-Damlanın sızısı saz olmuşsa sözlerime sensizliği nasıl yaşadığımı anlaman gerek.
Islanmayı bilmeyen gözlerimi peri açılmaz oldu. Kurumuş yaram gibi, yüzümde kuruyan gözden ırakların var. Islanmışlığıma alışan uslanmışlığım var. Sen kaç damla aktıysan ben o kadar içten vicdanen eridim, ağladım, zırladım, biledim bahtımı.
Yağmuru ağlatan damlalarındı. İkiniz ağlarken söyle beni hangi dağ bağrına alır ki? Setlerimi yıkan bu akışlara nasıl dayanır ki yüreğim
Herkes dişine taş takarken ben kalbime; ancak dayanır Gülfem…
-Taş üstüne taş kalmadı bu yürek dağımda.Ürkek bir ceylan gibi kaçıp durma .Ben tazı gibi koşamam peşinde.Yaralı bir aslanım. Sol yanım ağır, gözüm kör sensizliğe, yaşlanmış acılarım var.Senin ormanın kralıydım. Masallarda o anlatılan masal bendim; ama şimdi ibretlik, yaşlı bir aşk aslanıyım.
Yollar gözler mi gözlerini.Bana bakan gözlerini anlar mı gözbebeklerim.
Suskunluğunu alır mı bağrına söz öbeklerin.Ya da aynı cümlede güler mi geleceğimiz. Islanmamış bir halin ,hal ekleri olsak. İsmin en çok sen halinde kalsak. Sakın “ den” ekine kadar uzamasın bu gidiş.
-Hep sen.
-Sen, sen, sonra da sen.
-Damlaların yanıyor .Yanmaz deme, gelip görmelisin.Her şey yanar, aşk dahi. Ar olmaya yakın yarin ateşi.Ateş de ateşi kucaklıyor.
-Hasretin prangalarını da götürmüş.Kilit üstüne kilit vurulmuş, vurgun yediğim yokluğunun üşümüş yerinde.
Güneş inat etmiş sensiz her günün gündoğumunu bir doğum gibi sunuyor sanki.Sancılarını seherden duyuyorum.Sen o saatlerde uykudasındır, ben ile bin beni temsil eden bülbül uyanık.
-Vay uyanık bizi. Seni böyle seviyoruz Gülfem.
-Günbatımını saklıyor akşamlar.İstemiyor akşamlar.Sanki akşamcıyım.
Oysa meyhaneleri kapattım .Gerek yok içmeye. Zaten sensiz her yer meyhane ve ben sarhoş.Ne gerek var masrafa. Masrafsız acılar bıraktın, ücretsiz mey sunuyor gidişin.
-İçiyorum sensizliği, dokunmayan bana.
Yarim sevgili arasında döner istedim hayattan çok mu?
-Döner dedi döner. Tam bir ömre porsiyon olup bekledim seni.
Ayranım da hayranlığım.Her şey bedava sen yokken. Ayrılık çok pahalı mı ayrıksılık. Soramadım.
-Kavuşmak da kaçar mı kavuşamayanlardan bilmek için sana kavuşmam gerek.Aşkında aşkı olur mu? Yaşam bu kadar şiirsel mi ki?
-Dizelerimde dizlerin neden var.Neden dizinde yalvaran takiplerim var.
Neydi bu sorusu olmayan cevabın günahı. Nefes alamayan nefsime hangi sen çare olacak?
-D’ilden d’ile, bilden gile, s’elden s’ele, g’enden g’üne, felaketten feleğe, elekten, emeğe, emekten aşka, aşktan hep aşka kalıp kallavi bir ömrün kervancısı olurdum Gülfem.
-Sensizliğin bir roman gibi akardı.Akıcıydı. Baş kahramanın sözleri bendendi; ama romanın sonunda ölmesine çok üzüldüm.
-O,bir bendi.Ölemezdi.Onun aşkını yaşatmak için yazarın onu öldürmesi hayattan bir bant saydım.Canlı değildi, ben ona yanarım.
-Şiirin sonu gibi şiirde sevmek istemez mi sevileni.Sahi, şair demez mi sen bu kadını bu kadar seviyorsun, demek ki bir şey var deyip sevmeye kalksa ne yaparım sözsüz dizelerimin imgesi, dizimin bağını kesen gül yaramın en kırmızı, en aşki olanı.
-Her cümlem dile gelmez mi? Yeter, beni de ağlattın.Bir kadın için beni böyle acıklı sözcüklerin ateşinde yakıyorsun .
-Git ona bir makber bul.Dua et ölsün dedi.
Peki, cümle dedim:
-Toprakta istemez mi bu birbirine kavuşamayanları? Bari ben sarayım onu demez mi?
-Cümle sustu,cemi cümle beni haklı çıkardı.Herkes Yusuf da olduğu gibi beni haklı çıkardı.
-Bu bir aşk müptelası. Belisi , belasından ya da kalu belasından belli.Sen beni bil yeter Gülfem.
-“Ne kadınlar sevdim ama yoktular” diyemedim şair.
Ne kadınlar değil, bir kadın sevdim; ama yoktu.Gözleri vardı, damlarını sayardı ayrı kalışımıza. Sözleri vardı, Manas kadar uzun, derin ve beni
aşkına alan hep yazılan, hep dilden dile dolaşan.
-Bir bahtı vardı.Karalarım da denizlerim de acılarım da her şeyim sığındı.
-Bir kadın sevdim şair,en çok yokları vardı.İşte burada buluştuk dizelerde. Olsun onun yokluğu da aşktan.
Kayıt Tarihi : 17.8.2011 00:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
harika, süper..bunları yazdıran kadın kimbilir ne kadar şanslı
TÜM YORUMLAR (1)