hani bir kız vardı küçücüktü elleri
neşeyle çiçek toplardı bahar gelince kırlardan
kuzukulak toplardı,
mayhoşluğundan yüzü buruşurdu da
yine şen kahkahalar atardı delicesine
hani bir kedisi vardı miniminnacık
adını yaramaz koymuştu kendi gibi
hep ağladığında ona sarılır anlatırdı da derdini
anlardı kedisi onu, mırıldardı sürtünerek
bir anneler günüydü onu ölü bulduğunda bahçede
ve ilk kez bir mezara çiçek koydu o gün gözyaşlarıyla
hani guguk kuşları öterdi okula giderken sabahları
Abdurrahman’ın atları erkenden gelirdi otlamaya
Ve hep geç kalırdı seyrederken onları
Ayakları çamur içinde bir küçük kız
Elleri buz kesmiş sabah soğuğundan
Duydum ki hala üşüyormuş hayat yollarında
hani çok ağlamıştı ablası hasta olduğunda
öğretmeni bile susturamamıştı günlerce
hatta Kezban bebeği bile kıskanmamıştı ablasından
ve annesinin aldığı oyuncak gözlüğü
yeter ki iyileşsindi ablası
yine tutsaydı küçük,üşümüş ellerinden
çıksalardı beraber babannelerinin incir ağacına
bir eylül yağmuru onları neşeyle ıslatırken
hani çok sevdiği minicik evinden taşınmışlardı da
hüzünle bakmıştı bahçede bıraktığı mezara
son kez solmuş çiçekleri tazeledi giderken
ve incir ağacına çıkıp doyasıya ağlamıştı,
artık kocaman yeni evinde boğulurken
düşlerinde nefes almaya başlamıştı eski minicik evinde
hani bir gün büyüdün demişlerdi
farkında olmamıştı akıp giden zamanın
koşup aynaya bakmıştı ya hemen
ve kendiyle tanışmıştı, büyümüş kendiyle
zamanla anladı ki yaptıramıyordu artık
küçük kıza yaptırdığı yaramazlıkları
çok mutsuz oldu ve gülmeyi unuttu gözleri
uçak seslerine de bakmıyordu artık
çünkü gelmişti gurbetteki babası
hiç küçük kızın babası gibi değildi
heyecanla her hafta mektup yazdığı
çiçeklerle, kuşlarla sayfaları süslediği.
Eski şarkılar da çalmıyordu radyolarda
Anlatamıyordu hergece çingene kızın masalını
Çoktan göçüp gitmiş ayninesi mavi gözleriyle
Hani bir kadın vardı dimdik, gururlu
Bir gün güneş kamaştırmıştı görmez olmuştu önünü
Fark edemedi çarptığını kalbini bir kayaya
Parçalanmadan önce
Eğildi toplamak için bir bir kırıkları
Nafile,yapıştıramadı yıllar geçsede
Rafa kaldırdığı gülümsemesini aradı kadın
Tozlanmış hatıraların arasından
Evet, buldu.
Temizlemesi için bir şaire verdi dizelerle
Sabırla bekledi bekledi
Biliyordu küçük kızın dudakları olmayacaktı ama
Büyük bir kadına yakışacaktı bu gülümseme
Kalbini yokladı, heyecanla atıyordu
Ellerinin sıcaklığını hissetti göğsünde
Üşümüyorlardu artık
Aldı, taktı tamir edilen dudaklarını
Artık gülümsüyordu kadın kapkara gecelere
Çünkü biliyordu ki artık
Küçük kız girecekti hergün düşlerine…
………………………………….
Hani bir kadın vardı gülmeyi unutmuş
Gül artık! ..Gül yine! ..
02/10/2006
Ayten KarakaşKayıt Tarihi : 2.10.2006 01:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
sadece bir hayal şimdi geçmiş mutluluğun resmi gülümserken tuvallerde
TÜM YORUMLAR (1)