Yağmur gibi çiselerdi; zeytin karası gözleri
Dolu olmaya ki sel olur, çağlayıp gelirdi.
Her eylül de beklerdi baharı
Kışları, kışları hiç üşümezdi ya;
içi yanardı…
Bir genci sevmişti ölesiye,
“Çıkar” deseydi “ver kalbini”
Hiç düşünmez, o bembeyaz sinesine
vuru verirdi elinde ki hançeri…
Aşkı öylesine büyük,
ve öylesine muhteşemdi ki..
Bir gün çarşıda gördüm.
“Merhaba.! Merhaba Gülbahar! ” dedim.
Beni görünce acı-acı gülümsedi
“Abi” dedi “Çok sevdim”
Ne ağladı, ne sızlandı
Ne de sevdiği genci andı.
Aldı onurunu yanına yavaşça,
yavaşça uzaklaştı.
Onu, ne zaman görsem;
Aha şuramda, sol yanımda, derinlerde,
inceden inceye bir sızı,
bir ağrı başlar.
Kalbimin can damarı tıkanır
Dudaklarım kurur.
O an, gökyüzüne bakarım;
Gökyüzü tutuşur
Gökyüzü yanar.
Gökyüzü, yitip giden aşklara ağlar.
Ah! Gülbahar!
Muharrem NalçacıKayıt Tarihi : 28.11.2008 21:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MOZAİK KİTAP ÜYESİ OLUN ŞİİRLERİNİZ VE ÖYKÜLERİNİZİ ÜCRETSİZ BASALIM VE SİZE TÜRKÜYE'YE TANITALIM..WWW.MOZAİKKİTAP.COM
Aha şuramda, sol yanımda, derinlerde,
inceden inceye bir sızı,
bir ağrı başlar.
Kalbimin can damarı tıkanır
Dudaklarım kurur.
O an, gökyüzüne bakarım;
Gökyüzü tutuşur
Gökyüzü yanar.
Gökyüzü, yitip giden aşklara ağlar.
Ah! Gülbahar!
AĞLAMAK TERTEMİZ BİR AŞKIN BAKİR HÜZÜNLERİNE....
AĞLAMAK GÜNEŞE SOYUNAN DÜŞLERİN GÜNAHSIZ KIYILARINA ...
TEBRİKLER ÇOK...
TÜM YORUMLAR (2)