Belki bilmezsin çaya şeker attığımı,
Kaç şeker attığımı da ,
Demli çay sevdiğimi de bilmezsin belki.
Bırakamadım şekeri ,
Sigara içmedim ama şekersiz içemedim çayımı...
Çok denedim olmadı...
Ne kaleme elim gidiyor ne de
sözcüklerim dudaklarımdan akıyor...
Ne isyan edebiliyorum sensizliğe, ne de
hasretini haykırabiliyorum yalnızlığa...
Gözlerim çoktan düşmüş karanlık bir boşluğa...
İçimde bir çocuk ağlıyor biliyor musun.
Susturamiyorum avutamiyorum
Bütün maharetimi konusturuyorum oysa.en güzel masallari anlatıyorum,
En boyalı şekerden , gokkkusagi balondan , kaf dağlarında uçan kuşlardan , çeşit çeşit oyuncaklardan , kanmiyor.
İçimde bir çocuk agliyor.
Görmüyorsun.
Sevdiğim ,
Dünyaya en yakın yıldızın ışığı bize dört yılda ulaşır. Yani biz gece gökyüzüne baktığımızda dört yıl önceki halini görürüz onun. Belki çoktan kayıp gitmistir ama o kadar güzeldir ki , ışığını gördüğümüz için hala orada sanarız. Birini sevmek gibi...
Belki çoktan terk etmiştir bizi. Belki çoktan gitmiştir dünyamızdan o kişi. Ama o kadar güzeldir ki içimizde hissettiğimiz için hala orada sanariz..
Ve onun parıldayan ışıltısına saatlerce bakarız.
Unutulmuyor.
Unuttum sanma çocuk.
Ne kaşının karasını ne kirpiklerinin hüznünü.
Gözyaşlarının sesini duyumsuyorum.
Her bir damla kezzap gibi yüreğime damlıyor.
Unutmadım çocuk tıpkı söz verdiğim gibi hala içimdesin en derinlerimde...
Bir podyumdayım yürüyorum tüm gözler üzerimde ama ben bir fotoğraf karesi olamıyorum o fotoğrafta arka planda flu çıkmış herhangi biri oluyorum. Bir yabancı...
Nereye gittiği belli olmayan , fotoğrafı çekenin bile fark etmediği o silik renkli görüntü...
Zifiri karanlıkta yürüyorum, el yordamiyla duvarlara dokunarak ışığı bulmaya çalışıyorum, bir yerlere çarpmamak için temkinli adımlar atıyorum , sonra aniden açılıyor ışık, ve ben karanlıkta çok yanlış yerde olduğumu anlıyorum...
Karanlıkta indigim basamakların bittiğini ; son basamağı boşluğa bastığımda ve korktugumda anlıyorum...
Yağmur yagiyor ,
Ağustos üstelik
Güneşin pırıl pırıl döküldüğü , kavurucu ateşin saçlarımızı yakacagi günler
Uzun kollu yalnızlıklarımı giymis,
Balkon penceremde , melankoni dolu sokaklari
İzlerken buluyorum kendimi.
Koynuma pusu düşmüş gecenin
Zamanın zamansızlığına isyanım bugün.
Sensizliğin sessizliğinde,
Boğazıma düğümlenmiş zehir zemberek hasretin vururken;
çırılçıplak ayaklarımla sırılsıklamım yağmurlarında.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!