Gözyaşlarının Düeti Sessizdir

Reha Başoğul
76

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Gözyaşlarının Düeti Sessizdir

gecenin eli kulağında
bir hanımefendi edasıyla
mum ışığının
gölge oyunlarında
kızarmış büftek tadında
konuşuldu seninle havadan sudan
karanlık çok sıcaktı
serinlemek için
üzerinden çok sular aktı
ter kokularının yerini
binbirçeşit bitki özleri aldı
dağları içine alan göllerde yıkanıldı
ardından gölden yansıyan Sırlar Dağı'na tırmanıldı,
Tabiat Ana nasılda doğurmuştu
sanatkar yavrularını
zaten gelmişti de
asırlık darağaçlarının
güller açma zamanı
o an şu gönül görmeyi diledi
Papatyaların Tacı'yla saçlarının tanışacağı anı...

kabul etmek lazım
ürkektik ikimiz
bir ceylan kadar
meraklıydık da
iki yürek tek bir bedende nasıl atar
soruyorduk geçmişimize
yaz gününde kelebekler nasıl uçar
ne zaman arayacak bir nektar?

sessizce yaklaştı Gözyaşının Çocukları
çevirdiler etrafımızı
eskilerden ve yenilerden
acılı bir fener alayı
gören gözlerim ne kadar hissedebilirdi ki
sol anahtarıyla kilitlenmiş kalbini
bastonların sana olan sevgisini...
o bastonlar yüreğimi deldi geçti
her yere değişinde
her makamdan dinleyişimde
açıldı gözüm
buğulandı yüzüm
o Sevginin Nefesi'yle...

tam da sırasıydı
balkonuna kadar gelmiş bak
elindeki sihirli değnekle Uykunun Kızı
dokunuldu onunla ufak bir deryaya...
bir aslan, rüya görür müydü
görse gökyüzünde yürür müydü
Aslanın Rüyası düşlerime gözükür müydü...
takıldı kafama işte
ağrılı sırtının nefesimle ısıtılmasına kadar
şehrin ışıklarının bir perdeyle söndürülmesine kadar
Uykunun Kızı'nın onunla kaçıp gitmesine kadar...

kim inanırdı ki
o Sevginin Nefesi
Buselerin Kırmızılığı'nda
bir Aşıklar Sandalı'nı
yanaştıracak Ruhlar Limanı'na
karşılayacaklar bizi
dilimize doladığımız
Gözlerimizdeki Şarkı'yla
tenimize sürdüğümüz
Nefesimizdeki Koku'yla
çalınan Aşkın Alfabesi'nde
sevgi sözcüklerinin bulunuşuyla
iki bedenin birleştiği
İbadetin Mısraları'yla

olur olmaz demeyin
Gökyüzü Çeşmesi'nin altında sevişti birileri
inanmamazlık etmeyin
yeraltına gizlendi Gazabın Perileri
duyduk duymadık demeyin
ortaya çıktı Süt Anneleri
emzirildi Yağmurun Bebekleri
kutsandı Toprağın Kudreti
çözüldü Meryem'ın dili
şehre uçtu Masumluğun Güvercinleri
altın ok, gümüş yaydan fırladı gitti
gitti bir kelebeğin içine girdi
girdi ve Ateşin Oğlu istendi
o geldi ve Suyun Kadını'yla evlendi
Çardak Bakireleri'yle bir düğün senfonisi bestelendi
Gözyaşı Çocukları'nın korolarında söylendi:

sen ve ben kadar
şehirli bir günah dedikodusu
sokaklardaki yollara tohumlarını ekiyor

sen ve ben kadar
dökülen sonbahar yaprakları
azaptaki şeytanın yüzünü saklıyor

sen ve ben kadar
özenle süslenmiş Japon Bahçeleri
İlhamın Rüzgarları'yla sulanıyor

sen ve ben kadar
iffetli Gecelerin Kraliçesi
Ayışığı Kralı'nın önünde soyunuyor.

sen ve ben kadar
zevke dalmış Deniz Civcivleri
kanatlarını okyanusa sarmış, çiftleşiyor

sen ve ben kadar
ıslanmış nilüfer çiçekleri
Ormanların Uğultusu'nda süzülmüş yol alıyor

sen ve ben kadar
yorgun düşmüş Varoluşun Elleri
kapılarını ardına kadar açıyor

sen ve ben kadar
güçlü Kartalların Mecnunu
tüylerini kabartmış uçmaya hazırlanıyor

sen ve ben kadar
geçmiş Tanrıların Çelenkleri
onların parlaklığında yok oluyor

sen ve ben kadar
firarı verilen düşlerde
Ayçiçeklerinin Yüzü güneşini arıyor

sen ve ben kadar
özlemle kavrulmuş çalar saatler
şimdi tövbekarlığa kurulmuş
Zühre Yıldızı'nın doğmasını bekliyor

Reha Başoğul
Kayıt Tarihi : 28.8.2002 23:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Reha Başoğul