Benci ya da bencil var oluş, "en az dış dünya ilkesi" içindeki bir "yalıtımla" belirim verdi. Bu belirim içine aldığının tasavvur edilemez kadar daha çok kısmını dışta bırakmıştı. En az dış dünya ilişkisi dıştaki enerji çevrimli bilinci kendisi kadar bir kısıtlılık içinde kendisiyle birlikte içe almıştı.
Böylece yalıtım, kendisine büyük baskısı olan dış dünyanın kaosundan az çok kurtulmuştu. Yalıtımlı ortam, bu yalıtım içinde kendi enerji düzenli süreçlerini ortaya koymuştu. Bu durum o yalıtımın bilinci ve korunan yasasıydı. Bu yalıtımlı ortam inşası dış dünya ile çelişen bir diyalektiğin, zıtlıklarıyla var olan bir inşaydı.
En az dış dünyaya sahip olmanın yalıtılması; dış dünyanın daha fazlasını, daha çoğunu daha büyüğünü vs. yalıtımın dışında bırakmasıydı. Bu çelişme de yalıtım içindeki daha azın; yalıtım dışındaki daha çoğa (benin-ben olmayana) eğimiydi. Ya da daha çok olan dış dünyanın daha az olana (yalıtımlı ben olan bencil bilince) tazyik yapmanın (basınç yapmanın) baskılar efektiydi.
sevmek gibi gidiyordu kadın
adının anlattığı,canın teni yakmasıydı,
bir bulut evet ama aslolan
bulutun suyu yağmasaydı...