Guguk Kuşu
Bir guguk kuşu oturdu evin hemen kuzeyindeki huş ağacına ve başladı guguklamaya. O kadar yüksekti ki sesi, ilk önce guguk kuşu taklidi yapan bir opera sanatçısı olduğunu sandım. Şaşırarak gördüm kuşu. Kuyruk tüyleri, bir tulumbanın kolu gibi, her bir tonda yukarı ve aşağı hareket etti. Ayakları bitişik olarak hopladı kuş, döndü ve dünyanın tüm köşelerine doğru çığlık attı. Sonra havalandı ve hafifçe söylenerek uçtu evin üzerinde ve batıya doğru uzağa gitti... Yaz ihtiyarlıyor ve her şey tek bir kederli hışırtıyla birlikte akıyor. Cuculus canorus geri dönüyor tropik bölgelere. İsveç'teki zamanı bitmek üzere. Çok da uzun değildi bu zaman! Aslında, guguk kuşu Zaire vatandaşı. . . Artık seyahat etmekten pek hoşlanmıyorum. Ama seyahat ziyaret ediyor beni. Şimdi, giderek daha da sıkıştığım bir köşede büyür yaş halkaları, ki okuma gözlüklerine de ihtiyacım var burada. Her zaman dayanabileceğimizden çok daha fazlası olur! Şaşılacak bir şey yok bunda. Bu düşünceler, Susi ve Chuma'nın Livingstone'un mumyasını Afrika boyunca taşıması misali, beni sadık bir şekilde taşıyor.
[HÜZÜN GONDOLU’ndan (1996)]
Tomas Tranströmer (1931-2015, İsveç)
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta