çocukluğumun maviş figürü
gittin mi sen
gözünün boşluğuna mı düştün
deliğinde misin yoksa katranlanmış iğnenin
güneş geliyor, çevirmeli artık yaprakları
bulut yüklü reçetelerinde
karşılayan sözcükler şifa emeli
caminin suyu buz gibi
ister misin biraz...
duyamadın mı yıkanırken asırlık bedenin
kabahat bizde belki
yine de duymuşsundur selâ sesini
sahi çok meraklıydın; doktorlar geldi mi cenazene
kapısından döndüğün
umuttan memleket toprağında
okuyamadım sana şiirlerimi
ama şimdi dinle
ihtiyacın yok artık kulaklığa
dizelerimdeki taburenin aksak ucundan tut
dökülen sıvalarından tut kerpiç evinin
ne diye kestin ki girişteki elmayı
hadi onu anladık
vişneyi niye
onu da unutalım bir sorum var
el salladım sana, gördün mü
titrerken için kadar bacakların da
feri bitmiş gözlerin çekti ipini hayatın
yarın sabah kapıya ipi geçirme
Kayıt Tarihi : 15.7.2006 20:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Aynur Uluç](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/07/15/gule-gule-59.jpg)
---------------
Sevi Şiiri ,(küçük bir bölümü)
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Şair : Ümit Yaşar Oğuzcan
Üzerlerine söyleyecek bir şeyiniz olmadığı için değil.
Aksine söyleyecek çok şeyiniz olduğu için.
Birbirine giriyorlar o zaman. Bu çarpışmayı önleyemiyorsunuz.
Ağırlıklı bir keder içerdiklerinde, ağırlıklı bir düşünce.. ki biri varsa diğeri de oradadır.. ruhu da ağırlaştırıyorlar.
Keder her yönden geldiğinde, savunmaktan vazgeçiyordur belki zihin.
Bir etki aldığımızda söz üstüne söz ederiz. Söz savunmadır. Etkiye karşı bir çeşit kalkan. Neyi geçirip neyi durduracağına, neyi geri yansıtacağına bizim karar verdiğimiz bir kalkan.
Bu şiirin karşısında elimdeki kalkanı düşürmüş olmalıyım.
Sadece,
şiir çok içtenlikli olduğu için değil
alt üst edici ifadelere sahip olduğu için değil
Uluç' a duyduğum büyük yakınlık için değil
empati duygum bir hayli gelişmiş olduğu için de değil.
Fazlası var.
Beni sürekli susturan bir şey.
Belki başka bir gün, bir şekilde geri gelecek.
'Ah, halı üstünde toz olsaydım, yıllar öncesinden
'Bahçe ısırganına göz olsaydım
Boynu bükük durur muydu beli kırık tabure
Ayak sesini bilir miydi dedemin
Ağır aksak usulca…
Tanır mıydı gübrelik yanında çamaşır yuğan kadını, zaman'
diye, şimdi güle güle denilerek el sallanılan maviş figürü tanımıştık. Sonsuz uykuya başlayışın hüznünde 'Caminin suyu buz gibi/ister misin biraz' dizeleri beni de çok etkiledi.
Bütünüyle dokunaklı. Başsağlığı dileklerimizi yineliyoruz.
TÜM YORUMLAR (10)