Akıl haritamın sınır çizgilerini zorluyordu yüzünün masum ifadesi, türkuaz göğümde pembe yanaklı çocuktun.
İçimin gülen yüzü ol, adınla yarışan beyaz güller açsın şehrin kuytu köşelerinde. Beşinci mevsimde farklı bir iklime sürüklüyordu gülüşün. Irmağın yeşilini, güneşin sarısını, güllerin en beyazını hatırlatıyordu duruşun.
Az tanıyanlar gül beyaz iyi bilenler beyaz gül diye anımsıyordu seni. Güldüğün zaman tüm iklim beyaz, beyaz güller açtığında mevsim bahar oluyordu.
Gün dönümünde kızıla çalan ufuk çizgisini anımsatıyordu öfken. Saçların rüzgarın muzip şakalarına yanıt verircesine kıvrılıyordu meltemin etkisi ile. Göz bebeklerin büyürken ellerin beyaz gerdanında dolaşıyordu. Öfke sana hiç kimseye yakışmayan bir heyecan katıyordu.
Saçları örgülü kırmızı tokalı kız olmaktan çok uzaktın yirmili yaşların ilk doğum günü kutlamalarında. Teninde dolaşan fuların kokusu ile çekiyordum seni içime. Kimseler bilmiyordu sana meftun yakarışlarla sen diye ağladığımı gecelerce.
Saksıda Cezayir menekşeleri, bahçede beyaz güller dinliyordu sana yazdığım tüm şiirleri. Hicran günlerinde kollarındı hicret etmek istediğim tek yer. Tüm edebimle yaşadığım mazbut ömrümde yıkmak istediğim tek tabuydu senli rüyalar. Ar damarım çatlayana dek sevişmekti güzel olan seninle. Teninin tadını arıyordu dilim. Kıvrımlarında gezinmeyi düşlerken elim, köşe başından çıkıp gelmeni temenni ediyordu umarsız gözlerim.
Aşık olduğum şehrin mavi ışıklı duvarlarına isminle başlayan güzel sözler yazmak geçiyordu içimden. Her yıldıza ayrı bir isim, her isme seni anımsatan güzel bir anlam katıyordu hatıraların. Yürüdüğün yol, dokunduğun duvar, beklediğin durak adımı çağırıyor, seni tanıyan her sokak lambası sönük kalıyordu gecenin sessiz karanlığında.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta