İçimde firar etmiş sevdalar
Bir haylidir aşk okurum yaralarıma
Sanırsın alev kusacak, alev şu dağlar
Öksüz yetim kim varsa, ses verir naralarıma
Ah! ipin ucu bir defa kaçamaya görsün
Bakar mısın, rüyalarımda feveran?
Seyret ki, kim güler kim ağlar..,
İçi bir “levlak” almayan kavanoz
Neden ben; bir çift kara göz uğruna.,
Tavır alıp, kimseyle kıyasıya yarışmadım
Akıl, münasibini koymadıkça şuuruna
“Beni beğen! ” güruhuna karışmadım
Alışmadım, taklidi âmâ saflığına
.., alışamadım..,
Ay bir lale büküne kıvrıldığında
Yarınlara ötelenir umutlar, yalınayak
Say, bir yürek seveninden kırıldığında
O tahribatı verebilir., Kaç ton dayak!
Yinede iğne ucu ışığa aydınlanırım
Sen beni terk etme yeter ki,
Huda’ya kement atmış
Alnı secdelerdeki
Levlake ârım..,
Yürü., Kıyamet senfonisi çalarken
Zıvanası merhametten sapmış, işkence rampalarına
Yürü ki “münadiyen yünadi” mahşere hazır olda görsün
Gönül vermedikçe sapıklığa çağıran rüsva kampanalarına
Sen utana sıkıla yürür ve her nefeste, bin defa ölürsün
Yürü Müslüman., Dikenler arasında gülleri tahayyül ederek
Yürü ki, gamzelerinde Resul-i kibriyanın tebessümü görünsün
Yürü kardeşim, “Dünyayı ben mi düzelteceğim! ” Demedikçe
Sen, Cenab-ı Hakkın; “İrcii ila rabbike.,” Sen O’ndan hoşnut
O da senden hoşnut olarak Rabb’ine dön! ”., Dediği ömürsün..,
Cenneti hak edemeyeceksin sen.,
Senden öncekilerin çektiğini çekmedikçe
Ta ki, Hak yoluna can koyan, müptezel enfüsi ben
Allah için ağlayıp, göz yaşı dökmedikçe
Yürü aheste şiarım, yürü merreten
Yiyip içip şükretmeyenler utansın
Sen o, mete zoru gördükçe
Allah’ın ipini tutansın..,
Yerin dibine batsın.,
Başı göklere uzanan heveslerimiz(!)
Rızkı veren (Allah’tır) vermezse nerden besleniriz?
Hazarda bir zira teneffüse sehven kaç mıskal şükrederiz
Biz bir talaş tanesiyken, Rabb’in rahmeti okyanus, deniz
Kimin kudret elinde acaba gurbet, afiyet ve bet beniz?
Kim o, sefiller ordusunda pür telaş, avaz avaz?
Sahte Tanrılara(!) yalvarıp seslenen
Biz gülü sevenlerdeniz, güldeniz..,
Aslına bakarsan, bir selama.,
Biz sıcak merhabaya, içi kof çıkmazsa eğer
Bir duaya, toprağın suya olduğu kadar açız
Yapraklara yapışıp düşen, çiy tanesi seni över
Ve seni tarif eder labirentler, parmak uçlarındaki iz
Gel gör ki, yolun sonunda derdest olmuşuz da biz
Avuçlarımıza düşecek müjdeyi bekleriz..,
...
“Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi.”
A.K. 83/29
Mehmet Sani Özel
21.08.2007
LÜGATÇE
Firar = Kaçmak, kaçış
Feveran = Korku, şiddet
Levlak(e) = Eğer sen olmasaydın.,
Münasip = Uygun
Güruh = Bölük, cemaat, kısım, takım
Zıvanadan çıkmak! = Haddi aşmak, taşkınlık
Münadiyen yünadi = Çağıran çağırıcı
Resuli kibriya = Büyük peygamber
İrcii ila Rabbike = Rabb’ine dön! 89/27-30
Müptezel = Değersiz, saygınlığı olmayan
Enfüsi = Öznel düşünce
Şiar = Ülkü, düstur
Merreten = Tekrar en
Hazar = Barış, rahat zamanı
Zira = Bir tür uzunluk ölçüsü 79-90cm. kadar
Sehven = Yanlışlıkla, yanılmak suretiyle
Miskal = Bir tür ağırlık ölçüsü dirhemim 1/14’ü
Kudret = Güç, erk, iktidar
Derdest = Yakalama, tutma, ele geçirme
Kayıt Tarihi : 21.8.2007 12:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi.” A.K. 83/29
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!