Dolaşmışız kaderin ağlarına ve çözülmüyoruz.
Saçlarından bir darağacına çıkardılar beni, kimin yerine?
En önden izliyorsun ve hiç konuşmuyoruz.
Suçunu üstlendim, utancından mı bakmıyorsun gözlerime?
Saçların uzamış görmeyeli, topuğum yere değiyor.
Kaybettim bilincimi tam derken, soluğum geri geliyor.
Ölmek bile zulüm, ölmek bile cefa, ölmek bile zorla.
Yaftamın üzerine salyalarım akıyor, köpek gibi geberiyorum.
Bir sonbahardan bir yaza kadar asılı kaldım o ipte.
Kaderin ağlarının hâlâ her yerimize dolanması garip de
Neden, neden bu kadar yakına koyup bizi
Bu kadar uzak ediyor birbirimizden her seferinde?
Elimi bile kaldıramayacak hâlde olmanın rahatlığı
Ölüm saatim, sicilime son satır olacak irademle attığım.
Artık hiçbir hata yaptıramayacak bana hiçbir pişmanlığım
Ama sen kahrolacaksın.
Grotesk aşkımızın sanatsal sandığın şekil bozukluğu
Sanattan öte bir karanlıkta dans etmiştik geceler boyu.
Bu denli dram ve trajediden niye hoşnuttun hiç anlamadım.
Zaten hâlâ pis pis sırıtıyorsun, görmüyor muyum?
Şerit şerit geçiyor önümden azınlık masum çocukluğum.
Çocuktum, şair oldum, serseriydim, zanlıydım, çocuktum.
Çocuktum sana âşık olduğumda da, kendimi affedeceğim.
Beş ay daha asılı kalırsam bu ipte çocuk öleceğim.
Hâlâ izliyorsun can çekişmemi, kimse kalmadı salonda.
Ayaklarımdan kan sarkıyor ayakkabılarının uçlarına kadar.
Bu kadarı tesadüf değil, yazılmış hezimet demektir.
Sen karşımdayken ölemiyorum, artık gitmen gerekli.
Hiç yoktan olan biteni bir müddet seyrettin, teşekkür ederim.
İdamım uzatmalara gitti ama sen bunu hiç bilmeyeceksin.
Sen keyfine bak şimdilik, vakit gelince karşılaşacağız, göreceksin.
Mezarlarımız yanyana olacak, sen yine bana sırtını döneceksin.
Zeki Kağan Çelik
Kayıt Tarihi : 13.6.2025 06:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!