Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Aşk ve Dua
Biliyor musun Issız dağlarda açan ve koklayacak insanlara hasret kalan güller gibi geçiyordu hayatım. İçimde uçuşan binlerce kelebeğin kanatlarında gökkuşağını görmen için geçtiğim köprülerden geçmeli çektiğim çileleri çekmelisini dostum.. sana dost diyorsam sebebi var. Dost deyince yüreğimin en müstesna yerinde bir çiçek filizlenir ve hatıralarım en gerçekçi yüzünü gösterir bana. Ben maskeli insanları sildim defterimden. Olsun yalnızlık da hoştur.. geceye ve yalnızlığa alıştırırsan kendini kendini beğenmiş insanlardan kaçarsın. Ve dua üç öğün aşın ekmeğin ve hatta aşkın olur aşkın. Seni dünyaya bağlayan en güçlü bir bağ olur. Bunu yaşarsın. Az konuşur az uyur az yer çok düşünür çok okursun. Bunu sıra dışı olmayanlar bilemez. Belki sen de bilemezsin. Sana dostum diyorsam bilmelisin. Bunca insanlardan süzülüp bana gelmişsen en sevecen en riyâsız ve en içten yüzünle. Kuşları kıskandıracak bir edayla bana sitem edişini...... neyse her şeyi söyletme bana.. Aşk ve dua iç içedir. Nefret ve beddua da. Her zaman aşk duaya tekabül eder. Ve en yüksek makamdadır. Aşkla nefret duayla beddua barışmaz zinhar... Kabil Habili nasıl da çekememişti. Allah kurbanlar istemişti onlardan. Habil cömertçe davranıp sürüsü içinde en ehil hayvanı Allaha adarken Kabil sadece birkaç zayıf buğday başağını eline alıp Allaha adamıştı. Allah Habilin kurbanın kabul edince Kabil Habili katletti. İşte bu duanın kabul edilmeyip gerisin geri dönmesiydi. Ve korkunç olanı da İlahi aşkın kaybolmasıydı. Duası kabul olmayan bir kul olmak her zaman korkutur beni. Dua hayatın akışını değiştiren sır. Bir gün beni terk etti sevgilim. O zaman asıl sevginin Allaha ait olduğuna inandım. Hz. İbrahim aklıma geldi. “Fani olanı istemem..” diyordu Peygamber. O söz bana güç verdi ve fanilerin ardından gitmek bana göre değildi. Hz. İbrahim gibi baki bir aşkın peşinde gitmeliydim. Ama nasıl Nerden başlayacağım da bilemiyordum. Elimden tutan yoktu ve anlayacağın yapayalnızdım bir sürü insan içinde.... Yalnız ve kimsesiz yaşadığım gurbet gecelerinde yatağa uzanınca uç uca eklediğim hayallerimle mutlu olur bir çocuk gibi gülümseyerek uyurdum. Anam yoktu yanımda. Yorganım ve ben vardım bir de umutlarım hatıralarım ve kendi kendime yazdığım aşk şiirleri. İnsan sevdiğinden kopunca yahut en basit bir şeyde terk edince sevgilim gerçek sevgiliye yönelmek için bir kıvılcım tutuşturmaya yetiyordu ruhumu... Gerçek sevgiliye.. Allaha..... Ve dua beni ayakta tutan tek iksir. Artık ne güzel kızlar ilgimi çekiyor. Ne aşk. Ne sevgili. Ne de diğer şeyler... faniler beni Allaha yöneltti. İnsanlar en küçük bir hatanızı yüzünüze vuruyor. Veya kullanıyorlar size karşı. Allah affediyor. İnsanlar nankör alaycı aldatıcı. Allah rahman ve rahim. Namazla yaklaşıyorsunuz Allaha. Ve bu size güç veriyor. Günde beş defa hangi sevgilinin kollarına atılırız. Beş defa hangi sevgiliye varlığımızla teslim oluruz. Ve sürekli olarak hangi sevgili bizim nazımızı çeker... Bulunduğum yerden yeniden yeni bir solukla irkilmeliyim. Ve yanımda bu güne kadar büyüttüğü fikirleri satmayan onları üç beş menfaate peşkeş çekmeyen birkaç dost silueti duruyordu. Anlatmak mümkün olsa da anlatılsa yalnız ve duygulu geçen gecenin sabahında pencereden iki kanaryanın uçuşunu izlemek. Ve en güzel rayihaları buyur etmek odaya. Mümkün olsaydı kelimelere sıkıştırırdım duygularımı bu bağlamda ben de kelimeleri yoğuramıyorum belki üslup meselesi biraz da.... Her ananın ilk duası emzirmeyle başlar. Her ana fiilen dua eder emzirince çocuğunu. Farkında değildir ama bir şefkatin en titrek teline dokunur. Ve çıkan nağmeler duaya bürünür. Sütünün helalliği de buradan gelir. Hayata nerden bakarsan bak duaya çıkar bir ucu. Ayet-i Kerimede “duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var diyor” rahman olan Allah. Dua gözlerden yaş akıtan içli ve keskin bir kılıç. Bir aşk yarası gibi hem zevk verir hem ıstırap. Neresinden tutarsan tut seni hayata bağlar. Bir umudun en küçük bir zerresi filizlenir duayla. Ve sıkıntı zamanının yegane ilacı duadır. “Duanın gücünü bilen insanlara dost kılsın beni Allah
Ne kadar acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Bir tarafta israf, lüks, sefahat; diğer tarafta ise tam anlamı ile sefalet…
1-Her 6 saniyede bir çocuk ölmektedir. 870 milyon insan (dünya nüfusunun yüzde 12,5'u) yetersiz beslenmektedir. Başta çocuklar olmak üzere, yılda 10 milyonu aşkın insan, açlık ve yetersiz beslenmeden ölmektedir.
-Diğer tarafta ise yılda 2 milyar ton gıda israf edilmektedir. (Dünya gıda fiyatlarını yönlendiren çıkarcı tröstlerin çukurlara gömdüğü veya denize batırdığı binlerce ton gıda dahil olamak üzere) (Yani üretimin yüzde 50'si)
-ABD'de kişi başına yıllık gıda israfı 115 kilogramdır. Böylece yıllık üretimin yüzde 40'ı israf edilmiş olmaktadır. Kanada'da yıllık israf 27 milyar dolara ulaşmaktadır. (Bu tutar en fakir 32 ülkenin milli gelirleri toplamına eşittir.)
-AB'deki israf tutarı 20 milyar doları aşmaktadır.
2-Aslında dünya mevcut nüfusun iki katını rahatlıkla besleyebilir. Ancak bu sömürü düzeni; bu ABD/Rusya/AB/Çin gibi ülkelerin doymak bilmeyen hırsları; Rockefeller/Roschild/Gates/Monsanto/Cargillx/Rio-Tinto vb. kartellerin, dünyayı felakete sürükleyen 'Yeşil Devrim'-GDO'lu üretim gibi haince uygulamaları; çevreyi kirletme, yeşil alanları yok etme yarışı; herkesi tüketim çılgınlığına sevkeden kültür emperyalizmi ve beyin yıkama çalışmaları; mevcut trajik ortamı doğuran suçlulardır.
a-Haiti çok zengin bir ülke idi. Fransa yüzünden sefalete duçar oldu.
b-Bengladeş çok bereketli topraklara sahipti, İngiltere yüzünden perişan hale düştü.
c-Hindiçini, Fransa'nın sömürüsü ile fakirleşti.
d-Velhasıl, Orta ve Güney Amerika/Afrika/Türk Cumhuriyetleri/Avustralya, yani tüm dünya bu yağma/peşkeş ve sömürü düzeninin kurbanı oldu. Yetmezmiş gibi; yönetilen terör-iç karışıklıklar-isyanlar-harpler, işin tuzu biberi oldu. Fakirlik arttı, silah kartellerinin cepleri şişti.
