Kara çocuk bir ses duyarak uyandı. Yattığı yerde dikkat kesildi, bu ses nereden geliyordu. Aynı sesi duyunca sabah ezanının okunduğunu anladı. Esneyerek ve gerinerek yataktan kalktı. Tuvalete gitti. Abdest aldı, giyinmeye üşendiği için namazı evde kıldı pencerenin önüne oturdu. Dışarıyı seyre daldı.
Şafak vakti yavaş yavaş güne dönüyor her taraf aydınlanıyordu. Bahçedeki patlak çiçekleri beyaz beyaz görünmeye başlamışlardı. Kiraz ağacı gelin dibi bembeyazdı. Erikte renklerin her türlüsü vardı sanki. Kuşlar o daldan o dala ara kesme oynuyorlardı. Sesleri ortalığı çınlatıyordu.
-Guuk guguk guuk guguk
-duk guk duk guk
Bu sesi her duyduğunda ürperirdi Kara Çocuk. Guguk sesi hep derinden gelir gibiydi, sanki bir haber verecek gibi. Pencereyi açtı sesin geldiği yöne baktı ama kuşu göremedi. Guguk kuşundan erken kalkmıştı. Guguk kuşu erken öter. Bir hurafeye göre insan uyurken guguk kuşu öterse o yıl işler ters giderdi çünkü…
Tanrı guguk kuşunu asalak mı diyelim akıllı mı diyelim, tembel mi öyle yaratmış. Bununda bir hikmeti vardır elbet. Guguk kuşu , göçmen bir kuştur. Yumurtlama zamanı gelince diğer kuşları gözetler. Yuvadan ayrılan kuşun yuvasına gider yumurtasını bırakır, kuşun yumurtalarından bir tanesini yuvadan atar. Yumurtayı fark etmeyen kuş yavruları çıkarmak için kuluçkaya yatar. İlk önce yumurtadan çıkan guguk kuşu yavrusu yuvada ne varsa atıp yuvayı temizler ve yalnız kendisi kalır. Kuş bu yavruyu besler , büyüyünce bile besleyeceğim diye çırpınır.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,