OSMAN DEMİRCAN GÖZYAŞI ŞİİRLERİ

OSMAN DEMİRCAN GÖZYAŞI ŞİİRLERİ

Osman Demircan

Neden en güzel şeyler kötülerin olur? En çok zalimlerin dostu olur. En çok hırsızların, vicdansızların seveni bulunur. En çok kara bulutların olduğu saatlerde yağmur yağar. En çok çiçekler sıcak havalarda açar. En güzel gökyüzü karanlıkta bulunur. Neden en güzel an gün batımlarında oluşur? En içten gözyaşı acının doruğa çıktığı anlarda akar. Neden bardak en dolu olduğu zamanda taşar? Neden kahkahalar bir başkasının en kötü durumunda artar? Neden ziyaretçiler ölüm döşeğindeyken çoğalır? Neden kötüler köpürür, arınmaya hiç ihtiyaç duymazlarken? Neden kuzular yalnızken, kurtlar sürüyle avlanır? Neden bir zebraya birçok aslan saldırır? Neden iyiler hep yalnızdır? Neden dert üstüne dert gelir? Güzellik zorla mı elde edilir? Bu yüzden mi tüm güller ortadan kırılır? Bakın İstanbul sokaklarına: Herkes mültecilerin yanından gülerek geçer. Bu dünyada hayvanlar bile ağlarken, neden bulunmaz kimsede bir tek gözyaşı. Neden kötülerin hep ayakları varken ve herkesi ezmeye çalışırken, neden iyilerin hep yüreği olur? Eskiden her mahallenin bir delikanlısı varken, şimdi her mahallenin bonzai satanları, esrar satanları var. Nerede bu delikanlılar? Neden hep analar ağlar? Neden kötüler iyi kumaşlar içinde ısınır? Neden iyilere odunla vurulur? Bir kötüye çay getirilir şekeri nerede der? Neden iyilerin ağzı bozdurulur; bir çay için şeker için? Sanmayın ezikler, garibanlar iyidir. Sanmayın sesi soluğu çıkmayanlar iyidir. Sanmayın sadece adaletin terazisi bozuktur; manavın, bakkalın da terazisi bozuktur. Çünkü kötülerde en çok güzellik bulunur. Kötüler en çok balla gelir, şerbetle gelir. Kötülük her yerden, her kişiden gelir. İyilik nedir peki? İyilik utanmadır. Var mı insanlığından utanan?
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Objektif olan insandır. Gerisini at çöpe. Ve dünya yana kayıyor. Hayatın dengesi allak bulak oluyor. Kime alkış tutarsan o sana elini uzatıyor. Bir ceylanı parçalayan aslanın dişi oluyor, pençesi oluyor insan. Kimse ceylanın gözlerindeki objektifin kendisini fotoğraflamasına izin vermiyor. Herkes aslana şirin görünmeye çalışıyor. Tam iki kelime edecek birini buluyorsun, sohbete dalıyorsun; derken karşı tarafın telefonu çalıyor, bir parmak işaretiyle senden ayrılıp gidiyor. Ve sen film arası reklam gibi ortada kalıyorsun. Sözcüklerin boğazında tıkanıp kalıyor. Nefes alamıyorsun. İşte o an gözlerinin ovayı gösterdiği yerde bir ceylan, aslana yem oluyor. Ne yazık gözyaşı bile dökemiyorsun. İnsanlar o kadar değişken ki bir kadını günün herhangi bir saatinde erkekleşmiş görebiliyorsun. Şiddet ve küfür dolu sözlerinden bir pantolon giyip erkekçe cümleler kurabiliyor. En onulmadık zamanda kasıklarına bir tekme indirebiliyor. Yanı başında kuruyan çiçeklere bakmayıp, bir insanın köküne kibrit suyu dökebiliyor. Kadınlar bir dalda çiçek olmaktan vazgeçip, yakışıklı ama odun gibi olan erkekler gibi davranabiliyor. Bazen erkekler bir olay karşısında kadınlaşıyor. Kadınlar kadar dedikodu yapıp, rakibini devirmek için her türlü kancıklığı