Geçmişiyle kaybolup giden insanları,
merak etmişimdir hep.
Sessiz sedasız kendi
kabuklarına çekilenleri.
Kendi iç dünyasına mezar kazıp,
O mezarın içinde nefes
Birazdan hava kararacak.
Bu işe en çok ampul'ü patlamış
o sokak lambası üzülecek.
Çünkü kendini gereksiz hissetmenin
nasıl bir his olduğunu anlatmak istesede
anlatamayacak.
Nöbet bekliyorum gecelerce.
Sabrımdaki seni sınıyor
benimle biliyorum.
Tükenmişliğim yok inanki,
İnancım sonsuz seninle geleceğe.
Umudummu...
Engebeli bir yoldu gittiğim
Yare rastladım o anda
Bakışları lal eder
Gözlerimle konuşurdum
o anlardı beni
Omzumdakini sordu
Anne!!!
Bu küçük bedenimle çırpınmaktan.
Çırpındıkça canımın yanmasından,
çok korkuyorum anne.
Toprak kokusu vardı bedenimde,
Ben çırpındıkça toprak ağlıyordu,
Biraz eskiye gitmeye ne dersiniz.
Çocukluğumuza mesela.
Anne elinden yapılmış,buram buram kokan,sevgi dolu,aşkla oturtulmuş sofralara.
Kahkahaların havada uçuştuğu,bir müzik noktasının sesi gibi kulaklarımızda yankılanan,melodi gibi değil miydi.
Sabah kalktığımız ilk anda,
sarmazmıydı baba özlemi.
Bu dünyaya
Bağıra çağıra
isyanlarım var benim.
Verilmiş sözlerim,
Ettiğim eminlerim var benim.
Elimden alınmış hayallerim,
Saat gecenin üçü.
Ve ben yine hırçın,
Yine uykusuz gecelerimin tam
ortasındayım.
Özlemin ağır bastı yine.
Ve zemheriyi yaşıyor yüreğim.
Sen beni hangi dilde sevdin sevgili.
Seni gökyüzüm bildim.
Gecemi aydınlatan yıldızlara
emanet ettim.
Sen ise hangi tutamadığım yıldızla,
kaydın gittin ellerimden.
Bugün gözlerim sensiz açıldı yine.
Suretin yok artık gün doğumlarında.
Anlatamadım'ki sana
Sana olan özlemimi.
Yaşıyormuyum
yoksa yaşan bir ölümüyüm bu hayatta.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!