Pencerenin camında beliren ilk ince hilal,
Oysa biliriz ki o, nice dolunaylar görmüş bir şahit.
Gri duvarların ötesinde yeşeren bir aşkın ilk hayali,
Belki de o gri binanın bir köşesinde fısıldanmıştı ilk sevgi.
Yükselir yavaşça, betonun soğukluğunda bir sıcaklık yayar,
Dolgunlaşan ışığı, o odanın loşluğunda bir sevda düşü.
Oysa o dolgunluk, biraz sonra incelecek bir sır taşır,
Tıpkı o binanın duvarlarında yankılanan, sonra sessizleşen bir öpücük gibi.
On dört gece sonra, çatıların üstünde parlak bir yüz belirir,
Gri binaların arasında ışıltılı bir sevda vaadi sunar.
Seviştiğin bina gri miydi, hatıraların rengi mi soluk şimdi?
Ama o anın sıcaklığı, Ay'ın parlaklığı gibi kalpte taze.
Sonra yavaş yavaş kaybolur, bir ayrılık hüznü bırakır,
Gri gölgelerin arasında solan bir sevda çiçeği gibi.
Oysa o kayboluş, yeniden doğuşun da müjdecisidir aslında,
Belki de o gri binanın başka bir köşesinde yeniden alevlenecek bir aşk.
Küçülür, kaybolur, beton labirentin karanlığına karışır,
Ama biliriz ki aşk da Ay gibi aslında hep oradadır.
O gri duvarların arasında yeşeren bir inanç,
Ebedi bir döngünün, sevdanın ve hatıraların işareti.
Ey pencere önünden izlenen solgun ışık,
Aslında hep aynı olmasan da, her halin bir anlam taşır o kalp için.
Şehrin kalbinde süregelen bu sessiz döngü,
Beton ve gökyüzü arasında ebedi bir aşk ve hatıra şiiri.
Kayıt Tarihi : 9.5.2025 21:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!