Yoğun yalnızlık yine odada yüzüme çarpmaya başlamıştı, bu evde bilmediğim bir enerji olmalıydı; yoksa durduk yerde sürekli bu ruh hali aklıma ve içime başka türlü çöreklenemezdi.Eskitilmiş boyalı mobilyalar, yerdeki kırmızı ve mavinin değiş tonundaki kilim,120watt çıkışlı hopörlörler ve içinde oldukları küp, panjurların tam olarak pembe olmasada yakın tondaki rengi, ışık kapatıldıktan sonra tavanda yanmaya devam eden sunii yıldızlar, ince belli bardaklar, meksika’lıların şapkalarını andıran lamba, herşey benim zevk ve isteğim doğrultusunda edinilmiş eşyalardı.Eşyanın tabiatına aykırı lafı benim evim için çok abes bir tabir olurdu.Müzik setindeki çalan müzik bile bir aşk ve ayrılığı ifade ediyordu ve delirircesine efkarlanıyordum.İyi ama ben böyle büyük bir aşk yada ayrılık yaşamamıştım ki! ! Eee bu üzüntüde nerden çıkmıştı, niye böyle tipik bir şarkı beni efkarlandırıyordu.Kendimi bilmesem arabeskçi diyen ilk ben olurdum kendime.
Birşeyler yapmalıydım, kalktım pencereyi açtım.Derin bir nefes temiz hava doldurmalıydım bronşlarıma.Bunda bile çelişkiye düştüğümü pencereyi açtığımda gördüm.Elimde canımın istemediğini bildiğim halde bir alışkanlık olan sigaranın yandığını farkettim.
Olsun ne zararı var sadece bitene kadar durur dedim kendime.Kafamı pervazdan çıkarıp agzımı sıkıca kapatıp burun deliklerimin içini yakarcasına bir nefes aldım.
Olamaz böyle şey bu gece herşey kötü olmak mı zorunda? Aldığım nefese alt kattan gelen anason kokusuda eklenmişti.Bu meret içki bazen ne kadar çekici kokabiliyordu.Resmen agzım sulandı.Terliklerimi yerde sürüyerek hızlı adımlarla mutfaga gittim.Rakı içmenin bile felsefesini yapan uyuzlara inat kadehe ilk önce iki buz attım ardından su ekleyip en sona da rakıyı koydum bardağa.Yaptığım hinlik hoşuma gitti.Arasıra böyle marjinal tutumlar sergilemeliyim diye düşündüm.Dolabı açıp aliminiyum folyo ile kapatılmış içinde kaşar peynir oldugunu bildiğim tabağı da ekledim bardağın yanına.folyoyu tek hamlede buruşturdum, buruşturma anında bu peyniri bitirmem gerektiğinide düşündüm.Çüşşş dedim aklımdan geçenleri o kısa çizgi olarak adlandırılan”an” da yakalayabiliyordum.Rakı kadehi ve bardakla açık olan pervazın önüne gelmiştim bile.DIŞARIDA CANLILIK BELİRTİSİ OLARAK HİÇBİR ŞEYYOKTU.Köşede yanan feri sönmüş sokak lambasından başka.”içimde sokak lambası yalnızlığı”diyen hasta ruhlu şair de gelmese düşüce kıvrımlarıma çok ayıp olurdu.Ve o da ayıp etmeyiverdi.
Bu duruma bir son vermeli ve birine aşık olmalıydım.Ve olmayan bir sevgiye duyulan hüzünden de kurtulmuş olacaktım.Bu durum bir şekilde vücut bulmuş olurdu.
Extra biri olması lazım değildi, sıradan öpüşse tatmin saglayacak kadar sex bilse, abartılı olmasa da biraz hassas olsa yeterli olurdu.
Ama anlamlı bakmalıydı.Boş boş ve içi yanmayan bir göz olmamalıydı.İfade edecek bir erk olmalıydı yani.Rakıyı agzıma götürüken karar verdim 2 fırt ta hayatına son vermeliydim bu bardağın.İlk çekişte üçte ikisi gitmişti, anlaşılan düşündüğümü yapabilecektim rakı konusunda.Eee o halde bu aşk olayını da çözerdim ben.Tamam karar verdim en kısa zamanda aşık olmalıydım.
