(GÜLCE-Bahçe) (Gül Tufanı) -Nuh Peygamber

Ali Gözütok
153

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

(GÜLCE-Bahçe) (Gül Tufanı) -Nuh Peygamber

Nuh,
Nebi
Peygamber
Zincirinde,
Dönem halkası.
Her halka, çileyle
Acıyla ve mihnetle
Dolu, kederle yüklü.
Çile kıskacında kezzap,
Damla damla akıyor beyne,
Yakıyor dağlıyor yüreğini,
Acılar içinde veriyor azap.
Bu nasıl bir dünya ki alımlı,
Hem mekânı cazip mi cazip.
Muhabbet şarabıyla sarhoş,
Gaflette olanı eder,
Eder aşkıyla sarhoş.
Zaman orda vehim,
Yalana vahim.
Eza ve cefa
Okuna
Hedef
Can.

*
Nuh!
Nuh!
Nuuuuuhhhhh!

Zamanın durduğu en büyük uğultunun
Ve;
Yok oluşun getirdiği yepyeni umut ufku
Kıyamet gemisinin en mübârek kaptanı
Türküsü kurtuluşun, ezgisi,var oluşun
Nuh!
Nuh!
Nuuuuuuuuh!

Sonra:
Sefih ve akılsız insanların,
Hidayet rehberi.
Taş yüreklilerin, tahammül mülkü,
İlâhi hükümlerin tebliğ memuru,
Unutulmaz tufanların,
Eşsiz kahramanı.

Ve:
Keramet bahçesinin kırmızı gülü,
Taşlı tarlaların lâlesi,
Çile kıskacındaki mazlum,
Karanlık gecenin ışık halesi.
Acı ve ızdırap şerbetlisi,
Cebrail kanadından şifa bulan,
Hak dinin hidayet rehberi,
Dokuz yüz elli sene,
İlâhi kanunların,
Üç nesil boyunca,
Eksiksiz hüküm eri.

(N) übüvvet halkası,
Ş(U) alemde
Mi(H) net hamalı,

La İlahe İllalah
Kelime-i tevhidinin,
Tebliğ memuru,
Nuh!
Nuh!
Nuuuuuuuuh!
Hazreti Nuh aleyhisselam.
İşte yine başladık,
Söze sizinle vesselam.

Söz konusu aşk ise, buz dağını yandırır,
Hicran ateşi düşse, yürekleri dondurur,
İncir ağacı diker, ocakları söndürür,
Aşıkların dilinden, hiç düşmeyen söz odur.

**
Bir
Baba
Oğluna
Nuh Nebiyi
Gösterip dedi.:
“……………..…….Ey oğul,
………….………Bizim tarikatımızda,
……………….Bu adama ihanet,
….……..…..En büyük ibadettir.
………..Sakın gaflette olma! ..

…….Sakın ha sen sen ol,
……Ona inanarak! ...
Büyük günaha girme! ...”

O haramzade, o beyinsiz çocuk;
“..…Babacığım! ..
….….Belki senin bu öğüdünü,
.……..…Yerine getiremeden,
……………Ölüm gelir çatar.
………….…….Belki benim güneşim,
..……………….…..Daha doğmadan batar.
..………………..….….Beni bu sevaptan mahrum bırakır.”
Deyip,
Eline bir taş alır,
Büyük bir zevkle,
Nuh peygambere doğru,
Öfkeyle atar.
O taşı kafasına!
Yüzü kanlar içinde
Yere yığılır
Allah’ın peygamberi.
Canı yanmıştır,
Kıvrım kıvrım kıvrılır,
Görenler ağlar.
Cebrail olsa bile…

Peygamberlik zinciri, çekilen çile azap,
Her halkası ayrı sır, mucizelerle dolu,
Nuh da tecelli tufan, Musa’da deniz yolu.
Akıllarda durgunluk, beyinde sanki kezzap,
**

O risalet bağının,
..Yetişti imdadına,
Cebrail aleyhisselam,
Kanayan o gülünü,
Lâleye dönen
Kıpkırmızı başını,
Kanatlarıyla,
Sildi okşadı!
Nur merhemiyle sardı,
Yaralarını..
Acısını dindirdi.
İşte bu olay,
Tufan belâsının denizini,
Dalga dalga kabarttı.

*
Hiçbir kulu sokma sakın, Tanrı ile arana,
Gönül Rabb’ın mekânıdır, başka yerde arama,
Şeyhe, pire tuz bastırma, kabuk tutmaz yarana,
Aç elini et duanı, Rab’dan iste sultanım.

Yüce Rabbine avuç açıp,
----“Rabbim! Ben mağlubum.
Yardım et, intikamımı al.”(Kamer 10)
Diye yalvardı.
…….…Mutlulukta tevazu, gelin başındaki taç,
……….İnce hastalıklara, deva olan tek ilâç,
…….…Söz konusu aşk ise, peygamber olsa muhtaç,
……….Aman dileyen dille, edilen niyaz odur.

Dua’nın şifa oku,
Tam isabet
Hedefine ulaştı.
Dilekler buldu kabul,
Cebrail bile şaştı.

Güç verdi kuvvet verdi.
Diz çöküp el açana,
Buyur ya kulum dedi.

….Açılmışsa avuçlar, boş çevrilir mi hiç,
…………Yakışmaz bu Rabbine,
……………..Üzülme, çaresiz çare yoktur,
..…….…………Vardır elbet çaresi,
………………..….Kim ondan diliyorsa,
….………..………….Elbet ulaşır çaresize çaresi.

Kalp kıran acı söz, zehirle ağı,
Eritir sevdayı çökertir dağı,
Sevgiyle uzanan, o hassas bağı,
Koparıp hüsrana, sokma sultanım.

Kim beddua ederse,
Geçte olsa ulaşır,
Gider elbette ona,
Belki beş yüz, belki,
Milyon yılın sonunda.

“-----Haydi iş başa düştü,
-----Gayret sırası sende,
-----Şimdi sen de gayret et! ...
-----Erersin muradına,
-----Yapacağın bir gemi,
-----Yetişir imdadına.”
*“Kontrolümüz altında ve vahyimize göre,
Bir gemi yap.” Dedi. (Mü’minun 27)

……………..Bu nasıl bir işti! ..
………………….Haber Nuh’a yetişti.
………………….….Haydi gayret,
……………………..……Ey Nuh,
.……………….…..Yine iş başa düştü! ...
Önce kereste biçti,
Demirden çivi,
Başladı imalâta.
Görenler şaştı.
Şaşanlar dalga geçti
Deli dediler,.
Buldu bir çınar altı,
Görelim deli,
Nasıl yiyecek haltı.
Zaman kovaladı zamanı, hiç bırakmadı peşini,
Bazen işler yolunda, bazen aksattı işini,
Bunaldıkça gizli bir el, ona uzandı.
Tamamlandı yavaş yavaş bu gemi,
Boyu seksen, genişlik elli,
Üç katlı pencereli,
Derinlik otuz,
Tamamdı,
Tamam
Oldu
Gemi! ..
..……….……..Bir yandan zift kaynattı,
…………….Kaynattı koşa koşa,
…..………Sıvandı artık gemi,
….…….Sıvandı baştan başa,
………Delikleri kapandı.
.……Artık gemi tamamdı.
Öte yandan da bıçak,
Gelip kemiğe dayandı.

………………………………..Geldi kurtuluşun zamanı.
…………….………..…..“Her cins canlıyı,
………………………..Çifter çifter
............................Yüklediler gemiye,
……..……….Alt kata yırtıcı,
……….Orta kata evcil ve uçucu hayvanları,
…..Üst kata da inananları bindir,
.Erzakı da unutma” dendi.
O
Gemi
Alınca
Artık yükünü,
Gök kubbe indi,
Sanki yer yüzüne,
Bulutlardan akan su,
Yağmur değildi doğrusu,
Seller boşandı dağdan indi,
Göle denize döndü sular,
Yağmurlar dindi, gemi yükseldi.
Kurtuldu gemidekiler, helak oldu boğuldu,
İnkârcı ötekiler….

Görünüş bir muamma, ne kıyıdan bir haber,
Kapkaranlık gök kubbe, ne de ışıktan eser.
Yol verin siz dalgalar, yürüyelim beraber,
Başımızı dövecek, gökten kara bulutlar.

“Gemi gözetimimiz altında,
akıp ta gidiyordu.”(Kamer 14)

Sonunda Ararat (Cudi) ,
Dağına oturdu gemi…
Bu tufan öyle tufan,
Bütün âlemi sardı.
Bu tufanın içinde,
Nuh’un oğlu da vardı.
Parçalandı yüreği,
O oğluna yalvardı.
“………….……..Ey oğul, iman et kurtul…
……………….Hayır! ” dedi evladı,
.………..…...Ben yüzer kurtulurum,
……………Asla inanmam” dedi! ...
Rabbi Nuh’a seslendi;
“-Ey Nuh:
--Evet o senin oğlun amma,
---Budur şirk’in bedeli,
-----Ölüm sularda geldi,
-------Sudan oldu eceli.
Gemiye binen tüm canlılar kurtuldu,
Tufandan kaçamayan,
İsyankâr olan kâfir,
Toptan belâsın buldu.

Haksızlığın selidir, Nuh tufanını yapan,
Zalimin evi göçer, asla felah bulamaz,
Gaflette olan kâfir, kurtulamaz belâdan,
Dünyayı tufan sarsa, mazluma bir şey olmaz.

Karganın Hikâyesi:

Rivayet edilir ki: (Kenz-ül Gaibden)
Nuh’un gemisi,
O tufan günlerinde,
Gezdi dolaştı.
Gün oldu, gece oldu,
Gezen bu gemi,
Kerbelâ’ya ulaştı.

Demir atmıştı sanki,
Hareketsiz kalmıştı.
Bu hali gören
Nuh,hayretlere düştü! ...

Gaipten bir ses! ...
Ey Nuh, burası o yer!
Ehli beytimin hali,
Benzer tufana,
Geminin bu duruşu
Onların habercisi.

Nefsani isteklerine uyan,
İnatçı haksızlıklar,
Dalgalı denizlerde,
Fırtınaya yakalanmış,
Tufana tutulmuş gibi,
Kerbela çöllerinde,
Tufana düşer.
Budur onun habercisi
Hazreti Hüseyin Küfeye giderken,
Yedi yaşındaki küçük kızını,
Ümmü Selemeye bırakmıştı.
İşte tam o gün neler olmuş!
Gelin birlikte bakalım!
Bir karga uçmuş uçmuş,
Nice çöller aşmış,
Gelip duvarın
Tam üstüne,
Konarak
Sanki
O
Ağlamaya başlamış! .....
Kan ağlıyormuş,
Gözlerinden yaş değil,
Sanki al kanlar
Döküyormuş! .....
Bunu gören masum kız,
Hz. Hüseyin’in şehit,
Olduğunu anlamış!
Feryad-u figan edip,
O da ağlamaya başlamış,
Ümmü Seleme sormuş:
……Sana ne oldu?
……….Nedir figanın?

Ey muhterem hatun;
Karga haberci bir kuştur,
Nuhun gemisinden de,
Bu kuş uçmuş ona haber getirmiş.
Bu gün ehl-i beytin gemisi,
Dünyanın kasırgalı denizinden,
Tufanından kurtuldu.
İlahi yakınlığa yol buldu.
İşte bu karga,
Onun habercisidir.
Bunun üzerine,
Ümmü Seleme şöyle dedi:

“---Günlerden bir gün,
……….Resul-ü Ekrem,
…………..Nebiyi muhterem,(S. A. S.)
……………….Dışarı çıktılar.
……………………Saçları darmadağın,
…………………………Yüzü tozlar içinde,
…………………………………Eve döndüler.”
……………………………………Dedim ki;
…………………………………….“Halin nedir, ne oldu sana? ”
……………………………………..Buyurdu:
………………………---Bana bir yer gösterildi,
…………………---Çok uzakta bir yerdi,
………..---Bu yer, Kerbelaydı,
……---Orası Hüseyin ve evladının,
…---Şehit olduğu yerdi! .....

Beni oraya ziyarete götürdüler.
Ben oradan bir avuç toprak aldım.
Avucunu açıp uzattı,
Bu sana emanettir,
Bir şişe içinde,
Muhafaza et,
Gün olurda
Kan rengi
Olursa,
Toprak,
Kerbelâ denen o yer,
Kan gölüne dönecek,
Ehl–i Beytimden canlar,
Orda can verecek.”
Bu nişane delil oldu.
Kerbelâ belâsına…

Ya Rab bu ne fitne ki, harap etti âlemi? !
Ümmet-i Muhammed’e, kıldı felek bir cefa,
İncitti mezarında, ol Resul-ü Ekrem’i,
Şerefli Ehli Beyte, mâtemi gördü reva.
Kerbelâ gül zarında, sürülmedi bir safa,
Dinin sağlam binası, binaların muhkemi,
Yıkılmadı ayakta, yıkamadı bin belâ.
Göz yaşına boğuldu, reva gördü mâtemi,
Şifa olur dertliye, ağlayan gözün nemi.

…………Nuh tufanı yeniden, insanın dirilişi,
………………Firavun ordusunun, sulara gömülüşü,
………………….İnsanlığın helâkı, dünyayı saran tufan!
………………………İnanan insanlara, her zaman olur derman.

………Her şafakta titriyor, bendeki gönül teli,
…………..Ararım dardakine, uzanan nurdan eli,
………………Hangi gönül sevmez ki, bu muhteşem güzeli.
……………………Aşığım ben de sana, ey gönüller sultanı.

……………………Aşığın aşkı sende, oluyor düğüm düğüm,
……………….Ecel terleri döker, aşkınla bizar gördüğüm,
……………Kör şeytanın şerridir, benim ancak ürktüğüm,
……Aşığım ben de sana, ey gönüller sultanı.

………Dalda üzüm koruksa, asla pekmez kaynamaz,
…………..Gönül teli kırıksa, âşık gülüp oynamaz,
…………………Hicran ateşi yaksa, pınarlardan kanamaz,
………………………Aşığım ben de sana, ey gönüller sultanı.

………Evin barkın yok amma, ulaşılmaz bir yârsın,
…………….Sırrın çözmek muamma, gönülde taht kurarsın,
………………..Her zerrede sen varsın, maksadım sana varmak.
……………………..Aşığım ben de sana, ey gönüller sultanı.

Ancak sen gizlersin, canı bedende,
Ömürler son bulur, o can gidende,
Cehennemde sende, cennette sende,
Aşığım ben de sana, ey gönüller sultanı.

………..İşte şimdi geldi, selâm sabah sırası,
……………...Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
………………....Söylenecek son söz, artık burası,
………………….….Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.

……..Ey saba yeli,
………….Başın alıp nereye,
………….…..Gidersin böyle,
…………………Eğer yolun düşerse,
…………………….. Kutsal toprağa,
…………………………..Ademden son Resul’e,
…………………………………….. Selâmım söyle! ...

,

Ali Gözütok
Kayıt Tarihi : 8.7.2010 16:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


GÜLCE EDEBİYAT AKIMI-2010 Projelerinden

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Gözütok