Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Türkçe Sevgi ve Saygı Dili Olmalıdır
Ruh halimizin dillerimize yansımasıdır kelimelerimiz, cümlelerimiz. Bir insan küfrederken, söverken değil, severken insan olmalıdır. İnsan olarak hoşgörüyü, sevgiyi ve saygıyı yitirdiğimiz içindir ki, geriye kala kala küfürlerimiz kalmaktadır. Küfürle de sataşmayla da anlaşma olmaz, anca karmaşa olur.
Artık, kelimelerin solunu da seçsek, sağını da seçsek, edeplisini de seçsek, cümle kurarken kelimeleri kurşuna dizmek istercesine yan yana getiriyoruz. Karşımızdakini sanki sözle vurmaya çalışıyoruz. Böyle olunca da, ne zaman yan yana gelsek, hemen bir çatışmaya giriyoruz. Edepli kelimeler edepsizleşiyor. Namus, tacizle, tecavüzle yan yana konuluyor. Ve sonrasında kelimeler kurşun gibi havada uçuşuyor. Tüm kelimelerin gerçek anlamları ölüyor. Geride hortlayan yan anlamlar kalıyor.
Birbirimizin suratına tükürür gibi kelimeler savurarak, Türkçemizi de el birliği ile tükürükleştirmekteyiz. Türkçeyi küfürleştirmekteyiz. Rujlu dudaklardan mal, salak, manyak kelimeleri çıkmakta. Aklı başında diye bilinen kişilerin dudaklardan, ağzını yamulturum lan ifadeleri çıkmakta. Ne söyleyen, ne kendisine söylenen bu durumu yadırgamıyor.
Dünya hakkında ne düşünmektesin diye sorulduğunda: Orasına burasına koyduğumun dünyası deniyor. Arkadaşın nasıl birisi diye sorduğumda ise: O tam bir üç kağıtçıdır cevabı veriliyor. Bu şekilde anlaşıp gidiyoruz. En çok argo kullanan, en çok küfür eden mahallenin muhtarı oluyor. Okunan ezandan sonra cami cemaatinden biri camiye gitmeyenlere, gelin ey cenabetler diyebiliyor. Verilen bir seladan sonra adı anons edilen bir ölünün ardından rahmet dilemek yerine, geberip gitti, cimrinin biriydi, zaten köpeklerle yatar kalkardı, it oğlu itti, denebiliyor. Birbirimizi öyle seviyor, sayıyoruz ki, hatta birbirimizi boğazlamaktan ne kendimizi, ne etrafımızı, ne dünyayı görüyoruz.
Ey güzel Türkçem, sen sevgi dili, saygı dili olmadıkça, cemiye de huzura hasret kalacaktır. Özür dilerim, nasılsın, bir mesele mi var, günaydın, merhaba diyemedikçe Türkçeye ihanetimiz devam edecektir. İhanet bir düşüncedir. İnsanlar ise, kelimelerle düşünür. Kelimeleri pis, iğrenç, arsız ve argo olanların dünya görüşleri de aynıdır. Küfürden ve sataşmadan ibaret kalan sığ bir düşünce dünyası, kültür bazında dünyaya ne verebilir? Düşünce olarak dünyanın gerisinde olmamızın nedenlerini sorgulayanlar, millet olarak küfürbaz olduğumuzu görmüyorlar herhalde.
Artık sanatımız da bu gidişe ayak uydurmakta. Sinemada ve tiyatroda belden aşağı ve oldukça şapşalca espriler seyircileri güldürmekte. Bir şovmen, hoş geldiniz geri zekalılar dediğinde bunun çok zekice bir espri olduğunu düşünen seyirci gülmekte. Gülmezse anlamayan konumuna düşecek. Böyle olmaktansa çakma zekiler gibi anlamış görünmek daha iyidir diyerek gülmekte. Toplu gülüşmeler toplu kişiliksizliğimizin, şahsiyetsizliğimizin bir göstergesi değil mi? .
Yetkili biri biriyle alay eder, tüm personel güler. Bir şovmen ya da oyuncu bir trajediye dikkat çekmek ister, insanlar güler. Şu an Türkçe trajikomik bir durumdadır ve millet olarak gülmeye devam etmekteyiz. Sizce de, Türkçeyi büsbütün linç etmeden bir daha Türk’çe düşünmeye değmez mi?
Özcan İşler