GÜL ŞİİRLERİ

GÜL ŞİİRLERİ

Nuray Şaşihüseyinoğlu

Bu gün yine bir hareketlilik var.Etraftakiler yarı telaşlı, yarı üzgün çehrelerle,ellerinde sularla dolaşıyorlar ortada.Evimin etrafından geçiyorlar.Beni göremiyorlar ama ben onları çok net görebiliyorum.İşte şu adam,geçen hafta da usulca süzülüp evimin kenarından arkadaki yeşilli evi ziyarete gitmişti.Elindeki çiçekler ve takım elbisesinin çekiştirip kravatını düzeltişiyle nasıl da bir damat heyecanı içindeydi.Herhalde dünyadaki biricik hayat arkadaşını ziyarete gidiyor.A şu kalabalık aile ne de sempatik,.Bana eski günlerimi hatırlattı.Kızlarım,eşim ve oğlumla nasıl da mutluydum.Şu sağa sola koşturan,suyla oynayıp duran çocuk oğluma ne kadar da benziyor.Şimdi ne haldedir kimbilir.Ah o çok güvendiğim eşim nasıl da vefasız çıktı.Bir kez bile ziyaretime gelmediği gibi,evlatlarımın ziyaretine de mani oldu.Her ne kadar hallerinden bir şekilde haberdarsam da onları şu küçük evimin kapısında görmek, şuracıktaki asma söğüdümün altında gölgelendirmek isterdim.Bu ağacı da Allah razı olsun,yandaki evi daima ziyaret eden yaşlı bir amca var,her geldiğinde benim de mutlaka hatrımı sorar,o dikivermişti.Bakımıyla da suyuyla da hep o ilgilenir sağolsun.O ağaç evimin üstünde salınıp durdukça,dallarına kuşlar kondukça ruhum öylesine huzur buluyor ki….Ne olurdu evlatlarım da bir kerecik gelip şu ağacın gölgesine oturuverseydi.Kuşların cıvıltısına onların o güzel sesleri karışsaydı…
Oh, bu ne ferahlık Rabbim? Bu gül kokusu da neyin nesi? Buralar hep toprak,nem kokar..Yağmur sonrasındaki o koku var ya,hani hep içinize çeker de,”ne güzel koku “dersiniz,işte öyle bir toprak kokusu var buralarda.Bir zamanlar her duyduğumda doyasıya içime çektiğim bu koku,benim için artık o kadar sıradan ki…Ama şu gül kokusu o kadar farklı bir esinti ki….Etrafıma bakıyorum,kokunun sebebini bulmak için.Birden yandaki evden yeni bir feryat yükseliyor.Yadırgamıyorum zira,geldi geleli feryat ediyor bu biçare.Buralarda zaten gece gündüz diye bir kavram da yok ya,bu bitimsiz feryat beni kahrediyor.Gitmek mümkün olsaydı, dindirebilseydim feryadını…Ama ne mümkün.Bu evin dışına çıkamıyorum,bu dört duvarın arasında geçmişte yaşadığım her şeyi tekrar edip duruyorum.Bu kısırdöngü çok meşgul ediyor beni.Buraya ilk geldiğim günü hatırlıyorum da; ne kadar da karanlık ve soğuktu ilk zamanlar.Eski dostlarımın yanına gitmek için ne kadar da çabalamıştım. Ben tam böyle çırpınıp dururken iki misafir çıkagelmişti.Pek meraklıydılar.Habire sorular sordular.Bu sorular bir yerden tanıdık geliyor,hepsini cevaplamak için didinip duruyordum.Neden sonra vazgeçtiler soru bombardımanından.Beni tebrik ederek ayrıldılar evimden.Onlar gittikten sonra evim daha da daraldı sanki.Adeta beni bir cendereye koymuşçasına sıktı da sıktı.Çaresizce beni kurtaracak bir el aradım,durdum.Ama nafile, o karanlıkta el uzatan olmadı. Bütün kemiklerimin çatırdadığı, anamdan emdiğim sütün burnumdan geldiği bir anda gözüm, çocukluğumdan beri okumayı alışkanlık haline getirdiğim Kur’anıma ilişti.Nasıl da ışıtıyordu etrafını.Saçtığı ışık giderek büyüdü, büyüdü, tüm evimi kapladı.Genişledi de aynı zamanda.Bana bu aydınlığı veren Kur’anıma bir kez daha sımsıkı sarıldım.O gün bu gündür de hiç bırakmadım elimden.Zaman zaman çevre evlerden de okunduğunu duyuyor,rahatlıyorum. Yan taraftaki feryatlar tükenmiyor. Duymamaya çalışıyor, az önceki kokunun kaynağını bulmaya çalışıyorum.Bu kuvvetli kokuyu,çürümüş et ve rutubet kokusunu bile bastıran gül kokusunu arıyorum hala.Sonra deminden beri dikkat etmediğim,nasıl olduysa göremediğim biri ilişiyor gözüme.Bu, evimin yamacından geçerken ağzı kıpır kıpır eden,elleri dua edercesine açılmış gençten bir kadın.Kulak kabartıyorum sesine: Benim gençliğimde mezarlıktan her geçişimde okumayı alışkanlık haline getirdiğim Fatiha’nın ayetleri çarpıyor kulağıma.Buraya geldim geleli kapımı çalan olmadığı için duymadığım “sahiplenilmişlik” duygusunu yaşıyorum ta iliklerime kadar.Sonra kaplıyor evimi o gül kokusu,ferahlıyor, ferahlıyorum.Bana, daimi evimde bu gül kokusunu duyuranı takip ediyorum,mutlu bir tebessümle.O ise devam ediyor yoluna sürekli okuyarak Fatihasını. Sonunda ulaşıyor ziyaret edeceği eve.Kapıyı çalmıyor, sadece dilindeki ayetleri okuyor.O göremiyor ama ben çok rahat görebiliyorum kapısını çaldığı evdeki coşkuyu.Güller arasında,pırıl pırıl bir genç nasıl da sevgiyle gözlüyor ziyaretçisini.Sonra uzatıyor ellerini,dokunmak ister gibi. Kadın ürperir gibi oluyor,çömeliyor evin yanına.Kendine uzanan gizli ellerden habersiz hıçkırıkla karışık bir şeyler okumaya başlıyor.Bunları da tanıyorum.En son bu eve getirilmeden önceki gün mahallede vefat eden teyzeye okumuştum.Yaşlıydı,gözü çoktandır toprağa bakmaktaydı.Çok severdim ama vadesi yetmişti.Yaşlılıkta ölüm ne büyük nimet.Elden ayağa düşmeden vermek son nefesini…Sonra birden sıyrılıyorum bu düşüncemden.Ölüm sadece yaşlıya değil,herkese nimet diyorum kendi kendime.Yeni bir dünyaya açılan kapı,o kapıdan süzülen ışık…Bitiş gibi görünen yeni başlangıç.Doğru atılabilmiş adımların götürdüğü sonsuz mutluluk…En önemlisi de rahmetin tecellisi…Dünyada yaptıklarıma, tonlarca günaha mukabil zerre kadar imanın bile ödül aldığı, affetmenin gazaptan ağır geldiği rahmete eriş. İşte buradayım. Yaptıklarımla değil, sadece rahmetle huzurdayım.Bir diriliş daha var,onu beklemekteyim…..
..

Devamını Oku
Hamdi Oruç

Yaksın beni gül hasret...

O gül peygamber bende gül hasret
Yaksın beni gül hasret

O gül peygamber o gül peygamber
O gül rasul, O gül rasul…
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Şu gönül bağından toplayıp sana,
Sevgimin işareti gül vereyim.
Bu gül yüreğimin aşkıdır cana,
Sevgimin işareti gül vereyim.

Sevdan aşkın ile sardı bedeni,
Sana olan sevdam sanma ki yeni.
..

Devamını Oku
Nizamettin Çelik

Gül en aydınlık umuttur gönlüme
Gül en aydınlık ışıktır günüme
Gül en aydınlık mutluluğum kime ne
Gül en aydınlık yüzümdür benim

Gül en aydınlık yaşam şeklimdir
Gül en aydınlık gönül bekçimdir
..

Devamını Oku
Medine Adıgüzel

Gül aldım
Adım gül
Adım adım bu şehirde gül
En çok sevdiğim hecedir gül
Tek bir aşka giden yolda
Gül bahçelerinden geçilmesine gerek yok
Bütün aşklara bir tek gül yeter.
..

Devamını Oku
Salih Şanlı

Bir haber ver sevdiğimden ey güvercin gül bana
Müjdeler ver neş’e saç gönlüm sevinsin gül bana

Hoş haberler söyle kıldan ince boynum Hak Söz’e
Sen kanat aç gel şu gönlüm hep esîrin gül bana

Mâviliklerden uçup gel aşk muhabbet şevk getir
..

Devamını Oku
İbrahim Çiçek

Gül bahçesindeki dilber;
Bir tanede bana gül ver.
Hep gül alıp; gül satarsın,
Bir tanede bana gül ver.

Gamzendeki kızıl güldür;
Bir defada beni güldür.
..

Devamını Oku
Binali Kılıç

Gönülde yetişen gül bahçesinden,
Ben sana dikensiz gül kopardım yar.
Ahenk te ekledim,bülbül sesinden.
Ben sana dikensiz gül kopardım yar.

