Yaşamak gibi bir türküydü
Bir sevdaydı sende İstanbul
Saçları gece kadar siyah
Gözleri deniz mavisi
Ellerine martıların kokusu sinerde
Gözlerine şerin çığlık çığlık sesi.
karartılmış sabahlar
söylenmemiş günahlar vardır
kırılır kanatları tutkunun
kan sızar tırnağından geceye
kederini yazmaz gazeteler
Kopan bir tel gibi
Kalbimden
Kopup gidersen uzaklara
Rüzgarlara bırak kendini
Ayışığında ıslık çalarak
Yıkılır suskunluğun duvarları
Bir ses
Bir gülüş akar
Günışığı çehresinden;
Sevdadır…
Alışmış yüreğin avare aylak
Havada ağır esrik bir leylâk
Umursamaz adımlarla sarsak
Geçersin sokağımdan
Ömrümü talan edip geçtiğin gibi
**
Sesin
Uzun namlulu
Bir silah gibi
Soğuk ve zalim
Menzili yüreğim
Sesim
Nisan yağmurumsun
Islanıyorum ılık ılık seninle
Nasıl uyanırsa toprak
Tenimde uyanıyor bin yıllık uykuya dalan güller
Kalbimin sesini duyuyor musun
Yunuyor arınıyorum seninle
Hangi eski zamandaydı
Billur sularda yıkandığımız
Avuçlarına doldurup
O baş döndüren hazzı
Sunduğun hangi zamandı
Aymaz gecelerde
Yarasına tuz basılmış bir kuşum
Sanaydı son sabrım, son uçuşum
Bakışın namluydu dillerin kurşun
İşte öldüm
Daha vuracak mısın?
Ne gül dalı inceliğim
Ne çocuksu dalgınlığım
İstanbul
Hovarda oğlum benim
Canımda çığlık gibi duran.
Hüznünü tenimde buram buram
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!