Bana ‘Gülcü Baba’ derler,
‘Gül Şeyhi’ diye anarlar,
Şu bizim Ispartalılar,
Gül olmasa ne yaparlar.
Çaldan getirdim, çalmadım,
Ömrüm kısaymış, bilmedim,
Hiç parasız oldum amma,
Bir gün gülsüz olamadım.
Gülü dalında büyüttüm,
Serende çiçek kuruttum,
İmbiklerden yağ damıttım,
Yetmişbeş yılı geçirdim.
Mayıs ayı gül harmanı,
Yağlı suyunda dermanı,
Sultan Abdulhamid verdi,
Güle üretim fermanı.
Bin sekizyüz seksen sekiz,
Ağızlara olduk sakız,
Otuz dönüm gül dikince
Zarar ettik, yok çaremiz.
Kızanlıktan usta geldi,
Gülhaneme şeref verdi,
Pehlivan Ahmetti adı,
Gülcülüğün bitti derdi.
Bahtiyar, eli gül deren,
On bin eve ekmek veren,
Isparta gülü değil mi,
Şehrigülü meşhur eden.
Tomurcuk güller açınca,
Ecel şerbetin içince,
Yaşadığım gibi öldüm,
Al-beyaz güller içinde.
Hikayem gülün hatırı,
Gül sattın aldın katırı,
Bu mirası ben bıraktım,
Unutmayın bu fakiri.
Prof.Dr. Hasan Özçelik
(13.03.2019, Isparta)
Kayıt Tarihi : 13.3.2019 18:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiir Isparta'da modern gülcülüğün önderi Müftizade Gülcü İsmail Efendi'yi anlatmaktadır. Onun dilinden yazılmıştır. Gülcü İsmail Efendi'nin Denizli'nin Çal kasabasında çalışan Kızanlıklı (günümüzde Bulgaristan sınırları içerinde kalmış gülcülükte ünlü, şirin bir Türk-İslam şehridir) bir memurla tanışarak gül fidanlarını bu memurdan alması ve 30 dekar alanda Gülcü mahallesinde gül tarımına başlamasıyla modern gülcülüğün temelleri atılmıştır. Kızanlıklı gül ustalarından gülcülüğün tarımını ve gülhanenin teknik şartlarını öğrenmiştir. Bulgaristan Türkleri yardımıyla Isparta'ya; Gülcü İsmail Efendi aracılığı ile de Göller Yöresi'ne yayılan gülcülük, ülkemizin önemli prestij alanlarından biridir. Ne yazık ki bu Gülcü Baba'nın kurduğu ilk gülhane bu gün yoktur. Girişimci ve dindar kişiliği ile tanıdığımız Yalvaçlı Gülcü Baba, 1915 yılında gül mevsiminde Hakkın rahmetine kavuşmuş, Gülcü Mezarlığı'na(Isparta) defnedilmiştir. Ruhu Şad olsun.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!