(GÜLCE-Bahçe) Dört Mustafa

Mustafa Ceylan
658

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

(GÜLCE-Bahçe) Dört Mustafa

-Osman Öcal ve bütün Gülce mensubu öğretmenlerime saygıyla...

Günaydın de okullara
Günaydın de sınıflara
Işığınla öpüver kalemleri, tahtaları
Harflerle tebessüm et gözlere
Işıtan ol karanlığı ışıtan
Çağıl çağıl yüreklere ışı, tan...
Geç de gel iğnelerin deliğinden
Her tüneli baştan sona ışıt, an...
İliğinden her hikmetin iç de gel
Kürsülerde âlim densin
..............Gönüllerde sultan....

*
Yoğur geleceği, kolaylaştır hayatı
Yeniden çiz alınlara kaderi
Yeni baştan...
Yol aç ufkumuza ötelere uzansın
Yol konuşsun, sen konuş
Konuş da dinleyelim...
Yağsın çöl yangınları üstüne yağmurlar
Değişsin iklim,
.............Serinleyelim...

*
İleri giden saatin pas tutmasın zembereği
Ellerinle yoğur zamanları, göster gerçeği
İzin ver kölen olayım, öğrettiğin her bir harfe kırkar yıl
Ölüm bile şaşırsın olmuşa, olacağa...

Lâlenin nefes alışını duyur bana
Lâmekân hüzünlerin güvercin kanadıyla
Lisanını kaybetmiş bülbüller söylesin şarkımızı
Lâyığın olup şakısın deli gönül aşkınla...

(İ) zin ver öpeyim ellerini, yüz süreyim eşiğine
O(l) de, 'ölmeden evvel ol' de, olayım, kurtulayım hamlıktan
İk(i) miz için yazdığım şiirler başlasın konuşmaya
İki(m) iz için...

*
Muradına eren karınca ayağıyım peşinde
Mağara önüne gerilen örümceğin ağıyım...
Mevlâna dergâhında ney, Yunus heybesinde alıç
Medine akşamında fanus,
.........Ve aşkını destan eden
...........Bilâllerin dudağıyım...

*

Ey ilimler hazinesi!
Sonsuzluğun türküsü
Göklerin ve yerlerin süsü
Zerrelerin kürrelere yansıyan,
............Çağıldayan görüntüsü
Işıktan kalem
Ey aklımı ve ruhumu baştanbaşa kuşatan
...........Ezel-ebed çerçevem...
İnsanlığın kurtuluşu
Hoşgörünün okyanusu ey! ...

Bulutların yağmur yüklü yüreği
Çatlamış topraklara gülümseyen bahar
Gül çağrısı, çimendeki nem
Ve ey alın aklığım

Öfke ateşini bakışıyla gülzar eden
Kin dağlarını erim erim eriten
Barışın efsunkâr güzeli
Muştulu tutkum ey! ...

Adını taşımanın adımda
Ne demek olduğunu anlatabilsem
İçimin köhne istasyonunda duran
..............Paslı kilitleri kırıp
.................Bendeki beni çöle
..................Ayak izelerinin olduğu yere
......................Fırlatabilsem...

Arzın merkezindeyim, arz eylerim hâlimi
Sanadır susuzluğum gülce eyle dilimi...

Hem madde, hem de manâ ilmine acıkmışım
Geleceksin diyerek yollarına çıkmışım
Sevdanı haykırmayan takvimlerden bıkmışım
Arzın merkezindeyim, arz eylerim hâlimi...

Dağlardan damar damar inip sızanlar benim
Pirincin danesine âyet yazanlar benim
Adını ufuklara her an çizenler benim
Sanadır susuzluğum gülce eyle dilimi...

*
Biliyorsun;
Biz dört Mustafayız:
Sen,
Ben,
Ulusumun önderi
Ve de
İlk öğretmenim...

Dört Mustafa derler bize
Desinler...
Duydukça bu sözcüğü
Nasıl bayram ediyorum nasıl? !
Kelimeler yetersiz kalmasa
Söyleyebilsem...

Diyebilsem sağır kulaklı bu dünyaya
Beni ben yapan siz Mustafaları
Nesillere ışığınızı
Yansıtabilsem...
Ya da bir kere daha gelseniz yeniden
Ne güzel olurdu ne güzel evren,
Sönmez yaktığınız meş'ale
Sönmezdi asla
Bir tutabilsem...

Mustafa Ceylan
Kayıt Tarihi : 27.2.2010 04:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Refika Doğan
    Refika Doğan

    ....

    Biliyorsun;
    Biz dört Mustafayız:
    Sen,
    Ben,
    Ulusumun önderi
    Ve de
    İlk öğretmenim...

    Dört Mustafa derler bize
    Desinler...
    Duydukça bu sözcüğü
    Nasıl bayram ediyorum nasıl? !
    Kelimeler yetersiz kalmasa
    Söyleyebilsem...

    Diyebilsem sağır kulaklı bu dünyaya
    Beni ben yapan siz Mustafaları
    Nesillere ışığınızı
    Yansıtabilsem...
    Ya da bir kere daha gelseniz yeniden
    Ne güzel olurdu ne güzel evren,
    Sönmez yaktığınız meş'ale
    Sönmezdi asla
    Bir tutabilsem... '


    Şiirin bütün ağırlıklı noktası işte bu dizelerde... Madde ve mânânın, dünya ve ahiret' in, yaşam ve ölümün, sonlu ve sonsuz olanın derin ifadeleri bu dizelerde yalın, akıcı ve bir o kadar da düşündürücü söylemlerle nakış gibi işlenmiş.


    Üzerinde yaşadığımız ve adına 'Dünya' dediğimiz bu mekân, sonsuzluk içeren bir boşlukken;

    Ona anlam yükleyen en önemli canlı türü olan insanoğlu, ne yazık ki son'lu /ölümlüdür. Ölümse, karanlık bir boşluk...

    O halde insan maddi dünyanın nimetlerini yaşadığı sürece kullanır / kullandırır. Yani maddi anlamdaki sahipliği nefes aldığı sürecedir. Ölüm denilen gerçekle yumduğu kirpiklerinin altında bir başka dünya, bir başka mânâ, başka bir derinlik başlar.

    Orada sadece kendisi, kendi benliği ve bu benliğin barındırdığı değerler zenginliği yahutta fukaralığı vardır. Artık maddi nefisten soyutlanmış, başka bir boyuta -mânâ boyutuna- geçmiştir. Geride bıraktığı ise; nefsinin ona kazandırdığı ya da kaybettirdikleridir. Yani insanlığı ya da insan görünümündeki 'hiç' liğidir.

    İşte bu bağlamda maddi dünyada temelini oluşturan 'değerler silsilesine' şekil veren öğreticinin anlamı, önemi ortaya çıkar.

    Bilgi; bilgiyi özümsemiş, kendine düstur edinmiş kişilerce, karşılıksız ve büyük bir aşk ile insandan insana aktarılır. Zira her iki dünyanın yolcusu olan İNSANIN yaşadığı sürece kâmil /olgun insan olma yolunda tek sığınağı tek korunağıdır bilgi...

    Bilgiyle yıkanmış benliğin yükselttiği insan -tinsel ve tensel- sağlıklı yapısıyla kendi değerini gerçek anlamda kıymetlendirir. İşte öğreten ve öğrenen bağlamında ÖĞRETMEN' in / önderin önemi de burada başlar.

    Bizim -hayati önem taşıyan- toplumsal dönüşümlerimizde önemli kilometre taşlarıdır Mustafa' lar...Gerek inanç gerekse toplum ve ULUS olma bazında çok önemli mesuliyetler yüklenmiş, kendi varlıklarını gerektiği yer ve zamanda 'var edene yani Yaradan' a' teslim edebilme yürekliliğini göstermişlrdir.

    Bu sıfatı üstlenen değerlerimiz hem öğrenmiş öğreteninden hem de öğretmiştir son nefeslerine kadar.

    Demek ki öğreten ve öğrenen, yani öğretmen ve öğrencilik anlayışı yaşamın son noktasına değin süregelen bir süreç;

    Bir nefesle başlayıp son nefesle noktalanan...

    Bu aşamadan sonrası ise öğretilen ve öğrenilenlerin geride bıraktığı yansımadır... Biçimselden uzak, elle tutulamayan ancak hissedilen, algılanan, konuşulan, takdir edilen kısacası yaşamış olduğu maddi dünya da bıraktığı ruhu, kişiliği, insanlığıdır.

    Burada Gülce' nin ne kadar özel ve üretken bir edebi çalışma olduğunu görüyoruz net olarak.

    Dolayısıyla Gülce başlıklı nazım türlerinin bir veya bir kaçıyla oluşan Bahçe' nin; dilin ucuna gelipte -teknik veya söylem olarak- ifade zorluğu çekilen duygu ve düşüncelerin ifadesinde olabildiğince zengin bir anlatım kolaylığı -net olarak- sağladığını da...

    Bu vesileyle;

    Bahçe nazım türünü öneren sevgili arkadaşımız, kardeşimiz Sayın Yusuf Bozan ve,

    Ufkunun derinlerinde taşıdığı zenginliği bir öğretmen, bir öğrenci, bir gönül ereni edasıyla -bilgisini yaratıcı zekâ ve estetik örgüyle sarmalayıp- bizlere aktaran saygıdeğer hoca' mız Mustafa Ceylan' a teşekkürlerimle, saygı ve dostluk selâmlarımla...

    Cevap Yaz
  • Abdullah Ramazan
    Abdullah Ramazan

    Harika bir eser üstadım yüreğine sağlık kutlarım kalemin daim ilhamın bol olsun saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Fatma Kalkan
    Fatma Kalkan

    MUHTEŞEM MUHTEŞEM

    YAZAN VE YAZDIRAN YÜREKLERİ KUTLUYORUM

    ÇOK ANLAMLI DEĞERLİ BİR ÇALIŞMAYDI

    EMEĞİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK




    Cevap Yaz
  • İhsan Ertem
    İhsan Ertem

    Bu güzel, gönül aydınlatan ışımanın ardından dilimden şu kelimeler döküldü, 'nur ol hocam'

    Saygım sevgim ile.

    Cevap Yaz
  • Rahime Kaya
    Rahime Kaya

    sayın Ceylan, bütün Mustafalara selam ve saygılar olsun. Teşekkür ve saygımla.....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (7)

Mustafa Ceylan