Kadrini bilmeyen gönül kullar içinde
Gözlerim yaş dolu ağlar biçimde
Gezdiğim patika yollar diken içinde
Görmesin ömrünü gözden nurun utana
Kıymeti kalmadı derdiğin demet, demet gülün
Solardı elinde batardı acıtırdı dikeni
Kavlime gömdüğün görünmez ebedi eserin
Müzende sergide seyretmesin nurun utana
Gel denmez gidene geçer solundan
Soğuk sular verdin üşüdü yüreğim yolundan
Bakınca kapandı göremediğim kör koyular
İçine apışıp düşmeye gör göz nurun utana
İblağ boştur nefesin kesilir tükenir bitersin
Koştuğun yolun inişi bayır diki yokuştur
Kalbini kalbime gözünü gözüme tokuştur
Kıymetsiz kulmuşsun bilip görenin gözün nurun utana
Apayrı yolları böldüm bölüştürdüm beşi ye
Kolumu aslana kaptırdım gönlümü kıymetsize
İçtinap eyleme ez sende bağrımı ez de geç sakınma
Ufala, ufala ayak tozunan basıp görmeyenin gözü nuru utana
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta