Yine efkar bastı bu akşam.
Ne yapsam ne etsem bilmem ki,
Ayaklarıma binip,
Dağa mı çıksam,
Başımı alıp,
Yalnızlık diyarına mı gitsem?
Gitmeliyim bir tarafa.
Ama yanıma kalem kağıt almalıyım,
Bir mendil bir de gül almalıyım.
Başka hiç kimse,
Hiç bir şey istemem.
Mendile bakar, gülü koklarım.
Ağlarım gülü koklarken,
Mendille,
Silerim göz yaşlarımı,
Mendili gülün üstüne serer,
Kuruturum yağmurun altında,
Eğri, eğri
İnce, ince yağmurun.
Tekrar bakarım güle,
Islatır kuruturum yağmurun altında.
Sonra bir cıgara yakar,
Zerresini bile israf etmeden,
Doldururum dumanları
Yanan ciğerime.
Duman yanık, ciğer yanık, ben yanık.
Kalemle konuşurum,
Emirler veririm kaleme,
Yaz bunları derim.
Uzaktan bir ses gelir kulağıma.
Öyle yanık, öyle içten ki;
Körükler içimdeki yangını,
Derinden... derinden.
Dinlerim bu sesi,
Gönülden... gönülden.
“Urfanın etrafı dumanlı dağlar,
Ciğerim yanıyor gözlerim ağlar,
Benim zalım derdim cihanı dağlar.
Gezme ceylan bu dağlarda
Seni avlarlar
Anandan babandan yardan
Ayrı koyarlar.”
Kendimi buluyorum bu seste,
Bu sözde kendimi buluyorum.
Güle bakıp ağlıyor,
Siliyorum mendille göz yaşlarımı,
Güle seriyor kurutuyorum.
Akıp giden zaman içinde...
21.MART.2001
Kayıt Tarihi : 25.10.2006 02:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!