Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Yüce kitabımız bu ruh halimizi şöyle anlatır: “Sizin hoşunuza gitmeyen öyle şeyler vardır ki, onlar hakkınızda hayır olabilir. Yine hoşlandığınız öyle şeyler vardır ki, hakkınızda şer olabilir. İşin hakikatini Allah bilir, hâlbuki siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216 meali)
İŞTE YİĞİT BULUT'UN AÇIKLADIĞI RAPORDAN KORKUNÇ DETAYLAR:
-Türkiye 2009 başı itibariyle özellikle IMF ile ilişkisinin kesilmesiyle kontrol edilemez bir noktaya kaymış, belirlenen yeni hedefler ve alınacak önlemler doğrultusunda uygulanabilecek senaryolarda yer alacak paramiliter ve sivil unsurların yeniden gözden geçirilmesi zorunlu hale gelmiştir.
-Son 300 yıldır hiçbir İslam ülkesinin etkin ve aktif olmasına izin vermeyen emperyakl strateji Türkiye'nin de bu insiyatifi ele geçirmesine asla izin veremez.
-Türkiye'nin bu çıkışı ve durdurulmadığı takdirde bu gidişatı küresel emperyal denklemi bozacağı gibi varlıkları tamamen emperyal odaklarımız tarafından yönetilen İslam ülkelerini akıllarında olmayan yeni bir bağımsızlık yoluna itebilir.
-Bu gidişat varlıklarımız ve etki alanlarımız için bütün denklerimizin yeniden tanımlanması anlamını taşıdığı gibi dünya denklemi açısından da kabul edilemez.
-Bu çalışmada kullanılacak kriterler Güney Amerika ülkelerinde dikkate alınan kriterlerden farklı olup Ortadoğu ve Türkiye databeseleri dikkate alınmalıdır.
YAPILMASI GEREKENLER 1. ETAP
1- Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve siyasi bağımsızlığı rahatsız edici olup emperyal çıkarlarımız için kabul edilemez bir dayatmaya dönüşebilir.
2- Ekonomik üstünlük, özellikle petrol ve gaz arzına ulaşımdaki üstünlük oluşabilecek bir bağımsızlık bilinciyle birleşirse özellikle kısa ve orta vadede çok ciddi sorunlar yaratacaktır.
3- Bu bağlamda varolan iktidarın 10. yılına girmeden sonlandırılması, ekonomik ve siyasi bağımsızlık bilincinin kamuoyunda itibarsızlaştırılması ve özellikle beraber çalıştığımız sivil unsurların güçlü hale getirilmesi gerekmektedir.
2. ETAP
1- Emperyal çıkarlarımızla ortak hareket edecek iç sermaye gruplarıyla (İsimleri de yazıyor) X,Y ve Z ülkeleriyle varlıkları da dikkate alınarak yeni imtiyazlar sağlanması ve bağlılıkları orada uğrayabilecekleri zararın fazlasıyla telafisi ve yeni avantajlar sağlanarak artırılması sermaye piyasası endeksi içerisinde endeks ağırlığını oluşturan hisse senetlerindeki küresel fonlarımızın aracılığıyla varlık toplanılması ve artırılması...
2- Kamuoyu önünde zamanı geldiğinde uyandırılmak üzere güçlü figürler yaratılması veya varolanlarla işbirliği imkanının araştırılması ve kesinlikle sağlanması, beraber çalışılacak kamuoyu figürlerinin internet ve sosyal medya varlıklarının etki alanlarının güçlendirilmesi, gerekirse bunun için yazılımlar kullanılması...
3- İşbirliği yapılan medya kuruluşlarıyla sivil toplum görünümlü olağanüstü hal senaryolarının yeniden gözden geçirilmesi ve iliştirilmiş medya mensuplarıyla fiziki temasın artırılması...
4- İşbirliği yapmayan güçlü figürlerin kazanılması; kazanılamaması durumunda özellikle kurumlarına ihtiyaç varsa kurumların başındaki isimlerin itibarsızlaştırılarak yerine işbirliği yapacak ve ya çeşitli unsurlarla kontrol edilebilecek isimlerin getirilmesi...
