(GÜLCE-Bahçe) -Burdur-Yusufça Efsânesi

Ali Gözütok
153

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

(GÜLCE-Bahçe) -Burdur-Yusufça Efsânesi

(Y) olunuz düşerse bir gün,
B(U) yur eder sizi güler yüzüyle,
Ef(S) âneler kenti şirin Burdur’um
Yor(U) lup terlediğinizde buz gibi pınarlarından
Yusu(F) çasından esenlik-kardeşlik dolu çağrınıza,
Yusuf(Ç) a su uzatır yanan bağrınıza
Bu yurd(A) kurbanım, misafirine kurban!
………….EFSANESİ’ni dinlersiniz dostluğun
Tarihin gizli bahçelerinde gezinirsiniz.
………….Yüzünüz güler, düşünür ve bazen de şaşırır
………….İbret alır
………….Kendinize gelirsiniz….

Selçuklular,
Fethederken Anadolu’yu,
Dokurken nakış nakış
Horasan erlerinin ışığında
Göklerin alkış sesleriyle
Boy boy, soy soy vurdular Türk mührünü
Bu yöreye, bu toprağa…

Başlarında,
Genç Ali adında bir reis
Bir reis ki; Bilgeler bilgesi, saygın
Hem saygın hemSözünü dinler
Dinler kurtlar, kuşlar…..
Kuşların kanat şakırtısında kartal,
Kartal havalarında arifân duruş
O duruş ki; mübârek saatlerde,
Saatlerin tıkır tıkır ses verdiği anda,
Çadır oluş, kent oluş…
Kent’e yakışır bir ad,
Ve Genç Ali oluş…
Ne de güzel yakışır
Bu yağız yere, bu mavi göğe
Genç Ali,
Evet Genç Ali…

*
Tarihler bilirim yalan yanlış ve yapay
Tarihler bilirim kaskatı gerçek
Tarihler bilirim tekerrürü gül gülistan
Ve tarihler bilirim tekrarı ölüm! ....
Benim bilmediklerimi varın siz bilin
Siz belleyin, siz okuyun, siz görün
Psitya, Cibrya krallıkları diyen
Tarihçilerin kalemini pas tutar öykülerde bırakın,
Bırakın köhne saatlerde kalsın onlar
Türkmen yaylasında bir ozan sazı
Sarı tellerinde efelik, yiğitlik
Genç Ali ve Yusufça diye haykırır
Fışkıran suların türküsüdür Türkçem! ..
Dağın, derenin, taşın, çimenin
Yazgısıdır Türkçem benim oy…
*
Nerde bir su kuyusu
Nerde bir akar çeşme varsa
Bakın oraya, kulak verin yerden gelen uğultuya
Türk atlıların nal seslerini duyarsınız mutlaka.
İdris Pınarı, Nasuh Pınarı
Ve Süleyman Köyü işte karşınızda
Yusuf isimli nice yiğitler doğar
Gözü pek, atılgan, yurtsever
Cümle Yusufların göz pınarları aynıdır ay balam.

*

Örenlik mevkiinde Genç Ali’ nin suyu
Gözelerden çağıldar akar da gelir,
Günlerden bir gün eşkiyalar
Keserler çağıldayıp akan köyün suyunu.

Durur mu Yusuf’um, durur mu yerinde?
Seyirci mi kalacak eşkiyânın yaptığına?
Davranır, silkinir, uyanır
Vurur çelik yumruğunu eşkiyanın tepesine
Kovalar su başından…

Yakışıyor bu çeşmeye genç Aliler doğrusu,
Ve suyun başına oturunca genç Ali,
Genç Ali’ye doğru akar doğru su! ..
Nice Yusuflar da gelirler,
Gelir suyun başına,
Yeni kent kurar
Kurarlar
Buraya…
Güvendedir gayri su
Yusufça güvende..

Nice zaman sonra görünmez olur,
kaybolur bizim Yusuf!
Bir kaygı düşer, Genç Ali de evlere
'Yusuf kayboldu,Yusufçuk yok'diye yakılır ağıtlar
Ve göçer cümle alem,
Gençali’ye Yusufça’ya, subaşı’na…

*

Bilirim, anlarım yad yabanın sözünü
Dilinin dönüşünden daha ağızda
Yusufum diye yakılıyorsa ağıt, o ağıt bizim
Gayrisini tanımam kralı olsa,
Getirin al yazmalı fermanları karşıma
Kokusundan anlarım Türkçe mi değil mi?
Bir sipsi sesi bin kanat takar ruhuma
Alır götürür yüreğimi hakikatin ovasına
Selede süt, yayıkta ayran olurum akça
Bir yıldız doğar hilâlimin önüne
Sarılır bayrağım olur, efsânem olur bana Yusufça…

Ali Gözütok
Kayıt Tarihi : 8.7.2010 15:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


GÜLCE EDEBİYAT AKIMI-2010 Projelerinden

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Gözütok