Gül dalını diken kocatır diye.
Nazik ellerini incitir diye,
..

Devamını Oku
Ahmet Küçük 3

Bana bir gün ver hediyen olsun
Bana bir gül ver gönülden olsun
Bana bir gül ver, bende bulunsun
Bana bir gül ver.kabrime konsun.

Bana bir gül ver, kırmızı gülden
Bana bir gül ver,Gülen yüzünden
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Gonca gülün hikayesi başkadır,
Gül desteyle şarkı besteyle olur.
Dertli bülbülün nağmesi aşkadır,
Gül desteyle şarkı besteyle olur.

Gül bülbülün aşkından bağa gider,
Bülbül gülün aşkından dağa gider.
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Gül demeti, gül demeti,
Elinde bir gül demeti,
Sabah akşam ağlıyorum,
Bir gün bana gül demedi.
..

Devamını Oku
Tevfik Yaşar Tekeli

G Ü L D E R L E R


Bilmezler çektiğimi harabeye gül derler
Yağmada can sarayım, viraneye gül derler.

Baykuş tüner bacasına ağyarla dost olanın
..

Devamını Oku
Hülvani Baştuğ

Yesevi bağında açmış renk a renk çiçekler
Gülün etrafında toplanmışlar semada eller
Reyhan, çiğdem, nergiz, lale, sümbül
Hepsininde kokusu bir gül kokuyor gül

Ulu bir el tohumları serpmiş esen yele
Gidip düşmüşler ayrı ayrı beldelere
..

Devamını Oku
Şadan Yenişafak

Gül güllerde açıyor
Gül güllerde soluyor
Sevgiliye vuslatta
Güller gülde doğuyor

Gül yolunda gül gönül
Dil susar bülbül gönül
..

Devamını Oku
Gülay Yıldız

Zamanın gerilerinden gelen aksin yansıması her şeyi birden değiştirdi... Gök, mutlu yüzünü çevirdi aniden... O güzel ve büyüleyici kokunun bunlara neden olması çok ilginç değil mi...? Sadece burnunuzdan süzülüyormuş gibi gelen o koku nerelere ulaştı ve neleri açığa çıkardı. Sanki beynimin her zerresinden geçerken yüzünü daha da belirginleştirdi, damarlarımda adım adım ilerlerken bende sana doğru koşmaya başladım. Ve işte sen! ! ! Her zaman mağrur duruşunla karşımdaydın... Bir gülün verebileceği en büyük mutluluğu yaşıyordum. Sonra kokuya alıştı ruhum, yüzün bulanıklaştı.... Hayır! Gitme! ... Beni terk ettiğin zaman gibi acımaya başladı ruhum, ya da yaşattıklarında mı beynimden kalbime süzülmeye başladı tekrar...? Sen geldin o zaman işte aklıma, bedeninde ötesine geçti hayalin... Artık fiili olarak seni hatırlıyordum... Ruhum daralmaya başladı, tıpkı son zamanlarımızdaki gibi... O zaman hatırladım işte, niye yıllardır güllerden uzak olduğumu. Bir gülü andıran teninin bana çektirdikleri, son notunu iliştirdiğin gül... Bunlardı beni senden ve o güzel güllerden uzaklaştıran.... Yaşamın en yaşanılacak yıllarını yaşanmaz hale getiren, gözümden süzülen her damlanın bile hesabını veremezken kendime, insanlarla beni burun buruna getiren senin kokundu şimdi beni bu ruh haline sürükleyen... İçimi tuhaf duygular kapladı, bir arada bulunması imkansız duygular... Nefretle özlem, pişmanlıkla suçluluk... Boğuştum... Seni hatırlamaya başlayalı, gülü koklayalı en fazla 3,4 sn. olmuştu. Tiksindim birden kendimden... İçimdeki şelale kabardı yine, taşmak, bağırmak, ağlamak istedim. Seni her korkudan uzaklaştırmışken neden şimdi, neden şimdi tekrar seni yaşıyorum? Hem de asırlar gibi 3-4 saniyede... Gül... Suçlu Gül... Ve işte o içimi en çok acıtan an... O amansız ve gereksiz panikle koparmaya başladım her yaprağını, sanki acıyan senin canındı. Bunu hissettikçe her yaprağı iki defa kopardım... Elimde sadece gülün yeşil taslağı kalıncaya kadar. Lime lime ettim her bir parçanı, tıpkı gülü paramparça ettiğim gibi... Yo. Sakinleşmedi ruhum... Sonra daha utandım kendimden sana olan nefretim yeryüzünün en nadide parçalarından birini mahvetmeme neden oldu. O zaman anladım beni de mahvedenin sen değil sana duyduğum o yoğun duyguların nefrete dönüşmüş hali olduğunu... Bu daha da canımı acıttı. Bana zarar veren sen değil, bendim... Bir gül, rabbim bir gül nelere sebep oldu! Tereddüt ettim birden bu yoğun fikir dalaşından. Beni yine ben mi sürüklüyordum amansızca istediğim yöne... Bu da seni haklı çıkartmanın, korumanın bir parçası mıydı...? Hayır... Bu gerçeğin ta kendisiydi. Beni yaşayan, bana en yakın olan, bendim. Bu kadar ağır cezaları başkasının bana vermesine izin vermezdim. Üzülmeli miyim yoksa sevinmeli mi? Birden elimde kalan son gülün parçasına gözüm ilişti. Gülü düşündüm. Onun ne suçu vardı ki! Demek ki zaman artık tüm bunların farkına varıp düşünme zamanıydı... Düşünüp gerçekleri görmenin vakti gelmişti. Kendimi sorguladım, büyüdüm, olgunlaştım adeta... Benin sınırlarını hayal ettim. Yoktu sanki. Ben! Beni ürküten bir ben. Ve tüm bunlara neden olan, güzel, mis kokulu, masum, gonca bir gül.... Zamanın bana hediye ettiği bir anın tüm analizi bunlar... Sevginin ve nefretin aynı anda hissedilebildiği o müthiş anatomimin bana sunduğu şanstı adeta... O ani iniş çıkışların ardından dinginleşti ruhum... Yüzüme hafif bir tebessüm hakim oldu... Artık beynimde de kalbimde de hissettiğim bendim...
..

Devamını Oku
Kader Bekmezci

Ve yürek düştü derin bir âh içine… Önce koparıldı, sonra soldu… Bir anda, hiç beklenilmeyen bir anda, buram buram bir dostla, yeniden doğdu…

Sitemi dikeninde, hüznü zarafetinde saklı… Yaprak yaprak açılır yüreği, umudu, inancı, sevgisi, sevdâsı… Toprağın gülen yüzü, bülbülün mâtemi, hüznü… “GÜL” adı… Ömrümün en masum yanı… Yalnızca yaşananı değil dost anılarımın, hem de yaşanacak olanı…

Çok şey sandığım hiçbir şey uğruna yanarken her defasında, yanı başımda bulduğum… Kaç kez yandıysa yüreği, o kadar kavrulduğum… Her fırtınaya kapılışımda, birlikte savrulduğum… “GÜL” adı… Ömrümün en vefâlı yanı… Yalnızca yâreni değil yalnızlığımın, hem de varlığımın aynası…

Her halinde bir işaret, her işarette bir ibret gizleyen… En acı gerçeklere inatla, hep masalsı hayaller büyüten… Tek tek ruhunu yitirse de yaprakları her güz mevsiminde, bir sonraki bahar yeniden doğmaktan hiç vazgeçmeyen… “GÜL” adı… Ömrümün en fedâkâr yanı… Yalnızca sözde değil, hem de özde mânâlı…
..

Devamını Oku
Âşık Enver Gürkani

Açın yurdun her yanından kampanya
Kağızman’dan bana bir gül gönderin
Kafkas dağlarından Mezopotamya
Hakkari’den bana bir gül gönderin

Güneş doğar doğmaz sabah erkenden
Pasın ovasından Palandöken’den
..

Devamını Oku
Seyit Ahmet Polat

GÜL
Gül, gül dedi, bülbül güle, gül ise gülmedi
Gül bülbüle, bülbül güle, yar olmadı gitti
Gül öyle gül ki, çok dertli, gülleri dikensiz
Gittin gideli, güller bile gülmedi sensiz

Güller güler mi? gülleri görmüş bülbül gibi
..

Devamını Oku
Mustafa Benkli

Fâni hayâtın ber-hayâtı Gül ve su
Melodisi oluşur sûzinak gamda
İç mûsikîsiyle dil-şâddır bârânsu
İtminan bularak lâhutî makamda

Bir 'mim' bir 'ha' bir 'mim' ve bir 'dal' gül dalı
Su Gülü pâk eyler Bismillah gül suyu
..

Devamını Oku
Mehmet Fatin Baki

‘Gül üzülsün gonca açulsun, bana sen gül yiter’ (1)
Her tataftan kaygı saçılsın, bana sen gül yeter

Bir hazânî bahçede zambak ile sümbül yeter
Zevk verir gurbetteki hayrânına sen gül yeter.

Dostu mecnûn etmeğe zülfündeki kakül yeter
..

Devamını Oku