yapabiliyor. Ah günler ne günlere kadirsin. Bir erkek bir insanı kıvırta kıvırta kandırabiliyor. İnsanlar o kadar değişken ki onları anlamak çok zorlaşıyor. Sabahtan akşama kadar her dine, her mabede giriyor. Sabah en koyu Müslüman, akşam tam bir papaz kesiliyor. Şimdi gidin bir sırrınızı birine anlatın. Sabah internete düşmüş gibi rezil olursunuz. Ne kadar mahreminiz varsa, insanların gözlerinde şehvet ışıltılarıyla gezdiğini görürsünüz. İnsanlar sizin yüzünüze bakar da, siz bir daha insanların yüzüne bakamazsınız. Utanç insanların gözlerinden size gözyaşı olarak değil, bir ok gibi gelir. Öyle yaralanırsınız ki bir daha uzun cümleler kurmayacağınıza kendi kendinize söz verirsiniz. Kimse size objektif gözle bakmaz. Çünkü dünya yan yatmıştır. Dünyanın dengesi bozulmuştur. Siz yine de dik durmaya çalışırsınız. Ama insanlar sizi alt etmeye ve ezmeye çalışırlar. Oysa ayaklar altına alınan insanlıktır. İnsanlar onurunu bir başkasının üzerine basa basa kaybetmişlerdir.İnsanlık bu yoldan gittiği sürece çıkmaz sokaklara sapmıştır. Bir kadın güne kadın olarak başlamıştır. Akşam ise kocasıyla bir erkek gibi yatmıştır. Koca ise kancık gibi dolaştığı işyerinden fahişe olarak dönmüştür. Şimdi söyleyin kim kimin kocası olmuştur. Gün içinde insan her yola sapmıştır. Bir kadın kocasını sandalyeye sürtünerek aldatmıştır. Bir koca koltuğa oturduğunda poposunun zevkiyle kendinden geçmiştir. İnsan gün boyu epeyce ahlaksızlık yapmıştır. Hayatta her şey birbirine girmiştir. İnsan gün boyu her türlü ruh ve düşünce dünyası içine sığmıştır. İnsan tam bir yamalı bohça olmuştur. Her kılığa girmiştir. Yaşam o kadar sınırları keskin bir çizgi ki. Bir ağaç hiçbir zaman bir kuşa özenip uçmaya çalışmamıştır. Evet bir dal bazen meyve verip dişi olmuştur, bazen de sap gibi kalarak erkekleşmiştir. Fakat asla bir dal ağaca zarar vermemiştir. Ağacın ve ormanın köküne kibrit suyu dökmemiştir. İnsan gibi özünü yitirmemiştir.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Doğruyu anlatmaya ne gerek var.Onlar doğrudan anlamaz çünkü.Eğilmiş bir tel gibi atarlar seni.Yollara düşsen de bulamazsın senin için öleni ve seni mutlu edeni.İsterler kıymetsiz bir kula itaat etmeni.İsterler kediyi fareye ezdirmeni.Anlamazlar bir türlü seni.
Bir gülümsemeni çok görürler, gözleriyle ateşlere atarlar seni.Bulamazsın senin için öleni ve mutlu edeni.Cehennemde ateşten bir güle çevirerler seni.Su su diye haykırırken üzerine yağdırırlar akreplerini.Bulamazsın senin için gözyaşı dökeni.
Bir günaha dönüşürsün.Dudaklarını yayarlar bütün dünyana da bir öpücük bulamazsın.Bir tatlı söz duymak istesen de kulaklarından çekerek uçurumlara atarlar seni.
Oysa saçlarından, gözlerinden, ellerinden sadece ben tanırım seni.Çünkü yağmurun iri taneler halinde toprağa düştüğü saatlerde, bir tek ben utanmadan üşümeyesin diye bütün elbiselerimi çıkarıp sana veririm.Hatta daha da sıcak olasın diye kanımla canımla ısıtırım seni.Sararım sıcak kumlar gibi tenini.Ben donarak ölsem de, sana sımsıcak dakikalar yaşatırım.Bir de saçlarına karlar yağınca öpe öpe bir su perisine çeviririm seni.
Sen uzak iklimlerde açan bir çiçeksin.Senin olduğun yerde güneş açarken, benim yaşadığım yerde güneş batar.Ama yine de tunç renginde ay hatırlatır bana seni.
Ve ben yıldızların altında öperim o güzel gözlerini.İsterim şu dünyada bari sen anla beni. Görmeni isterim seni çok sevdiğimi.
Sana uzak olsam da, aşk bu kısa eder mesafeleri.Şu an şu dakika tüm gökyüzü yırtıcı kuş dolup taşsa da, uça uça bir güvercin tedirginliğinde bulurum seni.Yeter ki iste beni, dile beni.
Sana getirmek isterim karanfilleri.Çünkü karanfiller aşk ateşine bir de senin dudaklarına benzer.Yaşatır bana bütün özgürlükleri.Seni görsem, eline dokunsam,yaralarımda açar kan çiçekleri.Ve ben ilk defa birini görmekten mutlu olurum.Çünkü sadece sen başarırsın gözlerime yıldızlar indirmeyi ve mutlu mutlu gözyaşı dökmemi.
Gözlerine, ellerine saçlarına yazarım aşk şiirleri.Şiir tadında severim seni. Mısra mısra, harf harf ezberlerim güzelliğini.Bilsen ne çok severim seni.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir zindana atılmakla bir camiye, bir kiliseye veya bir ideolojinin içine zorla sokulmak arasında hiçbir fark yoktur. Özür dilemek zorunda bırakılmak, sözle, gözle, tacize uğrayıp bütün bunları sineye çekmek zorunda bırakılmak hapse atılmaktan farklı değildir. Yetkiler ve güçler putlaştırılır ve bunlara boyun eğme mecburiyeti önüne dilekçelerle, yönetmeliklerle, kanunlarla bir seccade gibi serilir. Zavallılık, çaresizlik egosu bilmem kaç santim olanlar için tahrik edicidir. Kanlı gözyaşları ruh bekaretinin bedelidir. Hukuk kan ister, gözyaşı ister, delil ister. Peki hangi adalet bunların bedelini öder. İşkence yöntemleri günler, hatta haftalar boyunca tekrarlanır. Sorgulama ılımlı yöntemlerle yapılır. Dost muhabbetleri, ayaküstü konuşmalar tutanaktır. Tutanaklar kişilere ilk günden itibaren uykusuz bırakma, aşağılama olarak geri döner. Rahatsızlığını dile getirsen ne yazar. Herkes adaletsizlikten memnundur. Adaletsizlik bir geçim kaynağıdır. Ekmeğinden aldığı haz, onun için olur caz. Ne söylesen tüm sözlerin boşa çıkar. Kargalar çalarak kendi adaletini sağlar. Her gelen adaletsizliğiyle gelir. Verdiği hüküm de adil değildir. Herkesin yargısı kendini bağlarken bir bakarsın o bağ boynundadır. Karanlıkta bir umut ışığı aramak, insanlıktan bir iz bulmak hücrenin duvarlarına çeltik atmaktır. Tutukluluk soğuk esprilere, küçük hesaplara tek başına zincirlenmektir. Sosyal çevrenin “zindan”a benzettiği yaşamında sürekli gürültü yapılır ya da yüksek sesle egolarını tanıtırlar. Yaşam ihtiyacı için yalnızca bir teselli verilir. İşkencelerine daha çok katlanman için herkes dost görünür. Susmak zorunda bırakılmak dar ağacında idam edilmekten de farksızdır ve bilin ki susturuluyorsanız, ağlatılıyorsanız, sindiriliyorsanız bunu yapanlar kendi cehennemlerinden çıkıp gelmiş içleri kapkara odun, dışları kızgın insansı çamur olan ve henüz bir şekle bürünememiş mahlukatlardır ve inşallah cehennemlerinde kalmaya devam ederler.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Kimsenin suçu yok.Bilirim tabancanın bile bir asaleti vardır.Kendimi vursam kurşun yüreğime saplansa, bütün silahlar benden iğrenir.Kendimi denizlere atsam, dalgalar bedenimi sahile vursa, martılar bile ağlamaz.Bilirim hayat boynumdaki kirdir.Yaşarken her gün gömlek değişsem de, ölümümden sonra kefenim üzerime kanımla yapışacak, o zaman kirimi kim çıkaracak? Boynuma ip geçirsem enseme yapışan bu kirden beni hangi intihar kurtaracak?
O kadar yalnızım ki ne eşim ne dostlarım ne de çocuklarım beni hiç anlayamayacak? Ah ölüm bile bana hiç yakışmayacak! İçimde yankılanan duygu çığlıklarımı kim susturacak? Bilirim yaşamak bir etikettir çok pahalıya mal olan.Ve hiç beceremedim yaşamayı, hep üzerimde ateşten elbiseler bırakmıştır.Bu yüzden bir yangının gözleriyle bakmak zorunluluğum yansır göz pınarlarıma.Artık gözyaşlarım bile benden utanır.
Bütün dualarımda ölüm istediği gökyüzünü deler.Kan yağmurları dökülür üzerime.Canımı acıtır tüm yağmurlar.Ne olur bağışlayın beni kuşlar.
Kimseden yana derdim yoktur.Sadece ben bir gözyaşı şişesiyim.Her saat her gün çile dolar bedenime.İçin için ağlarım da gözyaşı dökülmez gözlerimden. Dilediğince gülemeyen yüzüm, bir gözyaşının yanaklarımdan okşar gibi aktığını bile göremez.
Niçin beni kara geceler sever? Niçin gündüzler hep ışığımı yok eder? Üzerimde karanlığın beyaz kanatlı kuşları dolaşır.Beni uçurumlara uçurur bu ölüm kuşları. Ah yaşamak hep bana zehir olur.
Şu an sadece ölmeyi isterim.Çünkü kafeslerinden özgür bıraktığım tüm kuşların kanatları kırılır.Ve yeryüzünde sadece kediler dolaşır.Gözlerimdeki güvercin tedirginliğindeki kalbim çırpınır.Neden hep gözlerim ölümün gözleriyle buluşur.
Ben hiç hayata doyamadım.Bir dolu dolu nefes alamadım.Şu an sanki ben yeryüzünde yapayalnızım ve havada jiletler uçuşmaktadır.Ah canım yanmaktadır. Ben kimseyi sevmeyi bile beceremedim.
Hayat bana hep aynı şeyleri yaşatır.Hep aynı derede yıkanır bedenim.Sular akarken tenimden, tüm duygularım kurur o saatlerde.Artık herkes beni unutur.Sadece kelimelerim kalır geride.Bir hiyakenin arta kalan kahramanı olarak bana bir intihar mektubu düşer.
Ve kitaplardan yeryüzüne yaprak yaprak acılarım savrulur.
Yaşamak neden bu kadar gaddar olur? Hayatımdaki insanları silemem kaderimden ama insanların önce yüzlerini silerim.Sonra bir silüet gibi kalırlar beynimde.Bir gölge bir karanlık olurlar düşüncemde.Ve artık ben kendi karanlığımda yapayalnız kalırım öylece. Sadece kapımı ölüm rüzgarı çalar.Ve yine gözlerim ağlar.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Basit bir insanım, basit bir insanım.Tıpkı musluktan damlayan bir su kadar ucuz bir insanım. Ben ne bir kiri temizleyebilirim ne de coşkun sular gibi çağlayabilirim. Sadece küçük bir suyum. Dışarda bardaktan boşalırcasına yağmur yağsa da, ben kendi bozuk dünyamda su koyuveren bir damlayım. Ne bulutları bilirim, ne de yapraklarda çiyim. Basit ve bozuk bir dünyanın içinden sızan dolu dolu bir damlayım. Ne dudak tanırım ne de gözyaşı. Ben başlıbaşına bir problemim.
Denizler oynaşır kumsallarla, sular vurur damgasını kayalara. Her dalga köpürür denizin ihtiras rüzgarlarıyla. Oysa bana düşer bir bozuk musluk. Kimse tamir edemez yaralarımı.
Bütün gün güneş ışıkları yansır gölün üzerine. Ben beklerim bir musluğun ağzı dibinde. Bir tükürük gibi bir küfür gibi düşerim yeryüzüne. Herkesin bir alın yazısı vardır. Alın yazım yazılır su üzerine. Silik bir hayatı çekerim yorgan gibi üstüme.
Sular seller gibi çoğalmak yoktur benim lügatimde. Tekdüze, ürkek, bir su damlasıyım. Ne yağmurlar gibi parmaklarım vurur camlara, ne de kuğular oynaşır sularımda. Tek su damlasından yaratılmış biriyim. Bozuk bir musluğun oğluyum. Derler ki iyi ol iyi ol. Sabret ki dünyan büyüsün. Bir aptal gibi bir budala gibi sabret ki ödülün büyük olsun. Evet hayatım hep beklemekle geçti, söyleyin deniz nerede, söyleyin nehirler nerede? Hala basit bir su damlasıyım, için için ağlayan, içinde nisan yağmurlarını biriktiren küçük bir su parçasıyım. Hani okyanusum nerede, hani ödülüm nerede?
Basit bir insanım, hem de çok basit. Bozuk bir dünyadan sızan su birikintisiyim. Hiçbir sevgi tamir edemez yüreksizliğimi. Hiçbir el temizleyemez içimdeki kiri. Çünkü ben kendi içinde kirliyim. Çünkü ben ürkek, tekdüze,dert dolu bir su birikintisiyim. Kendi dünyamın su koyuveren bir ferdiyim.
Ne bir gül sevdim, ne de umutlar yeşerttim. Gücüm yetmez bir ormanı söndürmeye. Gücüm yetmez bir dudağa su serpmeye. Basit bir su damlasıyım. Bozuk bir musluktan yaratılmış değersiz bir katreyim. Anlamam yeryüzüne düşen yağmurlardan. Bir kiri temizleyemeyecek kadar, bir işe yaramayacak kadar problemliyim.
Süzüm süzüm süzülen acı ve ıstırap dolu biriyim. Kimse dokunmasın bana. Çünkü dünya düzelmedikçe düzelmez benim kaderim. Çünkü bozuk dünyayının bir ferdiyim. Çünkü ben bozuk musluktan damlayan bir katreyim.
Yalnız bir dünyanın tekdüze bir suçluyusuyum. Bu yüzden yağmurlara bakarım durmadan. Onlar gibi bulutların yüreğinden kopup gelmek isterdim. Onlar gibi Tanrı'nın rahmetiyle ıslanmak isterdim. Oysa ben kupkuru bir su çiçeğiyim. Oysa ben serinlik bilmeyen yanık bir nilüferim.
Yaşamak bir damla gibi hür bir okyanus gibi coşkun olmalı. Ne bir gözyaşı olabildim yarin dudaklarında alevden karanfilleri söndüren, ne de bir okyanusa sırtımı dayayabildim. Ben hürriyeti hiç bilemedim.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Boyun bükerler dağ rüzgarlarında çimenler
Ağlarlar bir su dökülmez yanık yüreklerine
Bahtlarına hep gözyaşı düşer o gözlerinden
Mutluluk göremezler boynu bükük çimenler

Ah çeke çeke yüreklerine bir serinlik girmez
Hep ayak altında ezilirler aşk için çimenler
Bir saadet rüzgarı esmez hazan bahçelerine
Acıyla boğuşurlar nefes girmez yüreklerine

..

Devamını Oku