İnsanoğlu dünyaya ağlayarak gelir. Giderken de ardından ağlatır sevenlerini. Ağlamak insani bir olgudur. Ağlamadan korkmamalı insan, ağlanacak olmaktan korkmalı.
Ağlamak zehri dışa atmaktır. Her ağlayanı mutsuz sanmamak gerekir. Kimi mutluluktan ağlar, kimide hüzünden. Ağlamak bir boşalmaksa, bunun birde dolması olmalıdır.
İnsan gönlü bir göl gibidir. Göller bir sürü kaynaktan beslenir doğal olarak. Kimi duru pınar sularının serin hallerinde vücut bulurken, kimi de bulanık sel sularına kucak açar. Bir göl için duru sulara kucak açmak neyse, bulanık sulara da mecralık etmek o olmalıdır. Göl olmanın, mecra olmanın ceremesi budur beklide.
Ağlamak boşalmaktır ancak boşalmanın uygun mecralarda olması ağlamayı değerli ve asil kılar. Yersiz ağlamak ya da gözyaşı dökmek hem sizi mutsuz kılar hem karşınızdakini usandırabilir. Yerinde ve dozunda dökülen gözyaşı belki bir sürü cümleden daha etkilidir. Daha da can alıcıdır.
Hayatımızda gözyaşına yer vermeyi bilmeliyiz. Zira hüzün İnsanın doğasında yer alan en temel yapı taşlarından biridir.
Gözyaşı göz pınarlarını besler ve gözlerimizi korur. Gözlerimiz dış dünya da, bizi ele veren his perdelerimizdir. Hani bir güzel gördüğümüzde gözlerimizle akıtırız hissiyatımızı, bir göz çakışması yaşarız, göz gelenine gir diyen ana kapı gibidir.
Gözyaşının en makbulü Allah’a dökülenidir. Allah sevgisi yerleşen gönüller ağlamayı kendilerine sevinç bellerler. Ama insana duyulan sevgide Allah’a duyulan sevginin provasıdır derler. İnsana dökülen en değerli yaşlar ise Analarımıza dökülenler olmalıdır. Annenizden ayrılırken ona gözyaşı dökmekten korkmayın. O gözyaşları Analarımızı besleyen damarlar gibi bizi ona daha da yakınlaştırır.
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız