Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in ciğerparesi Hz. Fatıma’ya…
Resul-i Kibriya’nın bahçesinin gülüydü
Zikir meclislerinin şakıyan bülbülüydü
Nebi’nin gözbebeği, her kul gibi sınandı
Yüce Yaradan’ına görmüş gibi inandı
Başı secdede iken yüreğini yokladı
Cennetin kokusunu dünyadayken kokladı
Kızgın Arap çölünde hak Nebi’ye vahaydı
Karanlıklara ziya, gönül göğünde ay’dı
Hasan ve Hüseyin’in Cenneti’ydi Fatıma…
Muhammed Mustafa’nın ümmetiydi Fatıma…
Yüreğine yansıttı Ehl-i Beyt’in nurunu
İffet abidesiydi, yaşattı gururunu
Doymadı Ehl-i Beyt’in, görmeye cemalini
Vasfedemez hiçbir söz ruhunun kemalini
Tereddütsüz inandı, teslim oldu hak dine
Mümin kadınlar onu örnek aldı kendine
Anamız saydık onu, müminlerin anası…
Hatice’nin goncası, Ehl-i Beyt’in binası…
Karanlıklara perde, umudun çerağıydı
Resul’ün bekleştiği kutlu Hira Dağı’ydı
Ağır kışları örten, gül yüzlü bir bahardı
Şah-ı Merdan Ali’ye o ne sadık bir yârdı
Yezid’in orduları ekmeği kana bandı
Canlar şehit olunca, kabrinde içi yandı
Bulutlar kadar saftı, gülden mirastı rengi
Ümmet kadınlarında bulunmaz onun dengi
Hayatın baharında sıla yurduna göçtü
Mümine kadınların arkalarında güçtü
Karanlık gecelerin ışığıydı Fatıma! ...
Peygamber-i Zişan’ın âşığıydı Fatıma! ...
İlk Yayın: Somuncu Baba Dergisi/Ağustos 2011
Nihat MalkoçKayıt Tarihi : 28.4.2012 11:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)