aKLIMDAN gEÇENLER Mesaj Detayi Antoloji.com

Alan:   Grup:aKLIMDAN gEÇENLER
Tarih: 26.03.2014 08:20
Konu: İslamiyet ve çağdaşlık

İslamiyet ve çağdaşlık

Hayretler içerisindeyim. İslamiyet'e iman etmiş pek çok okurum soruyor: Kuran'ın orijinal metinlerinin Halife Osman tarafından yok edildiğini nereden biliyorsun? Yetinmiyor, 'Doğruluğunu kanıtlamazsan, iftira attın demektir! ' diyorlar. Meğer bu müminler, iman ettikleri Allah'ın kelamının nasıl ve kim tarafından yazdırılıp yazıldığını bilmedikleri gibi, İslamiyet tarihini merak bile etmemişler. Bırakın tarih kitaplarını, bir ansiklopedi açıp okumamışlar! Oysa başta İslam Ansiklopedisi, tüm kapsamlı ansiklopedilerde, örneğin Milliyet Büyük Larousse'ta bile yazılı Osman Bin Affan'ın yaşamı. Söz konusu halife döneminin nasıl tartışmalı, İslamiyet'teki bölünmelerin, dinsel ayrılıkların ve Müslümanların Müslümanları kırdığı iç savaşların başlangıcı olduğu, tarihsel bir gerçek. Halkın Halife Osman'dan duyduğu hoşnutsuzluklardan en önemlisi, 'Kuran metninin saptanmasında' ortaya çıkmıştır. Osman Bin Affan'ın, 650 yılında Zeyd Bin Sabit başkanlığında hazırlanan Kuran metinlerini esas alıp, öncekileri yok etmesinden doğan nifak sonuçları, İslamiyet tarihi üstüne tüm belgesel kitaplarda açıktır!

Acaba diyorum, inançlarının tarihini bile bilmeyen bazı Müslümanların, okuyup ezberledikleri Kuran'ın, Hz. Muhammed'in ölümünden 18 yıl sonra kitaplaştığından haberleri var mı ve Osman Bin Affan'ın, temel metinleri yok ederken peygamberin kendi ağzından 'vahiy kâtiplerine' yazdırdığı Kuran'ın ASLINI, örneğin aslında var olan eşitlik ilkesini yok ettiğini kavrayabilirler mi? Emin değilim. Çünkü sorgusuz kutsallık, kavramak ve düşünmek yeteneğini köreltiyor.

Düşüncesi körelmemiş ve her konuda olduğu gibi İslamiyet konusunda da tartışmaya açık okurlarım için Jean Claude Barreau'nun bir yabancı gözüyle yaptığı eleştirilere yer vermeyi sürdürüyorum: 'Kuran, Müslümanlar için Allah tarafından Arapça yazdırılan bir mesaj kabul edilir. Bu nedenle İslamiyet ile Arap dili arasında organik ve bozulmaz bir bağ vardır,' diyor Barreau. Ve kendince bir yargıya varıyor: 'Günümüzde İncil hemen tüm dillerde okunur. Oysa İslam kuramcıları, Kuran'ı salt Arap dilinde okumakta ısrarlılar.

Onlara göre, Allah'ın emirlerini gâvur dillerine çevirmek imkânsız. Oysa bu açıklamanın tek amacı var: İslam ülkelerini tek bir Arap imparatorluğuna dönüştürmek.

Ancak bu ütopik amaç, zamanla çoğu Arap ülkesini gelişmekten alıkoyan bir yanılgıya dönüşmüş, çünkü değişen dünyaya karşı İslamiyet'i değişmezliğe itmiştir. YahudiHıristiyan dünyasında Rönesans dönemiyle değişim başlamış, İslamiyet ise her şeyin Kuran'da yazılı, mükemmel ve eksiksiz olduğu varsayımından öteye kalıplaşmıştır. Bunun sonucunda Müslümanlar kendi dinlerine ve durumlarına eleştirel bir bakış açısı getirememiş, dinsel açıdan bir metin çözümleme ya da eleştiri bile mümkün olmamıştır. Günümüz büyük din fakültelerinde bile ancak ve ancak yasaklar ve günahlar üstüne tartışılmakta, Kuran'ın çağdaşlaştırılması ya da eleştirilmesi söz konusu edilmemektedir. Daha kötüsü, değişimi reddeden bu kalıplaşma, İslamiyet'in içinden doğan büyük bir gizemi de yıkmış, sufizm gibi önemli bir mistik hareketin de sonu olmuştur. İslamiyet, özünde tutucu bir dindir. Her şey söylenmiştir, geriye salt tekrarlamak ve uymak kalır.'

Eğer din bilgini Jean Claude Barreau'nun yorumu doğruysa, sevgili okurlar, demokrasi ile İslamiyet ilkeleri, birbirlerine taban tabana zıt olup 'Demokratik İslam' ya da 'Müslüman Demokrat' gibi kavramlar içi boş seslerden ibarettir.

Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'lerin söylediklerine değil, onları DİNLEYENLERE bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Kuran'ı, doğrusu ve yanlışıyla sorgulamayan ve temelinde din reformu öngörmeyen hiçbir İslami siyasal hareket çağdaş ve yenilikçi olamaz. Nokta.

Mine G. Kırıkkanat
Radikal Gazetesi 04/01/2004

RESİM SEÇ