-Bir de utanmadan reklamlarını yaptırmıyorlar mı? Neymiş? Gates, 65 milyar dolarlık servetinin 28 milyar dolarını, çocuk felci ile mücadele için bağışlıyormuş? Bunu kim yutar? Sizin vakfınızın tek yaptığı iş, misyonerliktir. Hıristiyanlığı yaymaktır.
Yoksa, siz değil misiniz, ırkçılık yapan? Soykırımları planlayan? Dünya nüfusunu 1,5 milyara indirmek için, “istenmeyen ırkları yok etme” senaryolarını hazırlayan? GDO'lu ürünlerle, milletleri kısırlaştıran?
3-Elbette, bu israf/gösteriş/saltanat ve görgüsüzlük yarışında; hem İslam alemi, hem de Türkiye olarak, ön sıralarda yer almaktayız.
a) Nedir, bu kralların/emirlerin/tüm diktatör bozuntularının, halkın servetini cebe atma ve israf etme yarışı?
- Saraylar, dünyanın her tarafında lüks villalar, mantık dışı büyüklükte ve lükste yatlar/uçaklar. Fakir müslümanlara, afete uğrayan kardeşlerimize, Filistin'e, vs.ye yardım deyince, hiçbiri ortada görünmez. Ama, 485 milyon dolara (Hamamlı, garajlı) uçak satın alırlar. Hiç de utanmazlar, Cenab-ı Hak’tan korkmazlar. Bu arada, Avrupa’daki futbol kulüplerine de milyar dolarlar harcarlar.
-Peki nerede, İslamın; “yeyin, için, israf etmeyin” – “Komşusu aç yatarken, tok uyuyan bizden değildir” talimatları? Nerede; zekat/sadaka/Karz-ı Hasen vb. uygulamaları?
b) Elbette, biz de bu yarışta geri kalmayız. Tam bir tüketim toplumu olarak; israfı/gösterişi/görgüsüzlüğü/ benimseyerek; her şeyi mübah sayarız. Devletin kaynaklarını israf eder, yandaşlara peşkeş çeker, lojman/mefruşat/makam aracı/seyahat, vb. yollarla katrilyonları heba ederiz.
-Bakınız, Sayın bakanların ve bürokratların altlarındaki arabalara. Askeri ve sivili ile tam bir saltanat yarışı mevcuttur.
-Maşallah, eski meclis başkanlarının, bu yılın ilk on ayındaki araç giderlerinin tutarı 195 bin TL imiş. Milletin kesesinden develer kurban. Buna bir de, eski bakanların, generallerin, vb. emeklilerin harcamalarını ekleyelim. Mutlaka dudak uçuklatan rakamlar çıkacaktır.
-Sayın Başbakan, kamp ve lojman saltanatına kızıyor. Her iktidar aynı şeyi söyler ama hiçbir şey yapmaz. Aksine israf daha da artar.
c) Halk olarak, yöneticilerden geri mi kalacağız? Karnı açtır ama araba sahibi olur. Herkesin cebinde, en pahalısından, en yeni model cep telefonu. Bitmek bilmeyen giyim-kuşam ve mobilya harcamaları. Lüks ev tutkusu.
Bu arada; devleti de soymayı ihmal etmeyiz. 7 milyar TL'yi aşan tutarda elektriği çalarız. Vergi ödemeyiz. SGK'nın, bu yılki açığını 21 milyar TL'ye çıkartırız. Yılda 2 milyar ekmeği çöpe atarız. (Bu yolla, 880 milyon metreküp su da israf olmaktadır.) (Dünyadaki su israfı 550 milyar metreküptür. Kullanılan içme suyunun 3,5 katı.)
Velhasıl, yazmakla bitmez. Bunun çaresi de beyaz ekmeği yasaklamak değildir. Çare; fikir ve inanç düzeylerinin yükseltilmesindedir. Baştakilerin, iyi örnek olmasındadır.