“Tökezlemeyen at olmazmış amma,
Tökezleyip de kalkanı çok azmış.”
“Yayla yollarında göç katar katar,
Eşinden ayrılmış bir palaz öter.
Ötme palaz ötme,
Benim derdim senden de beter.”
Yazsın diye zorluyor, Bey köylüler kalemi,
Kor’a dönen şu yürek, eritiyor elimi,
Bakan gözler görmez ki, yürekteki elemi,
Bilemedim Ali Bey’im, akıllı mı! deli mi?
Ali Bey efsanesini,
Gelin birlikte dinleyelim.
Büyük bir kasaba,
Görünümünde olan Bey Köy,
150 Yıl önce,
Tefenniye 15 km. mesafede
küçük bir köy imiş.
O tarihlerde Tefenni de,
Henüz bir köy,
Ama çevre yerleşim yerlerinin,
Ortasında olduğundan,
Merkez konumundaymış…
“Geçmiş zaman olur ki,
Hayali cihan değer.”
…….Vakti zamanın birinde,
………….Tefenni de,
………………Çömek oğullarından,
………………….Hacı Mehmet bey,
…………………….Adında bir bey yaşamış….
………………..Bu Hacı Mehmet bey,
……………….Padişaha bağlıymış,
…………Çevre köylerin yanında,
…..Bey köye de sahip çıkarmış…
Bu köyde;
……Akrabalarından,
……..Ali Bey adında biri daha varmış….
…………Ali Bey,
…………… Hacı Mehmet’in yeğeni imiş! ..
Hani! ...
“Akrep etmezmiş,
Akrabanın akrabaya ettiğin”derler ya! ..
……..Ali Bey,
………Yirmi üç, yirmi dört yaşlarında,
………….………..Uzun boylu,
………….Yakışıklı mı yakışıklı!
………………Alımlı mı alımlı!
………………….Çalımlı mı çalımlı!
………………………Bir delikanlı imiş…..
Nice köy kızlarının gönlünü çalmış,
Her kızın gönlünde,
Bir de, taht kurmuş! ...
“ Bu ne sevda ah, bu ne ızdırap,
Zavallı kalbim ne kadar harap,
Nasibim olsun, bir yudum şarap
Sun da içeyim, yarin elinden.”
Emekli zaptiye çavuşu,
İbrahim’in kızı,
Yanmış tutuşmuş Ali’ye! ..
…..Ali de ALİ! ...
……..Ali diyor,
………..Başka bir şey demiyormuş.
……….….Her gördüğü yerde,
……….Yolunu kesiyor,
……İlle de beni al diyormuş!
Dermansız aşk’a düşen, ateş olur kor olur,
Kadir kıymet bilmeyenler, sevdiğine hor olur!
Dindiremez göz yaşını, ağlamaktan kör olur,
Böyle aşk’lar aşığını, ağlatır da güldürmez…
Heba olur gider ömür, neler gelir başına,
Zehir katar bal yerine, ekmeğine aşına,
Sevmez ise dönüp bakmaz, gözlerinin yaşına,
Öldürür böyle aşklar, çağlatır da güldürmez.
Zaptiye çavuşunun,
Kızının sevdası,
Böyle tek taraflı bir sevda! ....
……Dilden dile….
………Gönülden gönül’e,
………….Dolaşmaya başlamış…
Kızın babası İbrahim! ..
Bunu gurur meselesi yapmış.
Ali Bey’e baskı yapıp,
İlla kızımı alacaksın diye tutturmuş! ...
Böylece namusunu,
Temizlemek istiyormuş! ....
Diyorum ki aşk başka, gerçek aşksa çok özel,
Sevdiğinle bir ömür, yaşamak ne de güzel,
Sevdiğinin elini, tutarsa bir yaban el!
Mutlu olmak ne mümkün, aşk uğruna ölünür.
İşte Ali Bey;
Bir türlü sevememiş bu kızı!
Kızla ilgim yok benim,
Benden uzak durun diyormuş! ...
Hatta bunu,
Yemin billah ederek,
Tekrar tekrar, söylüyormuş! ...
Gelin görün ki,
Baş çavuşu,
İkna etmek ne mümkün!
Namusunun temizlenmesini istiyormuş! ...
……Emekli olduktan sonra,
………Tefenni’nin nüfus işlerini de yürüten
………….. Baş çavuş İbrahim,
……………….Zabıta’dan geldiğine güvenip,
…………………….Hacı Mehmet Bey’e,
……………..Haber vermeden,
…………..Konya valisine,
……..Ali Bey’i şikayet eder! ...
“Devenin üstünde,
Kuduz dalarmış insanı! ...”
İşte Ali Beyi de,
Dalamaya başlamış….
Kısa bir zaman sonra,
Burdur’dan gelen zaptiyeler,
Ali Beyi tutuklamak istemişler.
Ali Bey’i taraftarları kaçırmış,
Ne kendini bulabilmişler,
Ne de izini! ...
Ali Bey;
Dağlara çıkmış,
Eşkiyalığa soyunmuş artık! ...
“Sevmeden sevilende, mutluluk olur mu hiç!
Sevilmeden sevenin, göz yaşları durur mu hiç! ”
……Sevgisiz gönüller, dipsiz kör kuyu,
……….Ab-ı hayat aksa bulanır suyu,
………….Can çıkar, değişmez ne ise huyu,
………………Gönül kapısını, sevenler açar.
Ali Bey’in gönül kapısı,
Bir türlü açılmamış…
Artık eşkıya,
Olup çıkmış ya dağa,
Bizim genç Ali!
Gidermiş ara sıra,
Düşünce dara,
Antalya Kaş’a kadar.
Zenginlerine,
Ani baskınlar yapıp,
Neleri varsa,
Ellerinden alarak,
Bir de nara atarmış!
Fakir fukaraya dağıtıp,
Ününe ün katarmış! ...
Rivayet odur ki;
Baş Çavuş İbrahim,
Ve adamları,
Konya’dan aldıkları,
Kesin talimat üzerine,
Ali Beyi,
Yakalayamaya çalışmışlar,
Amma ne çare,
Mümkün olmamış! ...
Bunun üzerine
……..Ağabeyini tutuklayıp,
………..Antalya,
…..Hapishanesine kapatmışlar! ...
…….Geçmişe açılan pencere,
……….Gerçekleri örtmezmiş! ,,
………….Gizlenmeye çalışılan öfke,
………………İlk çatlaktan sızarmış!
……..Yeni bir yüzde,
………..Eski bir hüznün,
……………İzleri bulunurmuş! ...
“Yukarıdan aşağı indiremedim,
Gerdanı gerdana sardıramadım.
Bir elimde kadehim, bir elimde sazım,
O yarin aklını caydıramadım.
……………………........Öteki tarafta,
……………………Genç Alinin dayısı,
……………….Hacı Mehmet Bey,
…………..Girmiş devreye…
………Yeğeni Ali Bey’i,
….Teslim olmaya çağırmış….
……………..Şayet teslim olursa,
………………..Affettireceğine dair,
……………………Nice sözler vermiş! ...
…………………….Yeğenine yalvar yakar olmuş! .....
…………Olmuş olmasına da,
……Ali Bey’i ikna edememiş! ...
………..Ağabeyinin tutuklanmasına,
……………..İyice sinirlenen Ali Bey,
………………….Zabıta Başçavuşu,
………………………İbrahim’e iyiden iyiye,
……………………Kinlenmiş! ...
…………………..Bu arada kendisine,
………………..Yeni kızanlar da katılmış.
…………..Hem de bunlardan biri,
……..Baş çavuşun yeğeni Arap! ..
…..Öteki de Nuri adında biri! ...
……………….Ali Bey’in yanında,
…………………….Sevgilisi,
………………………Fatma da varmış! .....
………Fatma ana denilen bu kadın…..
……………Hem çok güzel,
………………Hem çok sadık bir kadınmış……
Bey Köy’ün birkaç km. batısında,
“Ballık Boğazı”
Denilen bir vadi,
Vadinin güneyinde,
Boylu boyunca uzanan,
Kayalık bir tepe….
Bu tepenin başlangıcında,
“Ali Bey Taşı” denen,
Bir taş bulunmaktadır.
…………………………….Taşın hemen altında,
………………………….İki katlı, boyalı
…………………….“Çatal Değirmeni”….
……………..Değirmenin biraz ilerisinde,
……………Kayanın altında,
………Bir mağara! ...
“Değirmenin bendine,
Döner kendi kendine,”
Bilemedim, a dostlar,
Baş çavuş’un derdi ne?
……….Değirmeni döndüren dere,
……………Bu mağaranın önünden geçmekte…
…………………..Ali Beyle,
……………………..Adamları bu mağarada,
……………………………….Gizlenmekte….
Nuri ile Arap,
Burada nöbet tutmakta….
“On ikidir şu Burdur’un dermeni,
Dermencisi urum değil, ermeni!
Ya kendisi efeler Amman,
Ya kellesi gelmeli….
Ay karanlık görünmüyor izimiz!
Üç kardeşiz kurban gitsin birimiz.”
Ali Bey ve adamları;
Her gün,
Atıyla Tefenni’deki görevine,
Gidip gelen Baş Çavuşu,
“Kara Kuzu” mevkiinde,
…Pusuya düşürürler.
……Önce atını vururlar.
……….Sonra da kendisini…
…………………...Armut ağacına bağlarlar,
…Yalvarmalarına aldırmadan,
………Yankılanan çığlıklarını duymadan,
………..…Kıyısında bulunduğu,
…………..…..Hayattan uzaklaştırıp,
…………………...Alnın ta şakından,
……................................Kurşun ile dağlarlar! ...
……Yeğeni Arap,
……….Aldığı emir üzerine,
…………… Çalı çırpı toplar,
………………….Göz yaşları içinde,
………………….Dayısının etrafına sırlar…
……………..Dayının yalvarması ayyuka çıkarken,
………….Aldırmazlar,
………Tutuşturur çalıyı,
…Yakarlar dayı beyi! ....
……………………….Seller gibi çağlarlar.
Alınınca arkaya, rüzgar’ın ihaneti,
Acıma duygusunu, siler süpürür.
İmdat isteyen çaresiz eli,
Havada bırakır, öfke köpürür.
Bu olaydan sonra,
Padişah’ın emriyle,
Ali Bey’in dayısı,
Hacı Mehmet beyi tutuklarlar! ...
Elini ayağını bağlarlar! ..
Derlerdi ki;
Ali Bey’in kellesini getirirsen! …
Seni ancak o zaman,
Serbest bırakırız….
…….Dayı Hacı Mehmet,
………Üzüntü içinde,
………….Yeğen Ali Beyden,
………………Teslim olmasını ister….
“Ballık boğazında vardır bir düğün
Ali beyim oldu kurbanlık koyun
Hacı bey dayı senden geldi bu oyun
Kadir Mevlam böyle yazmış yazımı
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.”
Ali Bey,
Adamlarıyla birlikte,
“Ballık Boğazı” denilen, emniyetli,
Sık ağaçlıklı bir yerde…
….Kendinden emin gizlenmektedir.! ...
………Bu yüzden dayısına;
…………..Hayır, teslim olmayacağım,
……………….Gelin kendiniz yakalayın,
…………………..Diye haber gönderir.
Rivayete göre;
Hacı Beyin gelmesini,
Onun emniyeti bakımından istemiştir…..
Hacı bey, silahlı adamlarıyla
''Ballık Boğazı'na varır,
Vakit, kuşluktur.
Nuri,
Mağaranın yakın bir yerinde,
Arap da,
'Ali Bey taşı'nın üzerinde nöbetteler.
……………Ali Bey ise,
……………….Olanlardan habersiz! ....
……………….….Mağarada,
………………………Sevdiği kadını,
………………….……. Fatma'nın dizinde …………………Uyumakta…
……………….Fatma ana,
…………….Mağaranın önünden geçen
…………..Derenin bulandığını görür.
………..Suyun bulanması,
…… Hayra alamet değildir,
……….Bu durumdan,
…………..Çatal değirmenin yanından
……………..Atlıların geldiği anlaşılmaktadır.
Ali bey toparlanır,
Mavzerini alır,
Mağaranın ağzına yakın çıkar.
“Alçacık duvar üstü,
Tülbendim suya düştü,
Tülbendi alayım derken,
Yar bana bak düştü.”
Fatma ana,
Çıkmaması için yalvarır.
Önüne çıkıp engel olmak ister.
Bu arada
Hacı bey ve adamları mağarayı sarmışlardır.
