyıllar öncesinde padişaha sunulan gözdeler gibi nazlı nazlı süzüldü.
Hayat buydu sevmek buydu işte, sen yanımda elim elinde, prens adaları aşkı tanıyordu sevdayı yaşıyorlardı bu sıcak ağustos gününde.
Ben mutlumuydum bilemiyorum, çünkü mutluluk bu olamazdı. Evet ben ölmüştüm ve cennetin en üst makamından bakıyordum yaradanın yarattığı özel ve sevgili kulları için inşa ettiği cennete. bu yaşamak olamazdı ki yaşam bu kadar güzel olamamıştı şimdiye kadar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta