(İ) lklerin ilkindensin
İ(D) rak etmem zor seni
Da(R) günlerde bırakma
Neb(İ) ler zincirinde,
İdri(S) Nebi hem resul,
Çek al yüreğimi köhne dünyadan
Işık eyle en mübârek saatlerin
Eşiğine vur beni…
Aç dilimi dilim eyle
Sözlerimi goncalaştır
Kes aşkın makasıyla kelimeleri
Kur şiir kulelerini akça kâğıtlara
Yeneyim saatlerin deli yelkovanlarını
Ve nur halkasının rüzgârında savrulup
Ateşinde kavrulayım.
Gitsin başımdan!
Gitsin bu duman ve bu sis!
El uzat, geç mesafeleri
Ey Nebi, Ey Resul, Ey İdris…
*
Aşıklar dergâhına, ben de postumu serdim,
Kim gelmiş kimler göçmüş, hep izlerini sürdüm,
Ademden Muhammed’e, heceyle saray kurdum,
Bu aşkın gam yükünü, nasıl çekerim bilmem.
……Gördüm ki bu bahçede,
……….Neler neler yaşanmış.
…………Kimi zerzebil olmuş,
…………….Kimi altın kuşanmış.
……………...Kimler gelmiş, kimler geçmiş…
…………….Hem Allah’a inanan, hem
…………Puta tapan da varmış.
……Bazı zaman felaket
Bazan da nur yağarmış.
…..….Aydınlık
…………Günler için,
……………Sürüp giden zamanda,
………………Işık saçan nur saçan,
………………..Peygamberler doğarmış.
…………………İşte onlardan biri,
…………………..Geçmişinden ders alan,
……………………Hem okuyup hem yazan.
…………………Terzilerin piri!
…………….İlk giysiyi dikip giyen,
……....Hesaptan anlayan,
…..Hem arif,
Hem de çok ibadet eden,
….Bir de;
……İDRİS peygamber gelmiş.
……… Onun için,
………….Cennette hulle,
……………….Biçip dikermiş.
Bir halka, bir çember, bir kavis
Başı sevda, ortası çile, sonu aşk
Gitsin başımdan gitsin, bu duman bu sis
………..İmameye yakındır tespihte İdris.
Çimen de nabız, ağaçta böcek
Kımıl kımıl ayağı, nefeste gerçek
Gözlerin orta yerinde gören iris
……….Donatan, giydiren, süsleyen İdris
Zarf, örtü, mazruf, kabuk, hücre hücre zar
Makas iki kolludur, ortasında nazar
Taş düşer, bulut uçar, insan da his
……….Güzele güzel giysi ey ulu İdris..
……Güzel huylu,
………Temiz yüzlü, yumuşak sözlü,
……………..Beyaz tenli, nurdan benli! ..
…………………İşte böyle bir insan! ..
………………………..İdris Aleyhisselam.
Kabil oğullarıydı, doğru yolundan sapan,
İblise boyun eğip, beş putu tanrı yapan,
Tek Allah’ı reddedip, sapıttıkça sapıtan!
Böyle bir asi kavmin, peygamberiydi İdris.
…….Otuz suhuf verildi,
……….Doğru yol gösterildi.
*
Selam olsun bu dünyadan, bu devirden mâziye
Elif’den Ye’ ye kadar, A’dan Z’ye kadar bu araziye
Nokta nokta, alfabe alfabe, makas makas bulutu
Biçip te giydirmeyi senden belledik biz
Ey Nebi, ey Resul ey İdris…
İnsan, ten; insan kabuk, insan kafes
İnsanın içinde asıl insan, ruh ve ses
Ölüm ölür, ölmeden ölmeli herkes
Otuz suhuf, otuz milyar sonsuz demek hesapta
Özün özüne gebe Himalaya’da Lut, okyanus ortasında ceviz
Senden bize ilhamdır ey Nebi İdris…
Kavimler gelir, kavimler gider, daha daha nicesi
İnsan halkasının döngüsüdür bu
Adem’ den İdris’e gül muştusu, asma dalı, üzüm dolu, ışık dolu
İdris’ten günümüze
Nurun infilâkı, kara sevdanın süsüdür bu.
*
…………Öyle bir kavim ki;
…………..Zevki sefa eğlence,
……………Ahlâksızlık diz boyu.
….……..…..İşte böyle yaşıyor
………………Zalim Kabil’in soyu!
Yıllar yılı bu kavme,
Nice öğütler verdi,
Onları dalaletten kurtarmaktı tek derdi.
İşretten,
Zevk-i sefadan,
Fuhuştan uzak durun,
Ahlâksızlarla düşüp kalkmayın derdi.
…….Kim di onu dinleyen,
………Kim di Peygamberimsin diyen?
…………Herkes zevkin peşinde,
……………..Kafileler halinde,
…………….…Vadilere iniyor,
………………....Kabil kadınlarıyla,
……………………...Gününü gün ediyor! .....
İdris Peygamber ilk kez,
Kabil oğullarıyla savaşmış,
Onlardan esirler almış,
Sonra da azat etmiş onları.
Doğru yoldan ayrılmamalarını,
Tek Allah’a inanıp,
İbadet etmelerini tavsiye etmiş.
…….Ancak bin kişiyi,
………..Hidayete erdirmiş! ....
………....Gerisi,
……………...İsyankâr olmuş,
………………...Boğulmuş küfrün gayyasında….
