Destan, seninle yazıldı şanlı tarihe.
Kahramanlıklar duyruldu, seninle âleme.
Çeşmenden, oluk oluk barış aktı sinelere.
Gölgende, medeniyet öğrendi dünya, ey İstanbul!
Ruhlara, köpürüp duran heyecan salar ismin.
Uzun zamandır gözünde tütüyordun Fatih’in,
Demet demet güllerle karşılandı fethin,
Ocağında, insanlık kemâle erdi, ey İstanbul!
Tarifi imkânsız bir bestesin gönüllerde
Her seyahat tutkuya dönüşür yüreklerde
Bu diyar liyakat kazandı taşıdığı yükle
Mukaddes emanetler, sana emanet, ey İstanbul!
Vicdanlarda hep makes buldu dostluğun,
Boynu büküklere ilaç oldu soluğun,
Damaklarda tadı kaldı o tertemiz suyun,
Misafirler, senden hep memnun ayrıldı, ey İstanbul!
Toprağında yağan yağmurda ıslanmak ne güzel,
Boğazda insanlar kendini hisseder özel,
Ezelden ebede üzerinde manevi bir el,
Eli kalem tutanların şiiri sensin, ey İstanbul!
Hoşgörü ve diyaloğun merkezindeki şehirsin,
Aydınlatır medeniyetleri ilim ve irfan güneşin,
Ufkunda belirir benzersiz eserlerin,
Öpülecek alın sadece sendedir, ey İstanbul!
Nasıl da yakışıyor sana ay yıldızlı bayrak!
Yeşerttiğin nesiller tertemiz ve berrak.
Üzerinde sadece temizler yürüyebilir ancak,
Eli kınalı şehitlerin memleketisin, ey İstanbul!
Bahar çiçekleri bir başka açar sende,
Hicranlı bağırlar şenlenir ikliminde,
Hayranlığım mayandaki cevherde,
Mimar Sinan’ın diktiği kentsin, ey İstanbul!
Adın nam salar, geçmişin haşyet,
Hayalleri süslersin, bana sevgini lütfet,
Ele geçirmek isteyenler boşuna çeker külfet,
Mehmet Akif’in dilinde duasın, ey İstanbul!
Bahçelerin pırıl pırıl, güller açar ahenkle,
Ecdadımız bırakmış bize muazzam bir kütüphane,
Kitapların hepsi tüllenir şefkatle,
Kardeşlik duyguları seninle demlendi, ey İstanbul!
Varlığın sımsıcak bir yuva oldu bize,
Cihan imparatorluğunla çirkinlikler geldi dize,
Renkler, diller ve dinler yaşadı huzuru çemberinde,
Çağ açıp, çağ kapatan şehirsin, ey İstanbul!
Hep sende vardı göz kamaştıran ihtişam,
Bülbüller ötüyordu, gönüllerde bayram,
Çam ağaçların mis koku salar her akşam,
Kültürden sanata örnek şehirsin ey İstanbul!
Gelinliğin hala dupduru ve bembeyaz,
Ruhlar mest olur, sana bu iltifat az,
Büyüleyen güzelliklerle geçer her yaz,
Eskimeyen hep yeni kalan şehirsin ey İstanbul!
Merhamet vakıf şahsiyetinle tacını giydi.
Aşk ve muhabbetin kaynağı sendeydi.
Ezâ ve cefâ cehaletten başka bir şey değildi.
Kitabında evrensel değerler yazıyordu ey İstanbul!
Sabah aydınlığın gözlere nur saçar,
Sultanahmet, Ayasofya eski günleri arar,
Minarelerin geceleri yıldız gibi parlar,
Dillerde bir yanık türküsün ey İstanbul!
Sen olamazdın dünyada ikiz.
Özgürlüğün seni kılar aziz.
Yiğidim! Gurbet çekilmiyor sensiz.
Önden giden şehir sensin ey İstanbul!
Kimse bu rüyadan uyanmak istemeyecek,
Hayır, bu rüya değil hepsi gerçek,
Seninle karanlıklar tarihe gömülecek,
Milyonları arkandan koşturan şehirsin ey İstanbul!
Bizimkisi ne saman alevi sevda ne fantezi,
Kalbimiz soluk aldıkça bu memleketi,
Fevkalade kararlılıkla koruyacağız seni.
Mahşere kadar emanetimsin ey İstanbul!
MURAT ÇAVDAR
Murat ÇavdarKayıt Tarihi : 6.4.2010 09:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!