ETAP 3 / AKSİYON
1- Toplumun sinir uçları tespit edilerek oluşabilecek çatışmaların önceden rapor edilmesi...
2- Bu çatışma potansiyelleri üzerinden uyuyan hücrelerin herekete geçirilmesi...
3- Çatışma dinaminiği körükleyecek dezenformasyonun sağlanması...
4- Operasyonlar başladıktan sonra devlet ile hükümet; hükümet ile güvenlik güçleri arasında psikolojik duvarların oluşturulması...
5- Operasyonlara karşı operasyonları yürütenlerin itibarsızlaştırılması...
6- Kamuoyunda güçlü figürler tarafından güvenlik güçlerine hükümetin emirlerine uymayın çağrısının yaptırılması...
Erbab-ı kalemde halden şikâyet yeni değildir. Bu şikayetlerin son zamanlarda daha da arttığını gözlemliyorum.
Haset, kin, fitne fesat sanki ilk insandan beri var olmayıp nev icat tarzında bir yakınma hali mevcut.
Dehrden şikâyet hep ola gelmiştir.
Nef’i,
“Ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil.”
Derken bile babası da dahil yekdiğerini bilme insafından uzak herkesi hiciv etmişti. Şikâyetlerinde haklı da olsa halkı şikâyetinden Hakk’ın belasına uğramaktan kurtulamadı.
Şikâyet duygumuzu gayra çevirince her şeyde itiraz edici bir nokta buluruz. Bu duygumuzu afaka değil de enfüs alemimize yönlendirince dış alemde şikâyet edilecek bir halin kalmadığını görürüz.
Hiçbirimiz kimse için vekil kılınmadık. Şikâyet duygumuz, nefsimizden şikâyet etmemiz içindir. Durum zıddı olunca şikâyet ettiğimiz kadar şikâyete maruz kalıp üzülmekteyiz. Şikâyetçilik bizdeki kötü ahlakları da açığa çıkarmaktadır. Etrafı tahkik, tenkit, su-i zan, su-i tevil, acabalar, gıybet gibi bilumum kötü ahlaka kapı açmaktadır.
Hal u alemin en karanlık, en sorunlu zamanlarında halden şikâyet etmeyip nefsinden şikâyet ederek hitaplarına “Ey nefsim! ” diye başlayan Bediüzzaman Hazretleri gayra değil kendine bakmayı öğretir bizlere.
Kendimizi değiştiremediğimiz sürece şikâyetlerimizle başkasını değiştiremediğimiz gibi şikâyetlerimiz aksülamelle karşılık görürken bize de mutsuzluk, bedbinlik ve ümitsizlik olarak döner.
Başkasını şikâyet hal-i nefistir. Nefis başkalarını göstererek kendisini gizlemeyi sever. Nefis olumsuzluklara iyi bir aynadır. Eğer kendimizde bir ilerleme kayıt edemiyorsak başkasında gördüğümüz yanlışlar hemen nefis aynamıza düşer. Nefsimiz şikayet ile feverana başlar. Eğer manevi seyr ü sülukumuzu her an yapabiliyorsak başkasında gördüğümüz olumsuz haller nefsimize değil kalp aynamıza düşer. Orada acıma ile, şefkat ile, duayla karşılık görür. Onun düzelmesi için ettiğimiz hal ve kal yaklaşımlarımızın bize dönüşümü ise gayrdan şikâyet değil nefs-i halden şikâyet olur.
Şikâyet ettiğimiz kadar hayatımızda şikâyete maruz kaldığımız gibi merhamet ettiğimiz kadar da merhametle muamele görürüz.
Nefs-i halinden şikayet etmeyen halktan ve ahval ü alemden şikâyet eder. Halktan şikâyet eden hiçbir şeyi değiştiremez ama, nefsinden şikâyet eden hal-i alemi değiştirir.