Kaşar da resmen plastik tadı vardı, fiziksel olarak bile lastiksel özellikleri.Olayı ironik hale getirip, aferin adamlara plastik tadına da elastikiyet katılmasa anlamsız olurdu.onlarda katmıştı.
Tabakta geri kalan peynir partiküllerini 4. Kattan aşağıya boca ederken yanına sigarayıda iliştirdim.En kötü ihtimalle birkaç saat sonra kediler na-hoş görüntüyü ortadan kaldırırlar.İzmaritse nasıl olsa araziye uyardı.
Ne kadar çok ilişkilendiriyordum herşeyi birbiri ile.
Yatak odasına geçtim.koyu lacivert nevresimimin altına girdiğimde uykum geleceğini biliyordum.
Kötü enerjinin dağıldığını farkettim.Tamam işte aşık olmalıydım ben.
Sabah Bionik bir ses çınlamaya başladı, gözümü bile açmadan elimi uzatıp kapattım.lanet olsun diger saati yine ulaşamayacağım yere koydugumu hatırladım 2 dakika sonra o da çalacaktı.Yeni kararlarla başladığım sabahı bozmamak için 2. Bir bionik ses çıkma ihtimalini ortadan kaldırdım.Yüzümü yıkayıp dişimi fırçaladıktan sonra yüzümü makyaj baglamında çiziktirdim.Bugün siyah elbisemi giymeliyim, siyah çorap, siyah kaban, tabiikii siyah ayakkabı.
Kapıyı çektikten sonra 2. tık sesini de duydup anahtarı çıkardım.Yola geldiğimde küçük küçük parke taşların akşam yagan yağmurdan sonra üzerine bastığımda hangisinin kıyafetimi katledeceğini bildiğim için yürüşüşümde bir ağırlaştırma yapmam gerekmiyordu. Kaldırımın tam ortasından yürüme lüksüm de vardı bugün.Boş olan kaldırımda yürümek ayrı bir hoşyukmuş diye düşündüm.
Kendim ve düşüncelerimle yürürken adımlarımın rutin hızını yavaşlatmaya karar verdigimde sendeleyip dizimin üzerine yere yığıldım.
Çocukluğumdaki gibi bir yanma olunca, dizimin sıyrıldığını anladım.Doğrulup kalkma hamlemde kolumda yabancı bir ağırlık hissetim.
-Bayan birşeyiniz yok ya?
Diye bir sesle sağa döndüğümde, benimle aynı yaşlarda saçının siyah renginin gözüne yansıması gibi siyah gözlü genci farkettim.Hoş bir çocuğa benziyordu ama dinciler gibi ince bıyığı hiçte şık durmuyordu yüzünde.
Teşekkür ederim dedim.
-Bayan birşeyiniz yok ya, isterseniz gelin dükkanda biraz dinlenin
Bütün düşüp karizmayı çizdirenler gibi, hayır birşeyim yok deyip olay mahallinden uzaklaşayım diye düşündüm.
Gence dayanarak ayaga kalkmak için hamle yaptığımda, saçlarının kokusunu hissettim, düz siyeh saçlarından, tanıdığım ama çıkaramadığım çok hoşuma giden kokuyu farkettim.Bütün herşey o anda durdu.Hippnoz edilen denekler gibi tüm kontrolü kaybettiğimi anladım.Bu kokuda neyin nesiydi.fevrim döndü.Otokontrol sistemim temelinden dinamitlenmiş herşeyi kabul edeceğimi anlamıştım.Hiç ses çıkarmayarak gizlice evet mukavelesine imzayı atmış oldum.
Hemen 3 metre ileride kaldırımdan bir metre kadar yüksekteki dükkanına doğru yöneldik.Vitrininde onlarca ışıklı büyüklü küçüklü lambalar vardı, biraz dikkatli bakınca en azından 2 haftadır temizlenmediğini ve tozların yoğunluk kazandığını farkettim.İçeri hızlı adımlarla gidip bir sandalyeyi ben içeri girmek üzereyken yerine getirdi.Oturdum, dizim acıyordu ama acıdan çok aklımda o koku ve nerden tanıdığım geliyordu.
-Çay içermisiniz?
Mümkünse dedim, ilginç bir güç dediği herşeye onay verme zorunluluğu getiriyordu bana.
..........
..........
Kayıt Tarihi : 12.7.2003 14:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!