(GÜLCE-Bahçe) (Gül Tufanı) -Zekeriya ve ...

Ali Gözütok
153

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

(GÜLCE-Bahçe) (Gül Tufanı) -Zekeriya ve Yahya Peygamber

Cefa çekip incinen,
Mihnet sıkıntısından solan,
Peygamber zincirinde,
Nurlu yeri olan,
Enbiya oğullarından,
Çilekeş iki halka,
Biri Zekeriya, öteki Yahya! ..

Ya
Kulum!
Sen bana
Avuç açıp,
Benden istedin.
Alanda verende,
Yalnız sensin sen dedin.
Benden Salih kul istedin.
Biz de Yahyayı ihsan eyledik.

Yar, canından can ister, cana tama eyleme,
Her gördüğün yar diye, sakın sırrın söyleme,
Ateşi yakar seni, yakarsa yaksın deme,
İsa’ya ve İlyas’a, veren sana da verir.

Bakın ne diyor kur’an:

Biz ona,
Yani İbrahim’e İshak ve Yakubu,
……….…………….İhsan ettik.
Her birini hidayete, nübüvvete,
……………………….Erdirdik.
Daha önce de;
Nuh’u! ...
Onun neslinden;
Davud’ u, Süleyman’ı, Eyyub’u,
Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u,
Hidayete Nübüvvete erdirdik.

Biz iyi hareket edenleri böyle,
…………….Mükafatlar veririz.
Zekeriyya’ya, Yahya’ya,
İsa’ya ve İlyasa’da nübüvvet verdik.
Onların hepsi Salihlerdendi. (En’am 84-85)

Zekeriyya aleyhisselam,
Hem İsrail oğullarının peygamberi,
Hem din bilgini, danışmanı,
…………………Dinin lideri.

İsrail oğullarına,
En son gönderilen peygamberler,
Hanedanından Zekeriyya! ...

*
Zekeriya A.S;

Hz. Meryem’in bakımıyla,
Görevlendirildiği zaman,
Mescid’deki odasına ne zaman uğrasa,
Onun yanında mevsim yaz ise;
………………….Kış meyvası!
Mevsim kış ise;
………………….Yaz meyvesi bulurdu! ..

Ey Meryem;
Bunlar sana nereden geliyor?
Diye sorduğunda,
--Allah tarafından!
Diye cevap alırdı.
Düşündü o zaman!
Düşündüğünü söyledi Meryem’e!
………………….çekinmeden.
Bunu yapan, benim zevceme de,
Doğum yapmaya elverişli hale,
Getirmeye muktedirdir!
Deyip;

Hacet kapısında durup, niyaz eyledi.
Diyordu ki; Ya Rabbi! ....
Ben yüz yirmi,
Karım doksan sekiz, yaşında,
Gençliğin akşamına ihtiyarlık,
…………………………Erişti.
Şu vücutla ruh arasına, ayrılık yolu,
………………………… Düştü.

Ölüm denen ayrılık, henüz bana,
………………………. Gelmeden,
Dileğimi kabul et! ..

Senin hazinen geniş, kendi inayetinden,
Bana yardım edecek,
Vakit zaman gelince,
Yerime geçecek bir çocuk,
……………………………….İhsan et! ..
Böyle bir düa oku,
Arş-ı alayı aştı.
………..Döndü,
…………….Döndü,
………………….Dolaştı,
……………Sonunda son durağa ulaştı.

Katından cevap geldi.
Yüce Rab!
Darda olan kuluna,
Mutlaka erişir!
Dilediği ne ise,
Esirgemeden verir.
Yahya’yı ihsan etti,
Zevcesini de doğurmaya elverişli kıldı! ..

Zekeriya, mihrapta namaz kılarken,
Melekler ona şöyle seslendi.
--“Gerçekten Allah sana,
Kendi ruhundan yarattığı,
İsa’yı tasdik edici bir efendiyi,
Nefsine hakim, Salih bir kulu,
Müjdeleriz! ..demişlerdi. (Al-i imran 38-39)

Rabbim;
Benim nasıl bir oğlum olabilir ki!
Zevcem kısır, ben kocamış.
İhtiyarlığın son haddine varmış! ..
Biriyim!
Ona cevap gecikmedi,
“Allah ne dilerse olur dedi.”

----Rabbim bana bir nişan ver,
Bundan emin olayım.
---Diye nida eyledi.
ALLAH;
Senin nişanın,
Sapa sağlam olduğun halde,
Sade bir işaretten başka,
Üç gece insanlarla konuşmaman!
Tek söz söylememendir.
Buna rağmen Rabbini çok an,
Akşam sabah onu tesbih et,
Dedi..(Meryem 11)

Yahya öyle bir çocuktu ki;
……………….Akıllı mı akıllı!
…………………….Güzel mi güzel!
Ona kitabı kuvvetle tut dedik,
Ona hikmetler verdik.
Yumuşak kalpli, temiz,
İtaatkar kıldık.
Üç yaşında geldi aklı başına.
Mahalle çocukları, oynuyor sokaklarda,
Düşüncesizce kendi başlarına.
………..Kos kocaman yaşlarına rağmen,
Oynadılar sokaklarda.
Onlara ne demeli! ....
Ben oynamak için değil,
Mahşer ahvalini, bilip öğrenmek,
Kıyametin halini duymak için,
Geldim deyip, çıkmadı karşılarına.

Dört yaşında Tevratı ezberlettik.
Sekiz yaşında,
Beyt-ül Makdis’e girip,
Gündüzün hizmet eder,
Geceleri ibadetle, niyaz ederdi….
Kıldan elbise giyer, arpa ekmeği yerdi.

Ne barınağı, ne bir dinarı,
Ne de meskeni vardı.
Gecenin bürüdüğü yerde,
Kıvrılıp ta yatardı.

On yaşında sırrı alem kavradı,
Günahkar kulların ahvaline,
Gece gündüz ağladı.
Bu böyle yıllar yılı sürüp gitti,
Onun bu hali Zekeriyayı,
Üzüm üzüm üzdü,
Üzdü mahvetti! ..

Ey Yüce Rabbim! ...
Benim sıkıntımı alıp,
Gönlümü ferahlatacak,
Bir çocuk istedim.

Bir oğul verdin ki…
Her an ah ile vah ile geçti zamanı,
Beni de üzdü onun bu hali.

Zekeriyya A.S.
Halka vaaz edeceği zaman,
Cemaat arasında eğer Yahya varsa,
Cennetten ve cehennemden,
……………….Asla söz etmezdi.
Onun üzülmesini istemezdi.
--Ey Zekeriya! ...
Sen benden veli tabiatlı bir çocuk istedin,
Benim sıkıntımı gidersin dedin.
Bu daha belanın sabahı,
Mihnet ateşinin ilk kıvılcımı,
Arşı tutsa da onun ahı, tahammül etmelisin.
Etmelisin ki, bu goncanın gülü açsın,
Zaman olur seni biçerler,
Yahyaya da balta atıp, kanın içerler.

Cehennem ateşinden, göz yaşıyla geçilir,
Yar peşine düşene, ne çileler biçilir,
Ab-ı hayat suyundan, ancak böyle içilir,
Lezzeti cevri bilen, cefadan ikrah etmez.

Yahya A.S.
İsa A.S. la aynı yaşta idiler.
İkisi de Salih kul.
Karşılaştıkça konuşurlar,
Selamlaşırlardı.
Bir gün karşılaşınca,
İsa peygamber sordu!
----Ey Yahya! Ben seni hep üzgün,
------Hep tasalı görüyorum!
--------Yoksa sen Yüce Rabbin rahmetinden,
………………..Ümit mi kestin? ...
-------------------Deyince;
Ey İSA;
Ben de seni hep neşeli, sevinçli görüyorum,
Yoksa sen Yüce Rabbin,
Sorgusundan, imtihanından,
…………………………..Emin misin? ...

Sevgilinin uğruna, göz yaşı kayıp değil,
Kavuşmak arzusuyla, ağlamak ayıp değil,
Dikenine katlanan, gülü dermeden gitmez,
Bin bir rahmet denizi, böyle gelir bunu bil.
Rivayet odur ki;
Yüce ALLAH,
Zekeriyya’nın oğlu Yahya A.S. ma,
Hem kendisinin amel etmesi,
Hem de İsrail oğullarına,
Tebliğ etmesi için!
Beş kural emretmişti.

Bu hususta biraz yavaş davranınca!
İsa A.S. ona;
Sen beş kuralla emr olunmuştun!
Bunu ya sen tebliğ edersin!
Ya da ben deyince! ...

YAHYA A.S.
--Ey kardeşim!
Sen bu vazifeyi yerine getirmekte,
Beni geçersen!
Ben azap olmaktan,
Ya da yere batırılmaktan,
……………Korkarım. Dedi.

Hemen İsrail oğullarını,
Mescitte topladı.
Mescit tıklım tıklım doldu.
………Yüksek bir yere oturdu,
Onlara şöyle dedi:
Yüce ALLAH bana hem kendim,
Hem de sizler için,
Uyulması gereken,
Beş emirle emretti.
Şimdi ben onları size tebliğ ediyorum.
Beni iyi dinleyin.

Onlardan birincisi:
Kendisine ortak koşmayın,
Yalnız tek ALLAH vardır,
……………………..Ona ibadet edin.
Bunun misali şudur.
………….İçinizde zengin olan bir insan,
………………..Altın ve gümüş ile, bir köle satın alsa,
…………………….Onu başkasının işinde çalıştırsa,
…………O köle kazancını başkasına verse,
Hanginiz buna razı olur?
Böyle işe sevinir.

Sizi yaratan Allah,
Rızkınızı veriyor,
Yedirip içiriyor.
Öyle bir Allah’a ortak koşmayın,
Yalnız ona inanın,
Ancak ondan isteyin,
Ona ibadet edin.

Namazınızı dosdoğru kılın,
Namazda iken yüzünüzü,
Sağa sola çevirmeyin!
Hep ona yönelin.

Yüce ALLAH;
Size orucu emretti, oruç tutun.
Oruç tutanın ağzı, misk-i amber gibi kokar!

Yüce ALLAH;
Size Sadakayı emretti.
Bu,
Düşmana esir düşenin,
Boynu vurulmak üzereyken,
Eliyle verdiğini bir sadakanın,
Onu kurtarmasına benzer ki;
Siz böyle bir duruma düşseniz!
Sadaka verip durmaya razı olmaz mısınız? .

Yüce ALLAH,
Size kendisini çok zikretmenizi,
Onun adını çok sık anmanızı emretti.
Bu da şuna benzer;
Bir kimse,
Düşmandan kaçarken,
Muhkem bir kaleye sığınsa sevinmez mi?
Elbette sevinir.

Kul da,
Allahla meşgul oldukça,
Onun adını zikrettikçe,
Şeytanın şerrinden kurtulmuş olur.

Yuhanna’ya göre:

İsrail oğulları üç peygamberin,
Gelmesini beklemekte idiler.

Birincisi;
Tekrar geleceğini sandıkları İLYA,
İkincisi;
MESİH İSA,
Üçüncüsü;
Herkesin bildiği,
Adına da O Peygamber dedikleri idi.

Bunun üzerine sordular Yahyadan!
--Sen kimsin?
Cevap verdi:
--Ben MESİH değilim.
Öyle ise, nesin sen?
Yoksa İLYA mı?
--Değil’im.
O zaman O Peygamber misin?
Diye sordular.
Yahya Aleyhisselam:
---Ben;
İSA ‘ya Peygambersin dendiği gibi!
Rabbın yolunu düzeltiniz,
Diye çölde çağıranın sesiyim.

Aranızda biri duruyor amma,
Siz onu bilmiyorsunuz! Dedi.

Ben onun çarığının bağını çözmeye,
…………………..Layık değilim. Dedi.
(Yuhanna incili bab 1. Fıkra 19-20)

Rivayete göre;
Yahya peygamber,
Otuz yaşında iken,
Ürdün ırmağında, İsa ile buluştu!
Hem o zaman,
Hem Şam’da İsa ile buluştuğu zaman,
Halkı ibadete davetten geri durmadı.

Başka bir rivayette:
İsa Peygamber Yahya A.S. mı,
On iki havariyi, aydınlatmak üzere,
gönderdiği söylenir.

Her belaya bir mükafat,
Her çileye bir ihsan,
Takdir edilirmiş!

Bela çilelerine eş, bir yükselme,
Muhabbet ağacına, yaratılış fidanı,
Hüzün ve mihnet çiçeklerine,
Rahmet verilirmiş!

Adem oğlu Hakka aşık,
Bu aşk’ın çilesi, yakınlıktır.

Nebilerdir rahmetin zuhur ettiği yer,
Nebilerdir hikmet hazinesi,
Gelen her belaya sabır,
Nebi için mükerremdir.

Yanılıp ta dönmedi, çarkı bahtım hiç zaman,
Kimseler bulamadı, derdime çare derman,
Lütfuyla güldürmedi, gülmeyen bir goncayım!
Yeni bir baharında, açmadım hiçbir zaman.

Ne şeref ne itibar, ne de bir mülk isteme,
Bunlar fani yok olur, Sen muhabbet besleme,
Ebedi bir mutluluk, istemekse muradın,
Kabul etmem islamı, gitmem yolundan deme..

İsrail oğulları;
Babil esaretinden kurtulup,
Beyt-ül Makdise döndükleri zaman,
Orayı imar ettiler.
İşlerini düzene koydular.
Oldukça da çoğaldılar.
Nüfusları arttıkça,
Rahat durmadılar.

Bir takım kötülükler işlemeye,
Devam ettiler.
Doğru yoldan saptılar.
Yüce ALLAH;
Onlara zaman zaman,
Peygamber gönderme lütfunda bulundu.
Amma onlar,
Bir kısmını yalanladılar,
Peygamberliklerini kabul etmediler.
Bir kısmını da öldürdüler.

Bunlara gönderilen en son,
Peygamberler;
Davut A.S soyundan,
Zekeriyya, Yahya ve İSA,
Peygamberlerdir.
Zekeriyya ve Yahyayı da sonunda,
Şehit ettiler! ...

Yahya Peygamber;
İsa A.S. mın, göğe çekilişinden,
Bir buçuk yıl önce,
Yani otuz iki yaşında! ...

Zekeriya Peygamber ise;
Meryem’i hamile bırakan odur! ..
Suçlamasıyla,
Çünkü onun yanına ondan başka,
Girip çıkan olmazdı,
Mutlaka o yapmıştır,
Bahanesiyle şehit edilmiştir.

Ona ve gönderilen tüm Peygamberlere,
…………………………Selam olsun! ...
…………………..Hamd olsun! ....

Hamd olsun Yaratan’a! ..
Hakka aşık olan gönül,
Karanlıktan aydınlığa….
…………………. ulaştı! ...

Hamd olsun Yaratana! ..
Gönlün kararan şu evine,
Peygamberler güneşinden,
………………Nur düştü! ...

Öyle bir kulum ezel gününde baş eğmişim,
Vefa ahdına çekmiş, kader her zaman beni.
Şu canımı taata, adamış nezr etmişim,
Senden uzak kılmasın, asla şu devran beni! ..

YA RAB!

Bedenimi aşkla dokudun,
Damarlarımda hayat oldun.
Bakışımdan taştın fışkırdın,
Sevdim, sevdim.

Tohumun filizinde,
Torağın tozunda,
Gülüşte hıçkırışta,
Serpildin döküldün,
Sevdim, sevdim.

Tayfunlarda coşkundun,
Putlarda suskun,
Sabah sevabım,
Gece günahım oldun,
Sevdim, sevdim.

Aydınlığında yıkandım,
Karanlığında kirlendim.
Muradıma yağan kar,
Hırçınlığımda kor oldun.
Sevdim, sevdim.

SONUÇ:
Kimi bilgiye eğilir, sarar sabahı,
Kimi ondan yüz çevirir giyer siyahı.

Kimi korur arını, nurla donanır,
Kimi balçığa sokulur orda onanır.

Kimi terini akıtır, alır varlığı,
Kimi yayılır gölgeye, bulur darlığı.

Kimi uzanır dertliye, eli öpülür,
Kimi yoksula hor bakar, beli bükülür.

Kimi şükreder, bahtı şahlanır,
Kimi hırstan kanat takar, her an ah’lanır.

Kimi öğrenir öğretir, erer rahmete,
Kimi kıskanır ilmini, girer zahmete.

Kimi sırtından vurulur, kalır toprakta,
Kimi şehit olur, yaşar bayrakta.

Kimi Tanrıya inanır, çıkar yüceye,
Kimi puta kul olur düşer geceye.

Şu aşk’ın kıskacında, zamanın belasından,
Yola çıktım dünyanın, mihnetli odasından,
Nasıl avare kılsın, beni şu dönen devran,
Gönlüm nasıl el çeksin, cihanın cefasından.
…………………………..İşte şimdi geldi, selam sabah sırası,
…………………………..Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
…………………………..Söylenecek son söz, artık burası,
…………………………..Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.
Ey saba yeli,
Başın alıp nereye,
Gidersin böyle,
Eğer yolun düşerse,
Kutsal toprağa,
Ademden son resule,
Selamım söyle! ...

Ali Gözütok
Kayıt Tarihi : 15.7.2010 17:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


GÜLCE EDEBİYAT AKIMI-2010 Projelerinden

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Gözütok