Gâfil olmaz kulundan, can verip ruh üfleyen,
Derde düçar etmiş ise, bulur elbet bir derman.
Bizar olmaz derdinden, Rabbim Allah’tır diyen.
Sabreden felâh bulur, yetişir ona Rahman.
Gaflette ise insan, çektirir hep el aman,
Cezasız kalmaz elbet, kem bir sözü söyleyen.
Devasız bir dert olmaz, çare vardır her zaman.
Çare bulur derdine, derde düçar eyleyen.
Kapılır da şeytana, medet beklerse ondan,
Sapıtmıştır mutlaka, putlara tanrı diyen,
Düşünse insan oğlu, kimdir rızık yağdıran,
Derde deva bulamaz, boşa gönül eyleyen.
………….Ne yaptıysa olmamış,
………………Derde deva bulmamış,
………………………Bin kişinin dışında,
…………………………….Pek inanan olmamış.
……………………..Öyle bir milletmiş ki,
………………….Azıttıkça azıtmış,
……………Yalanlayıp İdris’i,
…………Bir de İftira atmış.
Güzel bir yüz gamzesi, onda imanı bozan,
Yürüyüşü büyülü, gözleri âfet-i can,
Gözündeki mahmurluk, kan içmeden açılmaz,
İftirayla bunaltıp, ayılırmış o zaman.
*
Hani! ....
…….Kabil,
……….Habil’i,
…………Bir kıskançlık yüzünden,
…………….Öldürmüştü ya!
Hani!
…..Yer yüzünün ilk cinayeti,
……… İşlenmişti ya! ....
…………..İşte o zaman başlamış,
……………..Düşmanlıklar o zaman.
İdris’in babası, şöyle demişti;
---“Oturduğunuz bu tepeden,
Kabil’in vadisine kimse inmesin!
……Onlar cani! ....
………Onlar sapıtmış! ....
…………..Sizi de bozarlar.”
Eğer inerseniz, onlara meylederseniz,
Allah azap eder,
Çok ağır cezalar verir…” diye uyarmıştı….
………….Buna rağmen indiler o dağdan.
………………Kabil oğullarının kadınlarıyla,
…………………..Düşüp kalktılar.
………………………….Dinlemediler İdris’i….
Gül kanını içtikçe, dikenler handan olur,
Dinini terk edene, alemler zindan olur.
Zulmüne sabredenler, Mısır’a sultan olur,
Mihnete katlananlar, çıkar Rabb’in katına.
……….……İdris A.S. çok ibadet eden,
……….……….Hakkın yolundan giden,
…………………..Otuz suhuf sahibi,
………………….….Kavmini putlardan men eden,
………………………Bir peygamber idi.
Kirpiğin hançerine, bağlanır mı can seven,
Puta secde etmekten, korkmazsa iman eden,
Çile çeker ah çeker, ona tapmaya giden,
Sapıttıkça sapıtır, iblisi rehber eden.
………Böyle bir durumda,
……………Uzandı kudret eli,
…………………Kurtardı mezalimden,
………………………..Kurtardı o güzeli.
……………………….Böyle döner bu devran,
…………………..Hiç durmadan an be an,
……….……İnanan kullarına,
……..Yetişir yüce Mevlâ’m.
……Çeker kendi yanına,
………“Pek yüce bir yere kaldırıp,
…………..Yükseltir.”(Meryem 57)
…………………Diye Haber veriyor kur’an.
O zaman yüz almış beş yaşında,
İdi İdris peygamber.
Rivayet edilir ki:
İdris ölüm meleğine çok yakın bir dost idi,
Cennet ve cehennemi gösterir misin? dedi,
Cehennemi görünce, öyle bir korktu ki!
Az kalsın düşüp orda bayılacaktı! ..
Melek ona kanat gerdi kol gerdi!
“Gördün mü cehennem budur” dedi?
Bu güne kadar hiç görmemiş,
Bilmiyordum nasıl yerdi!
Aldı onu Azrail,
Cennete götürdü.
Onu da gördü,
Hangisine
Gideyim?
Diye,
Bir
Soru,
Bir soru
Daha sordu!
Ölüm meleği,
Nereye istersen
Oraya git derim.
Cennete girersem,
Oraya girdikten sora,
Çıkarmayın beni oradan!
Ölüm meleği o zaman dedi,
Bir kere girersen çıkmazsın artık,
Hiç kimseyi çıkarmaz. Yüce Yaratan.
Sevgisiz aşksız hayat, yavan olur tat olmaz,
Meyvesiz kof kütükler, odun olsa od olmaz,
Aşk insana bir lütuf, yaban olmaz yad olmaz,
Ebedi mutluluktur, aşktaki son basamak.
……………………………Hidayet eyle ya Rab
……………………….İmtiyaz şerefine erdir,
…………………..Sadakat yolundan ayırma,
……………..Dergâhından uzak tutma,
…………….….Şefaatlerine nail eyle,
………………………………..…Ya Rab! ..
……………………………………………Amin.
………..İşte şimdi geldi, selam sabah sırası,
……………...Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
………………....Söylenecek son söz, artık burası,
………………….….Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.
……..Ey saba yeli,
………….Başın alıp nereye,
………….…..Gidersin böyle,
…………………Eğer yolun düşerse,
…………………….. Kutsal toprağa,
…………………………..Ademden son Resul’e,
…………………………………….. Selamım söyle! ...
Kayıt Tarihi : 6.7.2010 15:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI-2010 Projelerinden

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!