Hacı bey bağırarak
Dayısı olduğunu,
Mavzerinin mekanizmasını da
Çıkarıp atmasını …
Teslim olması durumunda,
Kendisine bir kötülük
Yapılmayacağını söyler.
Ali bey,
“Madem ki böyle diyorsun
---Çıkıyorum dayı der. “
Ali bey çıkarken,
Fatma ana kendisini onun önüne atıverir.
O sırada Hacı bey
Adamlarına işaret etmiş bulunur,
Silahlar patlar,
Önce Fatma ana,
Sonra da Ali bey vurularak öldürülür.
Ali beyin kellesi keserek
Aynı gün, atın terkisinde
Burdur’a götürürler!
“Ali beyim kuşluk tuttu güleşi
Ballık boğazında kaldı ileşi
Terkiye astılar gövdesiz başı,
Kadir Mevlam böyle yazmış yazımı
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.”
Söylentilere göre:
Ağıtını kız kardeşleri yakmışlar.
Zamanın akışı içinde,
Dilden dile,
Kulaktan kulağa yayılarak,
Halkın duygularını yansıtan
Bir gurbet havası olmuş.
Padişaha bağlılığını böyle ağır bir yükle,
Acıyla ispat eden Hacı beye,
Bir elçi,
Kılıç ile beraber paşalık rütbesi getirir…
Hacı bey
Yeğenin kanı üzerine,
Böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini söyler.
İkinci kez gelen elçi,
Padişahtan muhakkak bir dilekte bulunacağını iletir.
O tarihlerde 'kaza'lığa daha uygun olduğu bilinen,
Ve bu yolda uğraşılan
Karamanlı dururken,
Tefenni'nin kaza olması dileğinde bulunur.
Tefenni böylece kaza olur.
Ali Beyin Türküsü
Ali beyim taştan çıktı parladı,
Sakalı yok bıyığı terledi.
Yavuklusu karşı çıktı ağladı,
Gitti gençlik der der ağlar genç Ali.
Ali beyim taş başında oturur
Ak elleri telli fincan getirir
Ali beyim senin suçun neden ötürü
Kanlı çaylar gömleğini götürür.
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.
Ali beyim taş başında oturur
Keklik yavrularını suya götürür.
Çok sevilerin tez ayrılık getirir
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali
Çatal değirmenin suları bulandı
Fatmana'nın saçları meşeye dolandı
Ali beyin öldüğüne kalbim inandı.
Ellerin yüzünde kalan genç Alim.
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali
Ballık boğazında vardır bir düğün
Ali beyim oldu kurbanlık koyun
Hacı bey dayı senden geldi bu oyun
Kadir Mevlam böyle yazmış yazımı
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.
Beyköy'ünde bir incecik bir kış oldu
Ali beyime olmayacak iş oldu
Ellere hayal annesine düş oldu
Kadir Mevlam böyle yazmış yazımı
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.
Ali beyim seni öldürdüler mi
Kanını pekmeze döndürdüler mi
Gövdesiz başı Burdur’a gönderdiler mi
Kadir Mevlâm böyle yazmış yazımı
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.
Beyköy'ün üstünde bir bulut uçtu
Ali beyin kellesi Burdur’a düştü
Ali beyi görenlerin tepkili şaştı
Kadir Mevlam böyle yazmış yazımı
Gitti gençlik der, der ağlar genç Ali.
**
Odamızın çulunu kaldırmasınlar
Geleni gideni döndürmesinler
Ali beyimin öldüğünü bildirmesinler
Ali beyim der der ağlar anası
Ali beyimin çadırı sandıkta saklı
Ali beyi çevirmiş binbeşyüz atlı
Ali beyimin kanı şerbetten tatlı
Ali beyim der der ağlar anası
Ali de beyim de koya komuş fesini
Yüksek kayalarda duydum sesini
Gelinlerinde nesini tuttun nesini
Ali beyim der der ağlar anası.
Şimdi hala;
……O Çatal değirmen,
………Ali Bey Taşı ve,
…………….Mağara yerli yerindeler! ...
Kayıt Tarihi : 8.7.2010 15:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI- 2010 Projelerinden
![Ali Gözütok](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/07/08/gulce-bahce-burdur-beykoylu-ali-efsanesi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!